BIST 9.717
DOLAR 32,52
EURO 34,94
ALTIN 2.440,41

Bunu ancak CHP başarabilirdi!..

Fırıncılar odası geceli gündüzlü çalışsa, Erdoğan için bu kadar ekmeği 2 ayda çıkaramazdı ama CHP çıkardı!

Habertürk canlı yayınında Didem Aslan Yılmaz "Sizce CHP kimi Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterecek" diye sorduğunda, "Akla en yatkın isim Muharrem İnce" demiştim.

Ama, "Abdullah Gül olmayınca, el mahkum Muharrem İnce'yi seçmek zorundalar" diye de eklemiştim.

Öyle de oldu...

Günlerdir, "Erdoğan'ı çıldırtacağız" diyerek rüzgar yapan CHP'nin aday açıklama töreninde gerçek ve kusursuz bir fırtına estireceğini bekliyordum doğrusu.

Ancak Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "Gel bakalım Muharrem İnce" demesi, tam bir rezaletti. Müsamere çocuğu gibi sahneye koşan Muharrem İnce de bu hitabı fazlasıyla hakettiğini gösterdi.

"Ben artık tarafsız biri olacağım için şu CHP rozetini size emanet ediyorum" demeler, "Ben de Türk Bayrağı rozetini sana takıyorum" diye karşılık vermeler falan.

Kabare görünümlü bir aday tanıtım toplantısı oldu anlayacağınız.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun kullandığı üslüp, Muharrem İnce'den zerre kadar hazzetmediğinin göstergesiydi adeta...

Bir parti lideri, kendi adayını ancak bu kadar küçük düşürebilirdi.

"Dünün öğretmeni, bugünün yeni siyasetçisi" diyerek Muharrem İnce'yi adeta gömdü.  İnce'nin gerek bu aşağılayıcı üslup karşısında ezik kalması ve sahneye çıktığı andan itibaren sergilediği performans ayrı bir komediydi.

Kendisini CHP üyesi olarak görmüyor olacak ki "Sayın Genel Başkanım. Hep söylediniz. Bir parti liderinden, bir parti üyesinden Cumhurbaşkanı olmaz dediniz" diyerek daha konuşmasının başında gümledi!

Sonra, "Benim liderim, kendisine iki kez rakip olmama rağmen 'Bu çocuktan Cumhurbaşkanı adayı olur' dedi ve aday gösterdi" diyerek ikinci kez gümledi. 

Kendisine, "Dünün öğretmeni, bugünün yeni siyasetçisi" diyerek çaylak muamelesi yapan Kemal Kılıçdaroğlu'ydu. Ama o, sanki bu sözleri Erdoğan söylemiş gibi, "Ben çaylak değilim, senden daha kıdemliyim" diyerek saçmalamaya başladı. 

"Siz bana iftira atarsanız, ben daniskasını yaparım" diyerek saçmalamaya başladı. 

Şimdi dönüp ortaya çıkan tabloya şöyle bir göz atalım.

Bir parti genel başkanı, ülkeyi yönetecek olan Cumhurbaşkanı adayını, "Gel bakalım buraya" diye talimatla yanına çağırıyor. Sonra da gözümüzün içine baka baka, "Bakın bu adam tarafsız olacak" diyor. 

Yersen!

Aylardır, "Cumhurbaşkanı bunların muhalif olduğu yerde elini kolunu sallayarak kazanır" diyordum, bu iddiamı bir kez daha tekrarlıyorum.

CHP'ye de "Millet İttifakı"na da geçmişler ola...

24 Haziran, Meral Akşener'in de Kemal Kılıçdaroğlu'nun da Muharrem İnce'nin de siyaset sahnesinden yok olup gittiği tarih olarak kayıtlara geçecek. 

CHP, Ege ve Akdeniz Bölgesi'ndeki oylarının hatırı sayılır bir bölümünü İyi Parti'ye kaptıracak. İttifakta yer alan dört partinin oyu 30 sınırında kalacak. 

Kemal Kılıçdaroğlu seçmenini öyle bir cenderenin içine soktu ki anlatamam. Milletvekili seçiminde Meral Akşener'e oy verseler, olan CHP'ye olacak. "İki partiye birden oy verelim" deseler, bu kez HDP baraj altına gidecek!

Kısacası tüm kapılar Erdoğan'a çıkacak.

Muhalefet, seçim öncesi yaptığı bu yanlış hamlelerle Erdoğan'ın elini bir kez daha rahatlatmış oldu. Fırıncılar odası geceli gündüzlü çalışsa, Erdoğan için bu kadar ekmeği 2 ayda çıkaramazdı ama CHP çıkardı!

Zaten aksini beklemiyorduk!

Yani Kemal Kılıçdaroğlu gibi bir siyaset fukarasına dahi "Yenilmiş de yenilmiş, yetmemiş bir daha yenilmiş" bir adamı, Erdoğan gibi bir siyaset dehasını yenmek için sahaya sürmek... 

"Sen CHP'yi yönetecek çapta değilsin ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni basbayağı yönetebilirsin" demek...

Bunu ancak CHP başarabilirdi.

"Bunlar iktidar olmayı başaramıyor" diye eleştiriyorduk. Görünen o ki  artık ana muhalefet olarak kalmayı da başaramayacaklar!