Bülent Arınç’tan * “ahlaki çöküntü” söylemleri…
AK Parti, muhalefet, Bülent Arınç, ahlaki çöküntü, iffet, namuz, kadın cinayetleri, gençlik, eğitim
Biz yazılarımızda “insan” olgusuna çok değer verdiğimizi ve en iyi/doğru/verimli yatırımın “eğitim” olduğunu sık sık belirtiyoruz. Bu konuda 13 yıllık AK Parti hükümetinin artı/eksi yaptıkları var, ama, sanki aşağıdaki cümleler ve görüşler bir muhalefet partisi sözcüsü tarafından dile getirilmiş gibi…Zaten, muhalefet görevini/gerekeni yapmayınca, AK Parti hem icraatı hemde muhalefeti kendi yapıyor. Bakan değişiyor, önce atananlar görevden alınıp yenileri göreve atanıyor.(Yoksa, kişilerin kadroları mı yükseltiliyor) 13 yılda Milli Eğitim Bakanları en çok değişen hükümet oldu ve her gelen diğerinin yaptığını bozdu…
Sn. Arınç’ın aşağıdaki söylediklerinde gollük paslar var, ama bakıyoruz muhalefetten pek ses çıkmıyor ve iş sosyal medyadaki tabiri caiz ise “geyiklere” kalıyor…Onunda etkisi/çapı internet kullanıcıları kadar, kırsal kesime ulaşmıyor…(internetkullancısı 34-55 milyon arasında gözüküyor)
Şimdi Sn. Arınç’ın açıklamalarına yorumlarımla göz atalım;
Arınç; "Maalesef günlük hayatımızdan tutunuz, çocuklarımızın yetişmesine kadar televizyonların etkisi, şundan bundan bu kadar ama farklı bir toplum haline geliyoruz.
AY: Evet, farklı bir toplum haline geliyoruz. Ancak, bunda sadece TV’ leri sebep göstermek doğru olmasa gerek. Çünkü, Tv lerin %80’i hükümete yakın kişiler tarafından yönetiliyor ve AK Parti muhafazakar kimliği ile biliniyor. O zaman, o TV müdürleri/koordinatörleri toplumun yetişmesi/yönlendirilmesi konusunda üzerlerine düşen görevleri yapmıyorlar demektir. Ayrıca, örnek hangi TV lerdir; kanal 7’ mi, TRT’ mi, Samanyolu’mu? Beyaz TV mi?, Ülke TV mi? Bugün ülke çapında yerel TV ler yayın yapmaktadırlar…Bunları bir sistem içinde birleştirmek, sansür yapmak v.b. gerekir desek, yayıncılığın ve 21. yy anlayışına/ruhuna aykırı. Üniversiteleri aynı düzeye getirmek/zapturap altına almak için kurulan YÖK’ün getirdiği sıkıntılar önümüzde duruyor…
Arınç; Çok şiddetli tepki vermeye başladı insanlarımız. Bonzai veya benzerleri alıcı buluyor, müşteri buluyor. Bazı alçaklar bunu pazarlıyorlar. Gençleri özellikle buna alıştırmaya çalışıyorlar. Gençlerimizi çökertmek istiyorlar. Ahlaksızlık, fuhuş bir bataklık haline geliyor. Çocuklarımız, gençlerimiz cinsel yönelimlerinde çok kötü noktalara gidiyorlar. Türkiye’de buluğ yaşı, ergenlik yaşı çok küçüldü. Bu kızlarda neredeyse 9- 10 yaşlarına, erkeklerde de 11- 12 yaşına kadar küçüldü. Bunun neticesinde özellikle bu cinsel yönelimleri sürekli teşvik eden, bir kısmı sanal dünyada, internet dünyasında bir kısma maalesef televizyonlarda, gazetelerin magazin sütunlarında bir kısmı da üniversiteler başta olmak üzere eğitim alanında gençlerimizin bu heyecanlarını, bu heveslerini kötüye kullananlar var.
AY: Sn. Arınç, hükümetin ilgili bakanlarının suçu yokmuş gibi bir çok kurumu suçlamış. İstanbul’da, Antalya’da v.b. liselerdeki uyuşturucun kullanımını/satışını ilgili müdürler/öğretmenler, yerel polisler bilmiyor mu? İnternet kullanımında zararlı sitelerin kullanılmaması için neler yapılıyor? Aileler bilinçlendiriliyor mu? Çözüm için neler yapılıyor? Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 3 dönemden sonra tam Bakanını bulmuştu, nazar değdi Gaziantep’e gitti. Sn. Arınç’ın söylediği kurumlar çalışıyor mu? Aralarında eş güdüm var mı? Yok ki 13 yıl sonra şikayet edilebiliyor.
Arınç; Biz karısını 40 yerinden bıçakladıktan sonra sokak
ortasında bırakan bir ahlaksız kocayı bugüne kadar duymamıştık.
Sevdiğini bırakan, üstünden taksisiyle geçen edepsiz, vicdansızları
hiç büne kadar duymamıştık. Çocuklarının önünde cinayet işleyen
vicdansızları bugüne kadar duymamıştık. Evet sayıları az belki ama
niye oluyor bunlar? Olmaması lazım. Biz çok iyi bir toplumduk.
Bunlar nereden çıktı? Bu ayrık otları nasıl yetişti nasıl bitti?
Bunlara dikkat etmemiz lazım. Asıl yapılması gereken sizlerin iyi
örnek olmasıdır. Onları iyi yetiştirmeliyiz. Ne olur anneler,
babalar, onların her istediklerini meşru-gayrimeşru, ’ne yapalım,
arkadaşları böyle yapıyor’ diyerek, olağan karşılamayalım. Nasihat
edelim. Kötü arkadaşlıklar kurmasınlar, kötü yerlere gitmesinler ve
inşallah güzel sohbetlerle, güzel kitaplarla ve güzel bir eğitimle
başbaşa kalsınlar. Çocuklar bizim geleceğimiz. Onlar yarım yamalak
yetişirse, biz sonra bu ülkenin geleceğinden nasıl sorumlu
oluruz?"
AY: Sn. Arınç; “eskiden yoktu, duyulmazdı” derken, samimi
duygularını dile getirmiş, ama sorumluluk mevkiinde olduğu için çok
eleştiri alacak gözüküyor. Kadın sığınma evlerinde bir yoğunluk
var. Hergün basında şiddet, kavga, bıçaklama v.b. okumaktan herkes
ne oluyoruz diye soruyor. “Güzel kitaplar” hangileri örnek
verseymiş iyi olurdu, çünkü söylenenler doğru da olsa havada
kalıyor…Biraz önce eğitimin ve üniversitelerin görev yapmadığını
söylemişti, o zaman “güzel bir eğitim nasıl olur” ve hangi
kurumlarda verilmektedir? sorularına muhatap olacaktır…
Arınç; Bir kaç özel televizyonun gençlik dizileri hazırladığını ve
bu dizilerin 13- 20 yaşları arasındaki gençleri sadece sekse
bağımlı olarak yetişmesine neden olduğunu öne süren Arınç şunları
kaydetti: "Bunların sadece isimlerini vermiyorum ama yedi
sülalesini biliyorum. Bunlar bu toplumu çökertmekle vazifeli bir iş
yaptığını zannederken çocukları kıyafetlerinden, konuşmalarından,
anne-babalarıyla, arkadaşlarıyla olan ilişkilerine kadar bunu
bozmaya çalışan ve bunu maksatlı olarak yapanlar vardır."
AY: Sn. Arınç’ın dizilerin maksatlı olarak çekildiğini ve
yayınlandığını söylemesi, hükümetin bu maksatlı kişileri neden
ortaya çıkarmadığını akla getiriyor. Bizde bazı dizileri izlerken
rahatsız oluyoruz elbette, bu toplumumuzun muhafazakarlığından
kaynaklanıyor. Cinsellik her dönem iş yapan/merak uynadıran/para
kazandıran hayatımızın bir parçası ama birincisi değil… Bir filmde
konusundan ziyade öpüşme sahnesinin, yatak sahnesinin reklamlarda
verilmesi ve seyirci patlaması yapması insanı düşündürüyor.
Arınç; "Haya meselesi çok önemlidir. Haya, utanma duygusu. 'Yüzüne
baktığın zaman yüzü kızarıyorsa' Hadis-i Şerif öyle diyor, haya
güzeldir. Kadında olsa daha da güzeldir. Sadece kadın için değil
erkek için bütün mahlukat için haya diye bir şey var. Erkekler için
de haya vardır. Yalan söyleyemez, mahcubiyet ifade edecek bir söz
söylemeye kalksa yüzünü yere bakar. Nerede öyle yüzüne baktığımız
zaman yüzü hafifçe kızarabilecek, boynunu öne eğebilecek, gözünü
bizden kaçırabilecek iffet sembolü haya sembolü kızlarımız.
Hamdolsun burada çok var da Allah bütün yavrularımıza bunu
bağışlasın. Çünkü Hadis öyle diyor; 'Utanmıyorsa ne istiyorsan
yap.' Ne istiyorsan yapacaksan önce utanma duygusunu atacaksın.
Atamayız, utanacağız arkadaşlar. Haya duygumuz olacak. İffet çok
önemli."
AY: “Haya, utanma duygusu” erkek/kadın yani insan için çok önemli. Ancak, AK Parti hükümeti tarafından atanan bir çok kişinin bu sebeplerle sorun yarattığı, söylentilerin ayyuka çıktığı, etik davranmayanları görevden alındığı da bilinen bir gerçek. Sn. Arınç, yıllar önce “bizim çocukların en zayıf oldukları alan kadın ve para demişti”Maalesef doğru çıktı ama gereği yapılmalı…
Demek ki, atamalarda da bu duyguları taşıyacak insanları göreve
getirmek/aramak bulmak üstlerin görevi olsa gerek…
Arınç; "İffet sadece bir isim değil kadın için de bir süstür iffet,
erkek için de bir süstür. İffetli olacak erkek de olacak, zampara
olmayacak eşine bağlı olacak, çocuklarını sevecek. Kadınsa o da
iffetli olacak. Mahrem namahrem bilecek. Herkesin içerisinde
kahkaha atmayacak, bütün hareketlerinde cazibedar olmayacak. Şimdi
bunu birileri söylediği zaman 'ya bu adam hangi dilden konuşuyor'
diyebilirler. Bu kadar değerlerimize yabancılaştık bugün."
AY: Bu paragrafta Sn.Arınç, erkekleri de katar gibi yapmış, ama
asıl konu kadınlar olmuş. “Cazibedar olmayacak, kahkaha atmayacak”
yoksa erkekler ham yapar! demek istemiş. Yani asıl sorun
erkeklerde, sanki hep hazır bekliyorlar, tehlikeli yaratıklar, her
cazibeye kapılıyorlar v.b. Tabi, “kahkaha konusunda”, hemen
eleştiri okları gelmeye başladı. Elbette; iffet, namus her insan
için geçerli. Argo tabir ile “bunlar sadece bacak arası için”
geçerli değil. İşte, ailede, alışverişte, çalışma hayatında, ikili
ilişkilerde v.b. en geçerli düsturlar…Küçük yaşta bunları öğretme,
erkek-kadın ilişkilerinde sağlıklı sonuçlar verecektir. Yoksa;
“kadını” kapatmak, “ev hapsine” almak, “başını örtmekle”
çözüme ulaşılamaz.Kadın-erkek cinsi birbirine saygıyı
öğrenmelidir.
Arınç; Bu cinayetler çok kötü. Biz kadına el kaldırmayı bile kabul
etmeyiz. Eşimiz de olsa, sevgilimiz de olsa, kızımız da olsa bunlar
bu toplumu doğuran mukaddes insanlar. Boşanırız, ayrılırız,
yaşayamayız o ayrı bir şey. Ama kötü muamele etmek işkence etmek
nedir. Bu televizyonlarda gördüklerimiz nedir. Bu haberlerde
okuduklarımız, bu toplum böyle değildi arkadaşlar.
Yani bütün maddi kalkınmanın üzerini simsiyah bir örtü gibi örten
bu kötüye gidişten bir an evvel kurtulmamız lazım. Bunda bizim
sorumluluğumuz varsa sizin de sorumluluğunuz var, başka kurumların
da sorumluluğu var. İyiliğe vesile olan o hayrı işlemiş gibidir.
Şerre vesile olan şerri aynen işlemiş ve teşvik etmiş gibidir. Bir
insan hayra vesile olmuşsa o hayırdan payına düşeni alacaktır ama
kötü bir işe vesile olmuşsa o bütün kötülükleri kare köküyle, küp
köküyle çarpın hepsi onun hanesine yazılacaktır.
AY: Sn.Arınç, içi-sözü doğru, dürüst bir MV olarak tanınıyor/biliniyor. Kadına el kaldırma konusunda kinaye yapmış olsa gerek; çünkü, maalesef dayak yiyen, işkence yapılan kadın ve kızların sayısı ülkemizde oldukça yüksek. Annelik gerçekten kutsal, ama köylerimizde küfürlerin başında analara yapılanlar gelmektedir. Son yapılan -sözde güldürü- ve birkaç ayda çekilen filmlerde ki küfürlerin bolluğu ve seyircilerin yaş ortalamasının çok düşük olması insanı gerçekten düşündürmektedir. Elbette yasaklamak doğru değil, ama, para kazanmak için bu kadar seviyeyi düşürmek te neyin nesi? Sanat desen sanat değil…Hele o koca koca/tanınmış oyuncuların rol alması!!!
Yazımızı Sn. Arınç’ın paylaştığımız sözleri ile –Allah’a bırakmadan- bitirelim;
“Allah bizi inançlı, ahlaklı, dürüst, birbirlerini çok seven birbirlerinin hatırını kırmayan, birbirleriyle iyi komşuluk, iyi arkadaşlık yapan güzel bir toplum haline getirsin."
Ve soralım;
Nasıl? Nasıl? Nasıl?
* Sn. Bülent Arınç’ın, Bursa İl Başkanlığı tarafından Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nin bahçesinde düzenlenen bayramlaşma töreninde yaptığı konuşma.