BIST 8.990
DOLAR 32,33
EURO 35,08
ALTIN 2.299,18

Bu işte, öyle bir şeydir işte...

"Yağmuru sevdiğini söylüyorsun ama yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun. Güneşi sevdiğini söylüyorsun ama güneş açınca gölgeye kaçıyorsun.

"Yağmuru sevdiğini söylüyorsun ama yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun. Güneşi sevdiğini söylüyorsun ama güneş açınca gölgeye kaçıyorsun. Rüzgarı sevdiğini söylüyorsun ama rüzgar çıkınca pencereni örtüyorsun. İşte bundan korkuyorum, çünkü beni de sevdiğini söylüyorsun"

Dünyaca ünlü İngiliz yazar William Shakespeare böyle söylüyor işte. Ben her okuduğumda hayran kalıyorum. Günümüze gelirsek aynı şey yine var. Birilerini çok kolay sevebiliyoruz, sevgimizi çok kolay dile getirebiliyoruz, vazgeçmekte o denli kolay oluyor. Kolay olmalı tabi ya. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok. Efsanevi bir aşk yaşamaya da gerek yok. Kısa süreli düzeyli bir ilişki olsun yeter! Şiir sevmesin mesela. Neme lazım, duygularını yoğun yaşayıp aşık falan olur sonra!

"Milyoner kasasını, hırsız mahzenini, filozof kitabını ve aşık kalbini aynı heyecan ve korkuyla açar"

Hadi oradan, Cemil bey ne anlar aşktan falan! Bir çok kavram birbirine karışmış gidiyor. Aşık olmakla heyecan duymak aynı şeymiş gibi... Tamam bir şey demiyorum; aşık olduğunda heyecan duyarsın da, her heyecanlandığında aşık mı olmuş oluyorsun? Yahu hormonları bile birbirine karıştırdınız.

Heyecanlanınca adrenalin salgılanır, aşık olunca endorfin be arkadaş. Bir başka açıdan bakarsak; güzel olan, kalbindekileri itiraf etmeden önce bir kaç milyon kez düşünmektir.

Buluştuğunuz zaman konuştuklarınızı baştan sona defalarca kendi kendinize tekrar etmektir. Gülümseyerek uykuya dalmak, uykuda geçen zamanı ziyan saydıktan sonra gülümseyerek uyanmaktır. Belli etmemeye alışırken, bir yandan da belli etme çabasında olmanın tadı baldır, kaymaktır. Beklemektir genç, beklemek... Sahi kim öğretti bize sabırsızlığı?

Yaşanmışlıklardır aşkı güzel yapan. Yaşamışlıkları da güzel yapan demlenme süresidir. Bırakın her şey demini alarak gitsin. Tabi buraya kadar yazdıklarım benim doğrularım. Muhtemelen bir yere varamayacağınız şeyler! Hadi diyelim hepsi yanlış. Pratikte karşılığı yok ama teorisi de fiyasko mu peki? Bana beklemenin mantıklı olduğunu anlatan bir şey söyle derseniz, bende size şunları söylemek isterim: "Hani durakta bir otobüsü beklersiniz de, o beklediğiniz süre zarfında sizi gideceğiniz yere götürecek farklı otobüslerde gelir ancak sırf beklediğinize değsin diye onlara binmezsiniz ya hani. Hah, bu işte, öyle bir şeydir işte.."