BIST 9.717
DOLAR 32,49
EURO 34,96
ALTIN 2.435,32

Bu geminin kaptanı R. Tayyip Erdoğan!..

Bağış, Reis için Necip Fazıl ile sesleniyor.'Geminin bir kaptanı olur gerisi mürettabattır.Kalbinde tek sahibi olur geri teferruattır'

Vefa farklı bir duygu…

Öyle alınıp satın alınamaz…

Kalpten gelir…

Sadakat duygusu ile eşdeğerdir…

Kurulan hayallere ihanet katmamaktır…

Sadece ‘dost’ ların vasfıdır! Unutmak ise ‘vefasız’ ların harcıdır..

Kişisel çıkarlarına tutsak olmuş hoyratların vefadan nasibi yoktur!

Vefa ile dostluk ikiz kardeştirler…

Mevlana’nın güzel bir sözü vardır..

Der ki;

Kula vefası olmayanın, HAKK’a vefası olmaz!

Neden bunu yazıyorum…

Türkiye’de siyasette ender rastlanan bir olaydır vefa!

Bakın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasetteki yol arkadaşlarına…

Birçoğu böylesine bir dönemde kenara çekilmiş, yüküne omuz vermemiş…

İsimleri belli, tek tek yazmaya gerek yok…

Ama örnek olanlarda var…

Ders verir şekilde yanında…

İşte onlardan biri..

Bugün ülke yönetimi kadrosunda olmamasına rağmen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a karşı sadakat duygusu ile vefasını  örnek olacak şekilde ortaya koyan en önemli isimlerden biri hiç tartışmasız AB eski bakanı Egemen Bağış …

FETÖ’nün 17-25 Aralık kumpasının mağdurlarından biri olan Egemen Bağış, Erdoğan’ın “Beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda..” şarkısının sözde değil özde hayata geçiren adamlardan biri olarak bu referandum sürecinde karşımıza çıktı…

Şöyle geriye baktığımızda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yani Başkanlık Sistemi için taşın altına elini değil bedenini koyarak yola çıkan ilk isimlerin başında o geldi...

Daha ortada Anayasa değişikliği yokken bile ne kadar önemli olduğunu  o anlatıyordu..

Daha referandum kararı alınmamışken bile  “Başkanlık sistemi bu ülkenin yarınları için zaruridir” diye sesleniyordu…

Yani başkanlık sistemi için  yollara düşen isimlerin başında  o geliyordu..

Hatırlıyorum ocak ayıydı..

Mersin’de bir arkadaşımı ziyarette bulunurken  Akil Gençler Platformu’nun düzenlediği   “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” adlı konferansın konuğunun Egemen Bağış olduğunun afişlerini  görmüştüm…

Yani aylar önce  o yollardaydı..

Tıpkı bugün olduğu gibi…

O gün bugün Türkiye’nin birçok köşesinde sistem değişikliği için konferanslar verdi…

Bakıyoruz gitmediği il sayısı çok az…

Ordu’dan Diyarbakır’ a…

Urfa’dan Mardin’e…

İstanbul’dan İzmir’e…

Ankara’dan Siirt’e..

Sakarya’dan Gaziantep’e.

Koştu…

Yanında bir ekip kurdu yollara düştü. Bazen Erdoğan’ın programlarına katıldı, bazen konferanslar verdi bazen de birçok yazılı ve görsel medyada yeni sistemi anlattı…

Yetmedi…

Dışarıda da lobisi güçlü bir adam olduğu gerçeği ile o  lobisini kullanarak ABD, İngiliz ve Batı basınında Türkiye’yi ve liderini anlatan, destekleyen söyleşilere sık sık imza attı…

Yani reisin yanında ‘Durmak yok yola devam’ dedi hep…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu büyük yürüyüşünde  kim ne derse desin hakkı teslim edilmesi gereken adam oldu…

Liderine “Allah onu Türkiye’nin başından eksik etmesin” diyerek destek verirken, bu duruşun sadece  bir vefa  değil  ülkesinin yarınlarını da düşünen devlet adamı duruşuydu…

Onu montaj olduğu kanıtlanan bir telefon görüşmesi ile eleştiren özellikle bazı  partililerine duruşu ile de sadakat dersi vermesi önemliydi..

Veremeyeceği hiçbir hesap olmadığını alnı açık başı dik şekilde liderinin yanında koşarak gösterdi ve gösteriyor eski bakan Egemen Bağış…

Konuşuyoruz…

Dinliyoruz…

Çok önemli sözler söylüyor..

Pazar günü yapılacak olan referandum öncesi bugüne kadar kimsenin dile getirmediği tarihi açıdan da önemli uyarılar yapıyor halka..

Bakın diyor ki;

“Biz tarihte 16 devlet kurmuşuz. Bu 16 devletin ortak özelliği, hiçbirini düşman yıkamamış. Birçok haçlı seferi saldırısını savuşturmuşuz ama bütün devletlerimiz içindeki fitne yüzünden kendi içinden yıkılmış. Fitneler nedeniyle devlet yıkılmış, çıkan fitneden yeni bir devlet çıkmış. Bu fitne öyle tehlikeli bir hastalıktır ki, babalara evladını, evlada babasını katlettirir. O sebeple bizi Haçlı seferleriyle, Çanakkale’de yenemeyenler bu tarihi gerçeği gördüklerinden bizim içimizden devşirdikleri bir takım hainlerle yıkabileceklerini varsaydıkları için bize o 15 Temmuz’u yaşattılar. Çünkü onlar da bizi, bize kırdırabileceklerini görüyorlar.”

 *

Devam ediyor çarpıcı analizine..

 “Bugünkü hükümet sistemi adeta bir fitne makinesi gibi çalışıyor. Çok başlılık her yerde sorundur. Atatürk ile İnönü yıllarca savaş meydanlarında birlikte çatışmışlar, Cumhuriyet’i birlikte kurmuşlar ama biri Cumhurbaşkanı biri Başbakan olunca birbirlerine düşmüşler. Aynı şekilde İnönü ve Celal Bayar silah arkadaşları ve dava arkadaşları bunlar. Ama biri Cumhurbaşkanı biri Başbakan olunca birbirlerine düşmüşler. Cumhuriyet tarihi boyunca birbirlerine düşmeyen Cumhurbaşkanı ve Başbakan yok. Bülent Ecevit Ahmet Necdet Sezer’i getirip bu ülkenin başına koyuyor. O Ahmet Necdet Sezer de anayasa kitabını Başbakan’ın suratına fırlatıyor. Ekonomi çöküyor Bedelini de bu millet ödüyor.”

Bağış AK Parti döneminde yaşanan Ahmet Davutoğlu krizine ilk değinen isim de oluyor..

Doğru bildiğini söylemekten çekinmeyen Bağış

Diyor ki;

“İşte en son Ahmet Davutoğlu örneğinde yaşadık biz bunu. Altın tepside Başbakanlık verildi, hırsı aklının önüne geçti. Ve devlet bunun sıkıntılarını yaşadı.”

Bu açıklama çok önemliydi..

‘Referandum sürecinde Davutoğlu neden ortada yok?’ sorusunun cevabı belli değil mi?

Vefa  kolay iş değil!..

Peki son dönemde Batı’nın karşıtlığı..

İşte Bağış onun da cevabı yine çarpıcı inalizle veriyor…

"İktidara geldiğimizde dünyanın en büyük ekonomisinde  20'nciydik, şu anda 16'ncı sıradayız. Bir de istikrarı yakaladığımız zaman Allah nasip ederse kısa bir süre içinde 15'inci olacağız, sonra 14... 2023 hedefimiz de ilk 10'un içine girmek. Peki biz 16'ncı sıradayken bizim bir üstümüzdeki hangi ülke biliyor musunuz? Atını ve itini bizim vatandaşlarımızın üstüne süren Hollanda. Yani bunların karın ağrısı bizim onların üstüne geçmemiz. Konya kadar araziyle, İstanbul kadar nüfusla bizden daha fazla dış ticareti olan bir ülke olmak. Bunu Türkiye'nin gelip geçmesi ağırlarına gidiyor."

*

Evet hepsi birbirinden önemli açıklamalar…

Söyleyeceğim şu ki Egemen Bağış bakanlıktan ayrıldıktan sonraki süreçte  hiç boş durmamış dersini hep iyi çalışmış ve liderine sadakat ile hep örnek bir duruş ortaya koymuş…

Kendilerine kumpas kuranlara karşı kenara çekilmemiş, teslim olmamış, mücadele etmiş

Yani “Veremeyeceğim hiçbir hesap yok” diyerek  hep dik durmuş..

‘Ona çok şey borçluyuz’ dediği liderini hiçbir gün  yalnız bırakmayarak nerede hangi şartta olursa olsun hem desteğini hem gönlünü verdi.

 17/25 kumpası sonrası bakanlığı  devrederken de  aynen şöyle diyordu..

‘Recep Tayyip Erdoğan’ın yol arkadaşı olmak sadece benim değil torunlarımın bile gurur duyacağı bir payedir. Onunla millete hizmet etmek ve dava arkadaşı olmak makamların en önemlisidir. Bundan da sonra da  bir neferi olmaya aynı kararlıkla devam edeceğim. Bu ülkeye, millete beddua edenlerle değil, ama hayır duası yapanlarla birlikte bu ülkeyi daha da , yüksek noktalara taşımak için hep birlikte çalışacağız’

Dediğini o gün bugün yapıyor..

Vefa işte bu…

*

Sözün özü;

Egemen Bağış kaptan bir  mürettabatı olduğunu çok iyi  biliyor…

Çünkü üstat Necip Fazıl’ın sözü kulaklarda hep çınlıyor…

Geminin bir kaptanı olur, gerisi mürettabattır.

Kalbinde tek sahibi olur gerisi teferruattır’

İşte bu geminin kaptanı  Recep Tayyip Erdoğan…

Reisi adeta ezberleyen Bağış'ın  'kaptan'  sözü  üzerine  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip  Erdoğan’ın rahmetli babasını akıllara getiriyor..

Onunda lakabı ‘KAPTAN AMCA’...

Söz mernhum 'Kaptan amca' dan açılmışken yazımızı Erdoğan’ın merhum  babasını anlatan şu sözleri ile bitirelim istedik...

"Babama 'Kaptan Amca' diye hitap ederlerdi, lakabı buydu. Babam aynı zamanda da bizim hemşerilerin kasasıydı. Yurt dışında gemilerde çalışan bizim hemşehriler, bunların illa akraba olması da şart değil. Köylüler, komşu köylerden olanlar, onu bir yediemin olarak görürlerdi. Paralarını babama bırakırlardı, giderlerdi. Babam oradan hepsinin birer zarfı vardı, hesapları ben tutardım. Köyde eşine onlara parayı oradan, onlar ne kadar isterse sağlam güvenilir  insanlarla otobüslerle gönderirdi. Bundan dolayı da çok güvenilen bir insandı"

İşte Erdoğan böyle bir babanın evladı ...

16 Nisan'a ramak kala bir Karadenizli olarak Karadenizli Reis için son sözümüzü söyleyerek bitirelim;

Vira, Vira Erdoğan!..