BIST 9.680
DOLAR 32,42
EURO 34,46
ALTIN 2.489,22

Bizde böyledir idarecilik?!..

Her kişinin gönlünde yatan, yükselmek/bol para kazanmak; dayısına değil,önce kendine güvenmekle başarılır.

Devlet kurumlarında;

Okul Müdürü;  İl Milli Eğitim Müdürü arkamda diyor,

İl Milli Eğitim Müdürü; Bakan arkamda diyor,

RTÜK Başkanı; hükümet arkamda diyor,

TRT Genel Müdürü; Başbakan arkamda diyor,

Müdür, Daire Başkanı, Dekan; Rektör arkamda diyor,

Rektör; YÖK  Başkanı arkamda diyor,

YÖK Başkanı;  Başbakan arkamda diyor,

Genel Müdürler; Bakan ve Başbakan arkamda diyor,

MV leri; Parti başkanı arkamda diyor,

Bakan; Başbakan arkamda diyor,

Başbakan; Cumhurbaşkanı arkamda diyor,

Sanki;

Kimse kendine güven duymuyor.

Ve,

Masalarına,(sosyal hesaplarına) üstleriyle çekilmiş resimlerini koyuyorlar.

Sonra;

Kendilerini “fanus içine koyup  ulaşılmaz” kılıyorlar…

Fazla  çalışmaya gerek duymuyorlar.

Kasılıyorlar.

İşe erken gitmiyorlar.

Kendilerini vazgeçilmez görüyorlar.

Alt çalışanları küçük görüyor, onlara  bağırıyor, eziyorlar.

Yüzlerce  idareciden birisi olduğunu unutuyorlar.

Bu milletin vergileri ile maaşlarının/arabalarının/makamlarının oluştuğunu unutuyorlar.

Sadece arkasında olanın gözüne girmek için gayret gösteriyorlar.

Onların olduğu toplantılarda boy gösteriyorlar.

Onların olduğu fotoğraf karelerine girmeye çalışıyorlar.

Onların hoşuna gidecek işleri yapmaya çaba sarf ediyorlar.

Onlara  “çok haklısınız, çok doğru düşünüyorsunuz” diyerek, alanla ilgili sorunları dile getirmiyorlar.

Bu düzende, yükselmek için ne gerekiyorsa! Yapıyorlar.

Yani;

Hiç üstü uyarmıyorlar.

Bu işin şöyle mahzurları da var demiyorlar.

Kurumlarına ve çalışanlarına sahip çıkmıyorlar.

Elbette;

Birlikte yükseliyor,

Birlikte batıyorlar.

 

Özel şirketlerde ise, kişiler;

Görevlerini en iyi şekilde yapmaya çalışıyorlar.

Kendilerinin vazgeçilmez olmadıklarını biliyorlar.

Çalışanları ile arkadaş gibi çalışıyor, sosyal hayatlarındaki sorunları çözmeye çalışıyorlar.

İşe erken gidip, geç çıkıyorlar.

Hasta bile olamıyorlar.

Üretiyorlar.

Çalışıyorlar.

Şirketlerine kazandırmak için çabalıyorlar.

Kendilerini geliştiriyorlar.

Uluslar arası ilişkiler kuruyorlar.

Arkalarında sadece; başarının ve çalışmanın olduğunu unutmuyorlar.

Yani;

Başarı için koşturuyorlar.

Ve,

 Hep büyüyerek  kazanıyorlar…

SORU; İnsan malzemesi aynı olduğu, aynı üniversitelerden mezun olunduğu halde; devlette olmayan/yapılmayan, özelde nasıl oluyor/yapılıyor?

CEVABINIZ VAR MI?

Bekliyorum…

 

AB MÜZAKERELERİ BAŞLIYOR…

AB Komisyonu Başkanı Junker, Başbakan Davutoğlu’na mektup göndererek yılın ilk çeyreğinde 5 başlığın müzakereye açılmasını planladıklarını belirtmiş. Bu başlıklar; Enerji, Yargı ve temel haklar, Adalet- özgürlük ve güvenlik,  ve kültür, Dış güvenlik ve savunma. Hadi bakalım, acilen bekliyoruz….

BAKAN YARDIMCILARI… Bakan Yardımcılığı tesis edilirken, Başbakan Erdoğan “kesinlikle eski MV olmayacak” demiş, ancak direnememişti.Şimdi her yardımcılık için 5 eski MV kulis peşinde deniyor. MV  o kadar çok imkan varken, hala makam peşinde koşmak etik olmasa gerek. Etrafımız ateş çemberi, güçlü/sağlam bir hükümet kuruldu, alt kadrolarında alan uzmanlarından oluşması yapılacak işleri hızlandıracaktır. Başbakan Davutoğlu’ndan sağduyulu bir uygulama bekleniyor.

 

DÖRT İŞLEM BİLMEYEN LİSE MEZUNLARI…

YÖK Başkanı Y.Saraç; “Üniversitelere gelen öğrencilerin programların yürütülmesi için gerekli olan donanıma sahip olmadıklarına dair üniversitelerden ciddi şikâyetler artmaya başladı. Ve sınavları incelediğimizde artık dört işlem bile bilemeyenlerin mühendislik programına girebildiği bir vasatın oluştuğunu görüyoruz. Üniversiteler temel sayısal becerilerin, cümle kurmanın ve muhakeme yapmanın öğretildiği kurumlar olmamalı.” demiş ve çözümü önermiş;  “Yükseköğretimde kalite açısından yapısal bir iyileşme bekliyorsak yoğunlaşmamız gereken lise eğitimidir. Zincirin o halkasındaki, o aşamadaki niteliği yükseltmek zorundayız. Eski lise hocalarını, yani öğrencisine hem öğretmen hem rehber olan hocaları kaybetme durumundayız. Öncelikle bunların ele alınması lazım.”  (Basından)

Bir eğitimci olarak şaşırdık kaldık!..Üniversite eğitiminden dert yanılırken, üniversitelerde liselerden dertli çıktı. 13 yıldır, sistemler değişti, müdürler değişti,5 Bakan değişti…Ve hepsi de “ben başarılıydım, eğitimi çözdüm, otomatiğe bağladım” dedi. Eeee, gelinen noktada yine şikayet var…Ne olacak şimdi?...

04.12.2015’te katıldığım İlesan aylık toplantısında İstanbul  İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız konuşmacıydı. M.Yıldız tecrübesini konuşturdu ve  bilgilendirici bir konuşma yaptı. Toplantı öncesi tecrübeli eğitimciler, eğitimden şikayet ederken çözümde birleştik. Yıllardır  yazıyor(lar) ve söylüyor(lar)uz; eğitimde nitelik/kalite diye.. Çözüm; Finlandiya eğitim sisteminde…. Örnek alınmalı...

“ Türkiye’deki sorun, öğretmenlerin sayısıyla değil niteliğiyle ilgilidir. Az sayıda nitelikli öğretmen yetiştirme yerine çok sayıda niteliksiz öğretmen yetiştirmenin ülkeye bir faydası olmayacağı gibi YÖK’ün daha önce ifade edildiği gibi ihtiyaç olmaması nedeniyle gençleri gereksiz bir beklenti içine sokmaktan başka bir işe de yaramayacaktır.” (Eğitim Fakülteleri Dekanlar Konseyi Yürütme Kurulu (EFDEK) Başkanı, İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Burhanettin Dönmez’in açıklamasından)

 

İlker Ayrık’la Bir Sıfır

İlker Ayrık, Müjdat Gezen Sanat Merkezi tiyatro bölümünden mezun olmuş. Oyuncu ve yönetmen olarak  birçok dizi ve sinema filminde oynadı ama, bildiğim kadarıyla Geniş Aile ve Seksenler dizileri ile daha öne çıktı ve sonra yarışma programları ile kendini ispat etti. Başarılı sunucu Kanal D’de sunduğu “İlker Ayrık’la Bir Sıfır” ile; seyirciyle çok iyi bağlantı kuruyor, argo kullanmıyor, sıcak ve samimi, nüktedan, yarışmacıları avucuna alıyor, anında hazır cevap yeteneğini kullanıyor. Yarışma; insanların bildikleri zannettikleri konulardan seçilmiş sorularla bilgilendirme yapıyor, bu da olumlu tarafı... Bu arada yarışmacıların hırsları, eşlerin birbiri ile atışmaları da dikkat çekiyor. Özellikle yeni evlenmiş çiftlerde kadınların kocalarına olan  baskın halleri ve sürekli söylenmeleri dikkat çekici. (Ah, nerede o eski kadınlar!) TV dünyası  başarılı bir sunucuyu kazandı, tebrikler İ.Ayrık…

 

METROBÜS GÜNLÜĞÜ

İstanbulluların en çok kullandığı toplu ulaşım aracı metrobüs... Her gün yüzlerce olay yaşanıyor binlerce insan seyahat ediyor. Peki o metrobüslerde neler yaşanıyor?  Habertürk muhabiri Ahmet Örsoğlu ve kameramanlar Ergin Aşkın ile Hakan Öztürk Metrobüs Günlükleri'nde halkın nabzını tutmuş. Hafta boyunca Habertürk ekranlarında ilgi ile izlediğimiz ''Metrobüs Günlükleri'' adlı özel haber dosyası tüm yaşananları/gerçekleri ortaya koymuş. Metrobüs şarkısının (Kaysana) sözleri şöyle;

Paran varsa çıkıp git taksi tut,

Bu Metrobüs, hiç boş yer yok,

Bir iner, beş biner, binenlerin hesabı yok

Geldik mi?, bitti mi? acele etmeliyim geldik mi?  incez mi?

Kapıya gitmeliyim, müsadenle inecem bir ileriye doğru kaysana kaysana

Geldik işte yine göründü Zincirlikuyu bi kaysana kaysana ha ha ha

kaysana ha ha ha kaysana ha ha ha kaysanaaaaaaaaaa

Kaptan orta kapı bastım açılmadı, bastım açılmadı (/watch?v=2CidyzeC0KE)