BIST 9.717
DOLAR 32,49
EURO 34,90
ALTIN 2.437,16
HABER /  GÜNCEL

Bir partinin değil, herkesin cumhurbaşkanı

Başbakan Erdoğan, “10 Ağustos’ta eğer seçilirsek herkes bilsin ki asla bir kesimin, bir partinin değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkan...

Abone ol

Başbakan Erdoğan, “10 Ağustos’ta eğer seçilirsek herkes bilsin ki asla bir kesimin, bir partinin değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı olacağız” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ATO Congresium’da gerçekleştirilen AK Parti Cumhurbaşkanı adayı açıklama toplantısında yaptığı konuşmada, 11 Kasım 1938’de Gazi Mustafa Kemal’in ölümden bir gün sonra askerlerin TBMM’yi kuşattığını, İsmet İnönü’nün askerler tarafında kuşatılmış, tehdit altında bir Meclis tarafından Cumhurbaşkanı seçildiğini anımsattı. Bu konunun çok manidar olduğunu sözlerine ekleyen Başbakan Erdoğan, “1950’de DP’nin iktidara gelmesiyle Celal Bayar Cumhurbaşkanı seçildi. Ancak bu ilk sivil Cumhurbaşkanını 1960’da derdest ettiler. İdama mahkum ettiler? Yaşı büyük olduğu için idam edemediler. 1961 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde son derece enteresan bir hadise yaşandı. Bilirsiniz Ali Fuat Başgil, dönemin partilerinin telkinleriyle Türkiye Cumhuriyeti’nin 4. Cumhurbaşkanı olmak istedi. İstanbul ve Ankara’da büyük bir kalabalık tarafından karşılanır. Adaylığını açıklayacağı bir sırada Başbakanlığa çağırırlar. Ondan sonrası çok önemli. Başbakanlıkta iki general Ali Fuat Başgil’e ‘Cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçmesini kendisine’ söyler. Eğer aday olursa Meclis açılmadan dağıtılacağını, seçimlerin iptal edileceğini askeri idarenin devam edeceğini söylerler. Hatta bir general, cumhurbaşkanlığı için aday olmaya hazırlanan Başgil’e şunları söyler: ‘Hoca; bil ki sen Cumhurbaşkanı olursan, ne top atılır, ne tören yapılır. Senin cipin hazır. Koyacaklar seni bir cipe, yukarıda bir yere götürecekler, orada akıbetin meçhul. Belki Etlik’te mezarını bile hazırlamışlardır.’ O gün Başgil’in yanında olanlar kendisi için kazılan mezarın gösterildiğini de anlatıyorlar. Bu şekilde tehditle Ali Fuat Başgil’in aday olması önlenir. Yerine 27 Mayıs darbesini yapan Cemal Gürsel aday olur, seçilir ve asker üniformasıyla yemin eder. Tıpkı birilerinin seçildiği gibi ülkemizde, mısırda şurada burada vs. Cumhurbaşkanlığı makamı, siyasi iktidar karşısında devlet iktidarını temsil eden bir konum olarak şekillendirildi” diye konuştu.

“10 AĞUSTOS’TA KARA BİR DÖNEM, VESAYETLER DÖNEMİ KAPANMIŞ OLACAK”
Başbakan Erdoğan, İsmet İnönü’nün, ardından 1960 darbesini yapanların, cumhurbaşkanlığı makamını halkın karşısına ceberru devlet olarak koyduklarını ifade etti. Halk Partisi’nin bu olduğunu ve bunların kendi geçmişlerini bilmediklerini veyahut da akşam başka, sabah başka devam ettiklerini belirten Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“TBMM’de seçilmiş vekiller olacak, Başbakanlıkta hükümet olacak ama Cumhurbaşkanı onların üzerinde devletin temsil eden en büyük gücü elinde bulunduran konum olacaktı. Türkiye’de hemen her cumhurbaşkanlığı seçimi olay oldu. Her seçim sırasında vesayet ve siyaset karşı karşıya geldi. Maalesef çok azında siyaset kazandı. Sivil siyasetin cumhurbaşkanı seçmesine, sivil siyasetçilerin cumhurbaşkanı olmasına hiçbir zaman hoşgörüyle bakılmadı. Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında ve sonrasında Özal’ yapılanları çok iyi hatırlıyoruz. 2007 seçimlerinde Anayasanın dahi hiçe sayılarak 367 diye bir garabet uydurularak meclis iradesinin nasıl ipotek alındığını bizzat şahit olduk? Biz bunun karşısında dimdik durmasaydık, milletimiz de yüzde 47 oy oranıyla muazzam destek vermemiş olsaydı o zaman yine vesayet kazanacaktı. 10 Ağustosta sadece 12. Cumhurbaşkanı seçilmeyecek.10 Ağustosta cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle aynı zamanda kara bir dönem, vesayetler dönemi de kapanmış olacak. Siyasi iktidarın karşısında duracak halkın karşısında devleti temsil edecek bir cumhurbaşkanı seçmiyoruz, halkın seçtiği halk tarafından bir cumhurbaşkanı göreve gelecek fark bu. Şu anda çatı ne diyor, cumhurbaşkanın siyaset dışı olmasını savunuyor. Cumhurbaşkanın siyaset dışı olmasını savunmak bir defa siyaseti inkar etmektir? Cumhurbaşkanının siyaset dışından olmasını savunmak işte İsmet İnönü’nün, Cemal Gürsel’in yaptığı gibi vesayeti savunmaktır.”

“HALKIN SEÇTİĞİ CUMHURBAŞKANI HERKESİN CUMHURBAŞKANIDIR”
Şu anda eski Türkiye’nin parametreleriyle hareket eden, millet karşısında devleti temsil eden muhalefet partilerinin en başta kendilerini inkar ettiklerini belirten Başbakan Erdoğan, siyasetin içindeymiş gibi görünüp siyasetin dışında durduklarını söyledi. Siyaset dışı bir Cumhurbaşkanıyla eski Türkiye’nin ruhunu geri çağırabileceklerini düşündüklerini kaydeden Başbakan Erdoğan, “Cumhurbaşkanı tarafsız olsun derken, esasen Cumhurbaşkanı devletin tarafından milletin karşısında durmasını istiyorlar. Bu dönem artık kapandı. Millet meseleye el koydu. Meclisi seçen, hükümeti belirleyen millet 10 Ağustos’tan itibaren inşallah Cumhurbaşkanını da doğrudan seçecek kendi hür iradesiyle belirleyecek. İnsanını yaşatmayan devlet payidar olamaz. İnsanıyla arasına mesafeler koyan bir devlet adil bir devlet olamaz. Türkiye’de 27 Mayıs 1960 müdahalesinin bir izi daha inşallah siliniyor. Cumhurbaşkanlığının milleti temsil eden bir makam haline dönüşmesiyle Türkiye vesayet zincirinin en önemli halkasından kurtuluyor. Eğer milletim takdir eder ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. Cumhurbaşkanlığına bu kardeşinizi getirirse şunu herkesin bilmesini istiyorum; devlet ile milleti kucaklaştıran milletinin çıkarlarını gözeten, milletin ve demokrasinin tarafını tutan bir cumhurbaşkanı seçilmiş olacaktır. Halkın seçtiği cumhurbaşkanı herkesin cumhurbaşkanıdır. Halkın seçtiği cumhurbaşkanı herkesin hakkını hukukunu gözetecek bir cumhurbaşkanıdır. Yetkilerini millete karşı değil, millet için kullanan cumhurbaşkanıdır” diye konuştu.

“HERKESİN CUMHURBAŞKANI OLACAĞIM, BUNDAN KİMSENİN ŞÜPHESİ OLMASIN”
Cumhurbaşkanının, cumhuriyeti, cumhuru ve cumhurun birliğini temsil eden olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Kimse kimseyi aldatmasın. Görevi budur. Devletin bütünlüğünü, milletin birliğin sağlamak Cumhurbaşkanının en önemli vazifesidir. Halk tarafından seçilmesi, Cumhurbaşkanlığına çok daha gül demokratik meşruiyet sağlayacak, Cumhurbaşkanlığı asıl mecrasına gidecek. Erkler arasında daha sağlıklı bir denge kurulacak, daha sağlıklı denetleme imanı hasıl olacak. Kamu kurumları da cumhurbaşkanının bu yeni konumuna uygun hareket edecek Türkiye’nin geleceğin için çok daha verimli çalışacaktır. Halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanı ve halkın seçtiği bir Başbakan her anlamda Türkiye’yi uçuracaktır bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Cumhurbaşkanının dirayetli duruşu, özgürlüklerin ve demokrasinin önünü daha fazla açacağı gibi tehditler karşısında da daha kararlı bir duruşu beraberinde getirecektir. 10 Ağustos’ta eğer seçilirsek herkes bilsin ki asla bir kesimin, bir partinin değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı olacağız. Bize oy versin ya da vermesin herkesin cumhurbaşkanı olacağımdan hiç kimsenin endişesi olmasın. 10 Ağustosta Ak partililerin, CHP, MHP, HDP’ye gönül verenlerin, meclis içindeki ve dışındaki tüm siyasi görüşlerinin oylarına talip olduğumuzu onların da oylarına alacağıma inanıyorum. Bundan şüphem yok.”
Görevi sürecince tek ama tek gayesinin 77 milyona hizmet üretilmesini sağlamak olacağının altını çizen Başbakan Erdoğan, “Eğer seçilirsek, inşallah farklı bir cumhurbaşkanlığını inşallah ortaya koyacağız. Ekonomiyi büyütmek, demokrasiyi daha ileri standartlara kavuşturmak, AB’ye tam üye olmak, kardeşliği yüceltmek için çok daha fazla çalışacağız. Bugüne kadar Türkiye’ye, aziz milletimize, istiklalimize, istikbalimize yapılan her saldırıya karşı dik durduk, göğüs gerdik, asla taviz vermedik. Bu mücadelenin aynı şekilde, aynı kararlılıkla, hatta daha da güçlü süreceğinden kimsenin endişesi, şüphesi olmasın. Bizim için, cumhurbaşkanlığı makamına çıktığımız zaman orası bir dinlenme makamı asla olamaz,olmayacaktır. Çözüm sürecin bedeli ne olursa olsun sürdüreceğimizi defaatle ifa ettik. Cumhurbaşkanlığmızda da çözüm sürecinin sekteye uğramasına asla müsaaet etmeyiz, edemeyiz. Türkiye’nin çözümden, barıştan ve kardeşlikten başka hiçbir seçeneği yoktur” şeklinde konuştu.

“PARALEL YAPIYLA MÜCADELEYE DEVAM EDİLECEK”
Başbakan Erdoğan, paralel yapıyla mücadeleye devam edeceklerini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Aynı şekilde paralel devlet yapılanmasıyla mücadele, Cumhurbaşkanlığı dönemimizde çok daha güçlü, çok daha koordineli süreceğini özellikle ifade etmek isterim. Milletin birliğinin yanında, ulusal güvenliğimiz tehdit eden tüm girişimlere karşı cumhurbaşkanının birincil derecede görevi vardır. Paralel devlet yapılanmasına asla müsamaha göstermeyeceğiz. Ülkemizin bağımsızlığını hedef alan bu maşa örgütle en üst düzeyde mücadele etmeye devam edecek, bu mücadeleden zerre kadar taviz vermeyeceğiz? Bu kirli yapıyı hızlıca tasfiye edeceğiz. Devletin bütünlüğü, birliği, milletin istikrarının ve milletin refahının teminatıdır bunu böyle bilmemiz lazım. Türkiye son 12 yılda hemen her alanda çok büyük mesafeler kat etti Şu anda bütün hayallerini tek tek gerçeğe dönüştürüyor. 2023 hedeflerimizi inşallah çok daha mümkün çok daha yakın hale gelecek. Yargıya ilişkin sorunlar çok daha hızlı çok daha sağlıklı çözülecek. Türkiye’nin yeni bir Anayasaya kavuşması, en öncelikli gündem maddelerimiz arasında yerini koruyacak. Türkiye’nin dış politikası, barışçı, yapısı, diyalog yanlısı tavrı daha da güçlenecek. soğuk devlet refleksiyle, bu şeklide hareket eden dengeleri gözeten değil, vicdanıyla karar veren, mazlumların elinden tutan, dünyanın her yerinde zulme karşı sesini yükselten bir Türkiye halkın seçtiği Cumhurbaşkanı ile daha da güçlenecek bu da böyle biline. Seçilirsek, cumhurbaşkanlığımız devletin ve milletin buluşması, hükümeti ile cumhurbaşkanlığının daha uyumlu çalışmasına imkan sağlayacaktır.”
(İHA)