BIST 9.091
DOLAR 32,37
EURO 34,99
ALTIN 2.325,91

Bir Akademisyene Katliam Yaptıran Atmosfer ve Motivasyon

Erdemli insan yetiştirme üzerine çalışan akademisyenden katliama..

15 Temmuz’da Ülkemizin geleceğine açıktan kast eden kirli ve karanlık FETÖ şebekesi, tarihte eşine az rastlanır bir direnişle püskürtüldü. Devlet bu kirli yapıdan kurtulmak adına bir dizi tedbir almaya başladı. Kurumsal yapıların her birinde FETÖ ile mücadelede farklı yollar izlenmekle beraber, üniversitelerde mücadele 16 Temmuz sabahından itibaren peyderpey makas değiştirmeye başladı. Bunun temel sebebi, özerk olan üniversitelerde mücadele dümeninin rektörlere bırakılmasıydı. Üstelik rektörlüklerin icraatlarının denetimini yapacak hiçbir fiili mekanizma da yoktu. Yani rektörlükten gönderilen listeler hiçbir doğrulama mekanizmasına tabi tutulmadan KHK listelerine eklenmekteydi. Bu, normal şartlarda işleyen bir akademik mekanizmada çok sorun oluşturmayabilirdi. Devlet kurumlarının elde ettiği bilgi ve belgeler doğrultusunda, suça bulaştığı tespit edilenler, komisyonlar tarafından raporlanıp gerekli şekilde ihraç işlemi gerçekleştirilebilirdi. Ancak, gerçek hiç de böyle değildi. Yeterince kurumsallaşmamış üniversitelerde FETÖ ile mücadele adı altında yürütülen kirli hesaplaşmalar artık halı altından taşıyor. Zaman geçtikçe boğazına kadar kriminalize tetikçiler birer ikişer ortaya çıkıyor.  Henüz yeni kaldırılan rektörlük seçimlerinin geride bıraktığı atmosfer ile beraber ek ders kavgasından lojman dağıtımına, kadro taleplerinden bir sonraki rektörlük yarışına kadar örtük bir dizi kirli savaşın yürütüldüğü üniversitelerde denetimsiz bir şekilde gücün yönetimlere bırakılması, arkasından insan dramları ile dolu koca bir enkaz bıraktı. Enkazın tozu dumanı hafifledikçe ilk görebildiğimiz, bilimsel üretim ve kalitede ciddi düşüş, idari yapılanmada zafiyet ve niteliksiz eş, dost ve çocukların akademisyen kisvesiyle maaşa bağlandığı tuhaf yapılar ve bir dizi mağdur.

Dün Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde yaşanan dram bunlardan sadece biridir. Masum olan birçok akademisyenin işinden olması için iftira atan ve hapis yatmasına sebep olan biri, yaptıklarının hesabını adalet karşısında vereceğini anlayınca da şirazeden çıkarak 4 cana kıydı. Üzücüdür ki benzeri dramlar hemen her üniversitede mevcuttur.

Devletten yüklü bir maaş almasına rağmen hiçbir bilimsel üretim ortaya koyamayan ve deyim yerindeyse iki ayaklı parazitler olarak yaşayanlara gün doğmuştu. Ders saatinden başlamak üzere, devletin kendilerine emanet ettiği tüm değerlere itina ile ihanet eden bu güruh, her zaman olduğu gibi vatanseverlikte bayrağı kimseye kaptırmama yarışına girmekte gecikmedi. Hâlbuki vatanseverliğin en önemli kriteri, ihtiyaç duyulduğunda sağına soluna bakmadan öne çıkmak olmalıydı. 15 Temmuz gecesi ülke ciddi bir badire ile karşılaşmış ve herkes demokrasiye ve ülkeye sahip çıkmak adına teröristlere karşı direnmeye çağrılmıştı. Nitekim, birçok gerçek vatansever canını ve geleceğini düşünmeden tankların önüne, kurşunların karşısına çıkmıştı. Ne hikmettir ki üniversitelerin lojmanlarında ikamet eden bu muhterislerin bir kısmı makarna stoklarken, bir kısmı da bankamatikten o gün yatan maaşı boşaltmakla meşguldü. Daha korkak olanlar ise tüm lambaları kapatıp karanlıkta darbe girişiminin seyrini izliyorlardı.  16 Temmuz sabahı, sivil iradenin ve halkın zaferi netleştikçe tam bir Victor Ippolitovich Komarovsky arsızlığıyla bu zaferi sahiplenmeye ve rol çalmaya başladılar. Üzücüdür ki büyük çoğunlukla da başarılı oldular. Artık bir sürü kalabalık unvanlı çakma vatansever (!) üniversite koridorlarında FETÖcü avına çıkmıştı.  15 Temmuz gecesi sinen fareler, 17 Temmuz’da aslan olmuşlardı.

Üniversitelerin içini bilmeyen vatandaşlarımız, Hacı Bektaş-ı Veli’den erdemli insan yetiştirme çıkarımları yapan bir akademisyeni arkadaşlarını öldürecek kadar canileştiren motivasyonu anlamlandırmakta zorlanıyor. Elimdeki somut veriler ışığında bu motivasyonları örneklerle beraber sınıflandırarak aşağıya sıralıyorum. İftira atarak FETÖ mücadelesini sulandıranları bu grupların birine yerleştirmek mümkün.

1.       Kahraman rektör FETÖ ile mücadele ediyor algısı oluşturma motivasyonu: Bu algıyı oluşturma adına, bilgi-belge olmaksızın bir dizi akademisyen, rektörler tarafından görevinden atıldı. Üniversitelerde bilgi ve belge olmadan ihraç listeleri oluşturan ve şahsi kariyeri uğruna masum insanların canını yakan rektörleri tespit etmek için YÖK’ün yapması gereken tek şey, ihraçlar için geriye dönük birer savunma istemek. Hatta daha kolayı, tüm bilgi ve belgelerin bulunduğu OHAL komisyonundaki üniversite istatistiklerine bakmak. Ancak, ihraçları adli sürece dayandırmak için liste hazırlayıp savcılığa gönderen ve kendi akademisyenlerini tutuklattırdıktan sonra, tutukluluğu bahane ederek ihraç eden uyanık rektörlere dikkat edilerek..

2.       Bir sonraki rektörlük atamalarında/seçimlerinde (iftiraların yaygın olduğu dönemde henüz rektörlük seçimleri kaldırılmış değildi) potansiyel adayları bertaraf etme motivasyonu: Kafkas Üniversitesinde FETÖ ile hiçbir bağı olmadığı bilinen iki potansiyel rektör adayı, önce savcılığa şikâyet edildi sonrasında tutuklandı ve sadece tutukluluk bahane edilerek görevlerinden ihraç edildi (daha sonra serbest kaldılar).  Bu ihraçta rol oynayanlar ise şimdi rektör adayı. Bunlar, YÖK’e şu an başvuru dosyası hazırlıyor.

3.       Bu zamanda belki beni de adam yerine koyarlar ve bana da bir idari görev verirler motivasyonu: Üniversitede hiçbir varlık gösteremeyen ancak idari göreve talip olan bir kısım akademisyen göze girmek için sağa sola çirkince iftira attı. Hatta bu iftiralarını rektör ve yardımcılarına SMS mesajı olarak gönderenler bile var. Mesajlar, HTS kayıtlarında kolayca ortaya çıkacaktır. Bütün bunları rektör yardımcısı olabilmek adına yapanlar ortada dolaşıyor.

4.       Makamlara oturma ya da makamına oturduğu kişileri bir daha rakip olarak görmeme motivasyonu: Bu amaçla, türlü iftira ve komplolar ile savcılara koşanlar. 15 Temmuz sonrasında makamlara oturmuşlara özellikle dikkat edilmeli. Hatta bu uğurda 15 Temmuz’da ameliyat olmuş bir akademisyeni, 15 Temmuz gününü seçtiği için savcıya gidip ajanlıkla suçlayacak kadar zavallı Sovyet metabolik artıkları bu guruba girmektedir.

5.       Kıskançlık motivasyonu: Akademik açıdan başarılı olan akademisyenleri sadece ama sadece kıskandığı için onları savcılığa ve emniyete FETÖcü olarak ihbar eden zavallılar var. Hiçbir bilimsel ve akademik değer üretemeyen, bu yüzden varlık gösteremeyen, kısmen daha alt kademede kalan bazıları için tetikçilik bir değer kazanma yöntemidir.  Bunlar Türkiye’nin kurumsallaşmamış her üniversitesinde mevcuttur. Bu sayede rektörlük ve emniyette değer gördükleri için gönüllü olarak ve bile bile iftira atmaktadırlar. Özellikle yurtdışında başarılı bir şekilde doktora yapmış, akademik olarak hızlı yükselmiş, alana ve ülkeye ciddi katkıları olan yüzlerce akademisyen, bu şekilde başarısız, değersiz ve sorunlu psikopatların hedefi oldu. Bu mağdur akademisyenlerin maalesef büyük bir kısmı da hiçbir bilgi ve belgeye dayanmadan Rektörler tarafından görevlerinden ihraç edildi. Bunların büyük çoğunluğu maaş almadığı halde nitelikli yayınlar yapmaya devam etmektedir. Üstelik bilimsel yayınlarda gerekli kurumsal adresleri yerine ev adreslerini kullanarak.

6.       Yolsuzluk ve haksız kazancı maskeleme motivasyonu: Üniversitede her türlü yolsuzluğu bilinen hatta haklarında 15 Temmuz öncesinde yolsuzluktan soruşturma yürütülen ve bu soruşturmalarda ceza alan kişiler, FETÖ ile mücadele maskesini cezadan kurtulmak için kullandılar. Iğdır üniversitesinde 60 kişi hakkında (üstelik fiziksel olarak tanımadığını mahkemede de söylediği halde) FETÖcüdür iftirası atan kişi yolsuzluktan ve görevi ihmalden ceza alan kişidir.  Ayrıca, yapmadığı dersi de 2 parçaya bölerek yaz okulundan iki katı ders alan birine engel olan akademisyen de FETÖ üyesi diye şikâyet edilmektedir. Aynı ilde bulunan müzeye yapacağı ziyaret için, bilimsel araştırma projesinde 15.000TL yol harcırahı almak isteyen akademisyenin yaptığının hırsızlık olduğunu söyleyen başka akademisyen de 15 Temmuz’dan sonra hemencecik FETÖ torbasına konabiliyor.

7.        İntihali (bilim hırsızlığını) gizleme motivasyonu: Bilimsel olarak yayınlarını çaldığı (intihal yaptığı) kişiler hakkında üniversitede FETÖcüdür diyerek algı oluşturan ve hapse düşmüş akademisyenlerin çalışmalarını kendi çalışması ve fikriymiş gibi yayınlatan nebbaşlar (ölü soyucular), bu iftiracıların bir başka grubudur. Müfterilerin bir kısmı da bilimsel çalışmalarda yaptığı fabrikasyonları, bilim hırsızlıklarını ve uydurmaları bilebilecek başarılı akademisyenleri sırf bu yüzden hedef aldı. 

8.       Hasımlarını ezme motivasyonu: FETÖ ile mücadeleyi fırsat bilerek, iş arkadaşları ile daha önce yaşadıkları basit husumetleri bu torbaya dolduran müfteriler…  Ders paylaşımından, lisansüstü öğrenci paylaşımlarına kadar üniversitelerde benzer alanlarda çalışan akademisyenler arasında görüş ayrılıkları her zaman mevcuttur. Bunlar basit anlaşmazlıklardan öteye geçmemeli. Ancak birçok ikinci sınıf akademisyen, daha önce anlaşmazlık yaşadığı iş arkadaşlarına FETÖcü iftirası atmakta gecikmedi..

9.       28 Şubatçıların kamuflaj motivasyonu: Yavuz hırsız olup ev sahibini bastıranlar… 28 Şubatta Orduyu göreve çağıranlar, ordu göreve pankartı altında yürüyenler,  idari makamlarda iken başörtülü kızlara dünyayı dar eden ahlaksızlar, çetenin darbesi başarısız olunca, kirli biyografilerini gizleme adına namaz kılan herkese FETÖcü yaftası yapıştırma yoluna gitti. Bazı üniversitelerin komisyonlarının büyük çoğunluğu da bu 28 Şubatçı kafadan oluşuyor. 

Kişisel tecrübelerim ve şahit olduklarım dışında muhtemelen başka motivasyonlar da mevcuttur.  Ancak genelde FETÖ ile ilişkisi olmayan hatta 15 Temmuz gecesi tankların önünde direnen akademisyenlerin, hangi kaygılarla FETÖcü ilan edildiklerine dair içeriden gözlemlerimi sundum.  İnsanlara iftira eden bu müptezellerin attıkları iftiralardan dolayı adalet karşısında hesap günü geldiğinde de ne derece canavarlaştıkları hatta bu uğurda elini kana bulamaktan imtina etmediklerini de gördük. YÖK’ün acilen kendilerine gelen şikâyetleri dikkate alıp üniversitelerdeki bu keyfilikleri durdurması ve rektörlerden başlamak üzere buna sebep olanlardan hesap sorulması için idari ve adli mekanizmaları çalıştırması gerekmektedir. Devlet büyük bir beladan kurtulmaya çalışırken, bunu şahsi hesapları için kullanan muhteris parazitler yargı önüne çıkarılmalı ve bunlardan mağdurun hakkı misli ile alınmalıdır.