BIST 9.693
DOLAR 32,59
EURO 34,78
ALTIN 2.507,75

Bilek güreşi bitmeli...

Bitsin bu bilek güreşi…

Mit müsteşarı, bir önceki müsteşar, yardımcıları, KCK soruşturması çerçevesinde ifade vermeleri için savcılığa çağrıldı. İddialar çok ciddi.

Mit’in, KCK içine yerleştirdiği ajanlarla örgütün faaliyetlerini yönlendirdiğini, provakasyonlar gerçekleştirdiğini, Öcalan ile Kandil arasında özel ulak gibi çalıştığını öne süren bir soruşturma makamı var.

İşin adliye boyutu tartışmalı. Savcının telefonla daveti, başsavcının ve vekilinin bu davetten haberinin olmaması, işin ortaya çıkmasının ardından KCK operasyonlarını yürüten polis şeflerinin görevden alınması, devlet içinde bir bilek güreşi olduğu izlenimi yaratıyor.

Muhtemelen de var.

Bu bilek güreşinin Gülen Cemaati ile Hükümet arasında olduğunu söyleyen bir grup da var, tüm Türkiye’de tansiyonun yükselmesine neden olan girişimi Ergenekon’a mal eden de.

Ben bu spekülasyonlara girmeden, girişimin Türkiye’nin PKK ile mücadelesine vereceği zarara dikkat çekmek istiyorum.

Çünkü soruşturmanın önemli bir bölümü de internete yansıyan Oslo görüşmeleri ve İmralı Kandil arasındaki mektuplaşmalarda Mit’in üstlendiği rol üzerine.

Basına yansıyan kayıtlarda,  dönemin Mit Müsteşar Yardımcısı, karşısındaki PKK’lılara Öcalan ile Kandil arasında mektuplaşmaya aracılık ettiklerini söylüyor. Bu süreçte hazırlanan protokollerin İmralı’dan Kandil’e ulaştırılmasında da MİT’in devrede olduğunu bu kayıtlardan anlıyoruz.

İşte savcılık bu faaliyetlerin suç olduğu görüşünde.

Hakan Fidan, Emre Taner ve diğer üst düzey Mit görevlilerinin terör örgütüne yardımla suçlanmaları şaşırtıcı olmayacak.  

Kim kiminle hangi amaç uğruna mücadele ediyor, şimdilik net değil. Elde bunu söyleyecek veri de yok.

Ancak ortada çok ciddi bir sonuç var.

Bu girişim Türkiye’nin terörle mücadele biçimini etkileyecek.

Savcının daveti ile artık, PKK ile masaya oturma ya da başka bir ifadeyle kanın durması için müzakere seçeneği ortadan kalkmıştır. Ya bunu suç sayan düzenlemeler yasadan ayıklanır ki, Türkiye’de savcıların olaylara yaklaşımına, yasaları yorumlayışına bakıldığında bu çok kolay görünmüyor,  ya da o masaya oturacak bürokrat veya o bürokratı görevlendirecek siyasetçi bulmak mümkün olmaz.

Hatta yürütülen soruşturma çerçevesinde Başbakan’ın bile ifadeye çağrılabileceği konuşuluyor ki, kuyuya böyle bir taş atılırsa o saatten sonra bunu çıkartacak akıllıyı arayacak vakit de bulunmaz. Bugün terörle mücadele üzerinden yapılan hesaplaşma yarın başka bir başlıkta devam eder. Bugün hedefte iktidar varsa yarın sıra muhalefete gelir.  

İşte bu nedenle ne oluyorsa bir an önce olmalı, kim kiminle hesaplaşacaksa hesaplaşmalı ve taşlar yerine oturmalı.  Devlet, o devletin önemli kurumları yeniden kendilerine güvenli, yasalara saygılı, hesap veren bir biçimde görev yapabilmeli.

Yoksa gücü eline geçirenin, fırsatını bulanın, yasa maddelerini işine geldiği gibi yorumlayarak intikam alır gibi hareket ettiği bir düzende, ne adalete güven kalır, ne terörle mücadele edilebilir ne de terörle mücadele edenler motive edilebilir.