BIST 9.080
DOLAR 32,37
EURO 35,16
ALTIN 2.323,52

Bel Kemiğimiz Ağrıyor!

Tabi bu cümleler bizim yüreğimize su serperken birilerinin de yüreğindeki ateşi körüklüyor!

Özellikle geçmişte ülkemiz için “gelişim” kelimesi hep başkaları ile kıyasa eşdeğer olarak algılanmıştır.

“Avrupa’da böyle mi? Bak adamlar Demokrasiyi nasılda en ileri noktaya getirmişler!” vb cümleleri kuranları hatırlarsınız. Üstelik bu adamlar demokrasinin azimli savunucularıdır. Lakin iş kendi inandıkları şeye gelince ortada savunacak bir şey de bırakmazlar malumunuz!

Geçmiş günlerin kalıntıları üzerimizde dolaşıyor ve aman vermez dediğimiz imtihanları atlattık diyemiyorum hâlâ!

Yazılarımda kimse duymak istemese de bu nedenleri haykırdım ve buna devam da edeceğim!

Gelişim dediğimiz şey dünyadaki toplumların önüne geçebilmektir!

Hedefinizin ve hayalinizin olabilmesidir. Bu ise size kültürel genlerinizle aktarılan bir özelliktir.

Asıl mesele ise “ne” ile onları geride bıraktığınızda yatar!

Gelelim asıl meselemize;

Birkaç gün önce Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın eğitime katkı amacı ile kurulmuş bir vakfın toplantısında yaptığı konuşmada; “İdealimizdeki gençliğimi yetiştirmek istiyoruz… Geçmişte hangi işi, hangi sorunun çözümünü başkalarına havale ettiysek zarar gördük… Biz itikadi noktada çok sağlam olacağız. Bizim itikadımızı, imanımızı kimse teraziye çıkaramayacak kadar sağlam duracağız” şeklinde bir cümle kurdu.

Tabi bu cümleler bizim yüreğimize su serperken birilerinin de yüreğindeki ateşi körüklüyor!

Düşünsenize bundan çok değil 10 sene evvelinde bir Müslüman ideallerinden bahsedebilecek durumda bile değilken şimdi şu cümleye bir bakın!

Konuşmasını toplumun bel kemiği olan kültürel alana çekti ve kendisinden beklenen feraset ile çuvaldızı bir güzel batırdı. “Yeni dönemi okul yapmaktan ziyade, okul müfredatının içeriğine yoğunlaşma dönemi olarak ilan ediyoruz. Kültür alanında da maalesef istediğimiz noktaya ulaşamadık" diyerek olayı gözler önüne serdi.

Asıl rol modelin ahlakta örnek bir gençlik olduğunu ifade ederek “İbadetinde taviz vermeyen muamelatta sağlam bir gençlik olacak!” dedi.

Ve son noktayı da olması gerekenin üzerine basa basa koydu;  “Okuyun, araştırın, tefekkür edin, pratik yapın. Sadece okumak yetmiyor. Düşüneceksiniz, yetmiyor uygulayacaksınız, yetmiyor neticelendireceksiniz. Kendinizi güçlü yetiştireceksiniz. O zaman önünüzde aşılamayacak hiçbir engel kalmadığını göreceksiniz.”

Bu tür konuşmaları yapamadığımız kendi vatanımızda parya muamelesi gördüğümüz o günlerin üzerinden henüz çok zaman geçmiş değil. Teyakkuz halinin hiçbir zaman yitirilmeden hareket edilmesi gerekiyor.

Hele de şimdi!

Neden mi?

Dünya küçük bir şehir halini aldı. Teknoloji çağı uzak olanı en yakına getirmek gibi bir nimete sahip. Bu bir nimetken kültürel anlamda evrim yapmak için de kullanıldı. Bunu en çok da Müslüman dünyasında kullandılar!

Yapılmak istenen yapıldı!

Şimdi daha da dikkatli olunma zamanıdır. Eğer içi boş, kültürel anlamda kendisinin nerede durduğunu bilmeyen bir gençlik ile bu yolda devam edilirse bayrağı teslim edecek kimseyi bulamayacağız.

Bir milletin önüne dünyanın bütün teknolojisini koysanız fakat onu kendi kültür benliğinden uzaklaştırsanız nerede patlayacağı belli olmayan içi boş bir bombadan başka hiçbir şey elde edemezsiniz!

Bu boş bomba öyle bir patlar ki hafazanallah patladığında, ortada bir millet kalmamış olur.

Milletin bekası birazda gençliğin bekası ile mümkündür. O gençlik sağlam olmaz ise gidenlerin yerini kuru gürültü kopartan siyaseti birbirlerinin yüzüne defter fırlatarak oruçlu Müslüman’ın karşısında şarap içerek bu milletin değerleriyle alay edenler tekrar alacaktır.

Hem de bu defa eskisinden daha fazla yanıp tutuştukları intikam hissiyle… 

Kültürel gelişmenin ve büyümenin formülü belli;

Okuyun; önünüzde okunmayı bekleyen bir dünya var!

Araştırın; Bilgi ile donanmak aynı hataları yapmaktan alıkoyacaktır!

Tefekkür edin; Nerden nereye geldiğinizi ve nereye doğru gittiğinizi anlamanızı sağlar!

Pratik yapın; Bu millet gözünü budaktan sakınmayıp pratik yaptığı için küçük bir çadırdan cihan devleti çıkartmıştır unutmayın!

Evet, malum bunların hiç biri tek başına yetmiyor. Düşünmeden, uygulamadan, neticelendirmeyen her formül sadece bulunmuş olarak kalır.

Meselenin “bel kemiği” formülü bizim olan kültürümüze sahip çıkmaktır vesselam.