BIST 9.091
DOLAR 32,38
EURO 35,01
ALTIN 2.325,79
HABER /  GÜNCEL

BDP'li Sakık'tan çarpıcı Öcalan yorumu!

BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, İmralı görüşmelerinin basına sızmasının ardından olabilecekleri İnternethaber'e anlattı.

Abone ol

NESRİN YILMAZ/İNTERNETHABER-ANKARA- İmralı görüşmelerinin basına sızmasını hiç şık bulmadığını söyleyen Sırrı Sakık, "Elbette süreç şeffaf olsun, kamuoyu görüşmeleri bilsin ama herşeyi yayınlamak doğru değil" dedi.

KANDİL'İN BOMBALANMASINA MÜSAADE ETMEYİZ

Görüşmelerin tamamı bugün basına yansıdı, nasıl karşıladınız, süreci nasıl etkileyecek bu konuşmalar?

 "Ben görüşmelere giden biri değilim. Bu görüşmelerin basına yansımasını çok şık bulmadığımı söylemeliyim. Bu tür gelişmelerin bir an önce önünün kesilmesi için yapılmış bir servisse bu barış sürecine büyük zarar verir. Her şeye de gazetecilik gözüyle bakılmaması gerekiyor. Eğer bu ülkede hep birlikte yaşıyorsak sorunun çöüzümü ile ilgili katkı sunacaksak herkes kendi penceresinden katkı sunmalıdır. Biz görüşmelerin belli kısımlarının kamuoyu ile paylaşılması gerektiğini açıkça  söylüyoruz, çünkü bugüne kadar kamuoyu ile paylaşılmadığı içindir ki sürekli yapılan görüşmeler askıya alındığında tek taraflı bir suçlama vardı, PKK ve Kürt tarafı bu konuda samimi değil deniyordu. Geldiğimiz noktada artık bu konuda kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekir ki kimin samimi olup olmadığı bilinsin. Çünkü 1999'da da bu süreç yaşandı, tuzak kuruldu 500'e yakın gerilla katledildi. Yine dediler ki Kürtler samimi değil. 2006'da başlayan 2011'e kadar devam eden süreçte de ciddi bir yol haritası, bir proje, Kürt sorununun çözümüne katkı sağlayacak bir proje olmadığı için yeniden askıya alındı. İşte, Oslo görüşmelerinin sızdırılması ile süreç askıya alındı. Biz de bunun için diyoruz ki, bu görüşmeler kamuoyu ile paylaşılsın. Eğer bu konuda engel PKK ise biz PKK'nin yakasına yapışırız sözünü bunun için söylemiştim.Eğer sorunun çözümü için sizin elinizde bir proje yoksa bizim elimiz sizin yakanızda olur, bunu açıkça söylüyoruz. Ama A'dan Z'ye herşeyin kamuoyu ile paylaşılmasının da doğru olduğunu düşünmüyorum. Bu, sürece zarar veren bir servistir. Biz bu konuda çok samimiyiz ve sürecin arkasındayız. Görüşmelrin devam ettiği bugünlerde Kandil'e mektup gitmeden bombalar gidiyorsa biz buna da müsaade edemeyiz, Kandili bombalamak sürecin ruhuna zarar verir."
 
DİRENÇ GÖSTERECEĞİZ
 
Müsaade edemeyiz diyorsunuz, tavrınız ne olur bu durumda?
 
"Yetkili kurumları sürekli uyaracağız, buna karşı direnç göstereceğiz, barış bu şekilde sağlanmaz. Barış iki tarafın rızasıyla olur. 30 yıllık savaş bize barışın silahla değil müzakere ile olabileceğini gösterdi. Müzakerinin yolu, bir tarafta silah bir tafarta görüşme yapmak olmaz. Bu aile arasındaki, aşiretler arasındaki kavgalarda da  ve devletler arasındaki kavgalarda da böyledir, barış süreci, silahların susması ile sağlanabilir. Ama PKK fiilen kaç aydır silahları susturdu, operasyon yapmıyor. Peki görüşmelerin yapıldığı sırada Kandil'in bombalanması ne anlama geliyor? O sırada Kandil'e devletin bilgisi dahilinde mektup giderken bombalanması barış sürecini zedeler, daha önce yaşananlar yaşanır. Biz gerçekten çok samimiyiz, bugün bir grup arkadaşımız Güney Kürdistanda, bir grup arkadaşımız Avrupada, biz buralardayız, hayatın içindeyiz ve bu barışı bir miktar ete kemiğe nasıl büründürebiliriz bunun çabası içindeyiz. Herkes bu sorumluluk içinde davranırsa sonuç alabiliriz."
 
ÖCALAN'IN ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ
 
Muhalefetin bu görüşme tutanaklarına ilişkin tavrı tehdit içerdiği yönünde, Öcalan'ın sözlerini Türkiye için bir tehdit olarak görüyorlar, ne diyorsunuz?
 
"Tehdit ve kavgayla bu iş olmaz, 30 yıllık kavga bunu göstermiştir. 30 yıllık süre içerisinde dünyanın en güçlü ordusu denilen ordu PKK'yi yenememiştir ve PKK de bu orduyu yenememiştir. İkisi de birbirini yenemediyse bize düşen silahları bırakıp samimi duygularla masaya oturup onun çözümünü birlikte sağlamaktır. Hepimiz silahların mağduruyuz, bir bütün olarak silahların gündemden çıkarılması için önce yüreklerde silahtan arınmak gerektiğini düşünüyoruz."
 
Sürecin başında Abdullah Öcalan, ev hapsi söz konusu değil demişti, Başbakan da aynısını söylemiş ve kesinlikle af yok demişti. Ama konuşmalara bakınca bunun tam tersini görüyoruz. Abdullah Öcalan hepimiz özgür kalacağız derken neyi kastediyor?
 
"Özgür bir ülkede hepimiz özgür olacağız diyor. İç barışını dizayn eden bir ülkede cezaevlerinde insanların kalmasına gerek kalmayacak ki. Hepimiz birbirimizle bir helalleşme dönemi yaşayacağız, hepimiz özgürleşeceğiz. Savaş sürdüğü müddetçe Kürtler özgür olmadığı kadar Türkler de özgür değil."
 
Öcalan mecliste mi olmak istiyor, sürecin sonunda onu siyasetin içinde mi göreceğiz?
 
"Halk onay verirse yapar tabii. Bu projenin esprisi de bu zaten, silahlardan arındırılacaksa demokratik zeminde siyaset yapılacak. Öcalan halka gidecek, Öcalan siyaset yapar mı biz bilemeyiz bunu kendisi taktir eder. Hepsinin gelip siyaset yapma hakkı için mücadele ediyoruz. Zaten Başbakanın "başka ülkelere gitsinler" sözüne katılmıyorum. Onlar bu ülkenin çocukları, buranın sahipleri, bu topraklarda barışı inşaa edeceğiz ve hepimiz özgür olacağız."
 
HÜRRİYET GAZETESİ BU JESTİ YAPMALIDIR
 
Hürriyet Gazetesi'nin sloganını değitirmesi gerektiğini söylediniz, diyelim ki değiştirdi, ne olacak, çözüm mü getirecek?
 
 
"Bu karşılıklı jestler, toplumdaki ırkçı, milliyetçi algıları yumuşatır. Yani oradan başlayarak birkaç gün sonra dha güzel sonuçlara ulaşabileceğiz. Doğan grubunun patronu, açıklama yapıyor sürece katkı yapalım diye, işte bu katkıdır. Bununla hayatın değişmeyeceğini biliyoruz, bizi asıl özgürlüklere götürecek toplumsal bir Anayasamızdır. Bu Anayasada hüküm bulduğu zaman hepimiz özgür olacağız, ama bu tür adımlar önemli jestlerdir. Türkiye, ırkçı ve milliyetçi söylemlerden, bu tür amblemlerden, sloganlardan kendisini arındırmalıdır. Bu davranış çok olumlu bir iklim yaratır ve bu iklim de barış sürecine büyük katkı sağlar."
 
Anayasa'dan Türk kelimesinin çıkarılması konusunda ısrarcısınız, muhalefet buna çok tepkili, ne düşünüyorsunuz?
 
"Mevcut Anayasa sadece Türklük üzerine inşaa edilmiş. Bizlere hiçbir vurgu yapılmamış. Amerika nasıl bütün Amerikalıların Amerikası olmayı başarmışsa Türkiye de bütün halkların Türkiyesi olmayı başarmalıdır. sürekli hayatı Türklük üzerine inşa ederseniz bu coğrafyada yaşayan diğer halkları yok sayarsınız, zaten bütün kavgamızda bu."
 
BAŞBAKANA GÜVENİYORUM AMA...
 
Başbakanın "Baldıran zehiri içeriz bu süreçten vazgeçmeyiz" açıklamasını samimi buluyor musunuz? 
 
"Bunlar tabii ki önemli sözler. Ben Başbakanın samimi olması gerektiğine inanıyorum. Çünkü hayat hepimize çok şey öğretti. bu işin artık kavgayla, ölümle, mücadeleyle olmayacağını, müzakere ile çözüleceğini ve bu sorunun mutlaka çözülmesi gerektiğine inanıyoruz. Ortadoğu'da yeniden şekillenme yaşandığı bir dönemde siz kendi Kürt halkınızla barışı sağlamadığınız sürece bu coğrafyada barışı inşaa edemezsiniz. Bence Başbakan bunu görüyor, bunun ruhuna uygun  adımlar atıyor. Tabii ki bizim kuşkularımız, endişelerimiz, eleştirilerimiz hep var ve devam da edecek, onun için biz otokontrol sistemini uyguluyoruz. Her söylenen söze koşulsuz destek veriyor değiliz. Eğer bu sözler geçmişte uygulanan o politikaların farklı bir versiyonuysa buna asla alet olmayız."