BIST 9.693
DOLAR 32,58
EURO 34,79
ALTIN 2.507,59

Başkanlık sistemi, Süleyman Özışık ve dahası...

Şu sıralar başkanlık sistemi tartışılıyor. Tartışılsın. Üzerine farklı görüş bildirmekten zarar gelmez...

Şu sıralar başkanlık sistemi tartışılıyor. Tartışılsın. Üzerine farklı görüş bildirmekten zarar gelmez. Atatürk, bu ülkeye Cumhuriyeti tam olarak bu sebeple getirdi. Herkes görüşünü lisan-ı münasiple dile getirebilsin diye. Ancak tartışırken gerçekleri konuşmak yerine, insanlara hayal satmaya çalışmak doğru değil.

Başkanlık sistemi gelirse ekonomi düzelecek diyenlere sormak lazım. Nasıl olacak Allah aşkına? Sizin söylediğinizin hangi şartlarda akla yatkın olacağını ben size söyleyeyim: Ülke 14 senedir koalisyonla yönetiliyordur. Koalisyon ortağınız her söylediğiniz şeye karşı çıkıyordur. Dolayısıyla siz ekonomik alanda istediğiniz adımları atamıyor ve ekonomiyi düzeltemiyorsunuzdur. Bu sebeple dersiniz ki: "Kardeşim koalisyonla ülke yönetilmiyor. Anlaşmazlıklar yüzünden adımlar atılamıyor. Bu sebeple gelin başkanlığı getirelim. Bu sıkıntı ortadan kalksın."

Eğer durum yukarıdaki gibi olmuş olsaydı, belki söylenilenleri komik bulmak yerine, düşünebilirdik. Ancak 14 yıldır ülkeyi tek başına yöneten bir hükümet varken, ekonominin başına istedikleri bakanı ve dolayısıyla istedikleri bürokratları atama imkanları varken, istedikleri gibi yasa çıkarma çoğunluğuna sahipken, dolar 3,10 ise, dünyanın en pahalı akaryakıtını bu ülke kullanıyorsa, özetle ekonomi düzelmemişse, başkanlık sistemiyle nasıl düzelecek? İnsanlara hayal satmayı bırakın. Anlatın bakalım...

***

Süleyman Özışık...

Televizyon kanallarındaki tartışma programlarıyla ilgili bir takım eleştirilerde daha önce bulunmuştum. Bir önceki eleştiri yazımda değindiğim konu ile bu yazımda değineceğim konu farklı tabi ki.

Her zamanki gibi akşam oturmuş tartışma programlarına göz atıyordum. Bazıları izlenebilir düzeyde olurken, bazıları çekilmez oluyor çünkü. O sebeple tüm tartışma programlarına kısaca göz atıp, seviyeyi kontrol ediyor ve ona göre izlemeye gayret ediyorum. Tam bunu yaptığım sırada bir tartışma programında karar kıldım. Çünkü programda inter yazarlarından Süleyman Özışık vardı. Ve ne yalan söyleyeyim daha önce Süleyman beyi tartışma programında izleme fırsatım olmamıştı. Bu sebeple programı izlemeye başladım.

Herkes görüşünü ifade etmeye başladı. Karşılıklı söz dalaşı neredeyse hiç olmuyordu. Ta ki, söz hakkı Süleyman Özışık’a gelene kadar. Kendisinin söyleyecekleri daha önce konuşanlardan farklıydı. (Zaten bir programın ‘tartışma’ programı olması için farklı görüşlerin olması elzemdir) 20 dakikaya yakın bir süre, hiç kimsenin konuşmasını bölmeyen Süleyman Özışık, bir türlü konuşamıyordu. Çünkü her cümlesinden sonra konuşması bölünüyor ve konuşmasına odaklanması imkânsız hale geliyordu. Kaldı ki Özışık, muhalefet ettiği konuları eleştirirken ya da savunduğu konuları dile getirirken son derece nazik ve tahrikten uzak bir dil kullanıyordu.

Özetlersem, kendisine söz verilene dek kimsenin konuşmasını kesmemesi, söz verildiği zaman ise, sözü kesilmesine rağmen sakinliğini ve dolayısıyla seyirciye olan saygısını yitirmemesi beni son derece etkiledi. Süleyman Özışık’ın katılacağı ilk tartışma programını dört gözle beklediğimi belirtmek isterim. Ayrıca kendisiyle aynı yerde yazıyor olma imkanı, beni artık daha çok mutlu ediyor.

Ha bu arada, aynı yerde yazdığımız için, kuru gürültü çıkarmayı sevenler ‘yalakalık’ yaptığımı söyleyebilir. Onlara cevabım peşinen şudur: Benim yazılarımla Süleyman Özışık’ın yazılarına göz atarsanız, çoğu zaman farklı şeyleri savunduğumuzu görebilirsiniz. Göze girmeye çalışan adam muhalefet etmez. Ayrıca programı objektif bir şekilde izleyenler, söylediklerimde ne denli haklı olduğumu ve gerçekleri yazdığımı görmüşlerdir.

***

Cinsiyetçilik...

Geçtiğimiz pazar günü öyle utanç verici bir konuşmaya şahit oldum ki, inanın konuşanlar yerine ben utandım. Bir insan müsveddesi karşısındakine şunları söyledi:

"Karı milletinden başbakan mı olur? Cumhurbaşkanı zaten hiç olmaz. Karı ne bilir devlet yönetmeyi?"

Yukarıdaki satırları burada yazıyor olmaktan çok rahatsızım ama bu cümleyi kuran ya da tam olarak bu zihniyette olan insan müsveddelerine, Atatürk'ün bir sözüyle seslenmek isterim:

"Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın."

Sağlıcakla kalın...