BIST 9.080
DOLAR 32,37
EURO 34,96
ALTIN 2.325,36
HABER /  GÜNCEL

Başbakan uykusuz geceler geçiriyor!

MHP Antalya milletvekili Tunca Toskay gündemi İnternethaber'e değerlendirdi.

Abone ol

NESRİN YILMAZ/İNTERNETHABER-ANKARA- Çözüm sürecine destek vermeyen parlamentodaki tek parti olan MHP, iktidar ve BDP tarafından çok eleştiriliyor. Peki, MHP neden sürece karşı, barıştan yana değil mi? MHP nasıl bir çözüm öneriyor, MHP Antalya milletvekili tunca Toskay bütün bu soruların cevabını internethaber.com'a verdi.

Sokaktaki vatandaşın AKP'ye bu süreçte desteğini çektiğini de belirten Tunca Toskay, Başbakanın Başkanlık Sistemi yüzünden uykusunun kaçtığını ifade ederek, "Eminim bu yüzden Başbakan uykusuz geceler geçiriyordur" dedi.

basliksiz-1.20130327215135.jpg


KİMSE KAFASINI KUMA GÖMMESİN

Mecliste çözüm sürecine karşı duran tek partisiniz. Çözüm sürecinin başından beri MHP olarak itirazınız var, itirazınız çok eleştiri alıyor, neden bu kadar yoğun bir itiraz?

"Sadece MHP'de değil CHP içerisinde de çok yoğun itiraz eden bir grup var. Şu anda Sayın Kılıçdaroğlu da hareketsiz kalıyor. Ama MHP'nin tavrı çok net. Biz Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ortadan kaldırılıp, başka özelliklere sahip bir devlet kurulmasını istemiyoruz. Bu kadar basit." 
 
Süreçte gördüğünüz tehlike nedir, neden hemen karşı çıkıyorsunuz, belki de bir pazarlık gerçekten yoktur?
 
"Bu bir bölünme sürecidir, kimse kafasını kuma falan gömmesin. Her şey açık açık ortada, zaten kimsenin bir şey sakladığı da yok ama medya Türk halkına, emperyalist bir projeyi üstünü şekerlemeyle süsleyerek sunuyor. Biz bunu biliyoruz ve buna karşı direnebildiğimiz kadar direneceğiz. Şu anda Tükiye Cumhuriyeti Devleti bölünüyor. abdullah Öcalan bugün ne söylüyorsa 2005 yılında Mayıs ayında Erbil'de yapılan toplantıda, Demokratik Toplum Kongresi'ne 50 maddelik gönderdiği, adeta AKP'nin Anayasası olan dökümanda ne söyleniyorsa onu söylemiştir. Seçimden sonra Diyarbakır'da aydınlarla yaptıkları toplantı sonucu yayınladıkları bildiri onun bir özeti. Bugün, İmralı sürecinde de Diyarbakır'da okunan mektubunda da aynı ana hatlar var. Kürdistan'dan vazgeçmemişlerdi, Sevr'i Türkiye'nin önüne getirenlerle birlikte bir Amerikan projesi var önümüzde. Bu projeyle Türkiye'nin Ulus Devlet niteliğinin ortadan kaldırılmasına kesinlikle karşıyız."

BAŞBAKAN KUMANDAYLA ÇALIŞIYOR 
 
Başbakan böyle bir düşünceleri olmadığını, bir pazarlık yapılmadığını söylüyor ama?
 
"Başbakanın bir söylediği bir söylediğini tutmuyor ki. Başbakanın hangi sözünü alalım da irdeleyelim. Bizi İmralı ile görüştüğümüzü ispatlayan şerefsizdir dedi. Kim görüşüyor İmralı'yla, kendisinin müştesar yardımcısıydı Hakan Fidan, bugün yine benzer şeyler söylüyor. Başbakanın söylediklerinin ciddiye alınacak bir tarafı yok. Başbakan uzaktan kumandayla çalışıyor bütün sorun orada. Terör örgütü madem hiçbir şey istemeden bizim önerilerimiz kabul edecekti de 30 yıl neden savaştı? Bana kim bunu mantıklı olarak açıklayabilir. Zaten ne istediklerini de söylüyorlar.
 
Kumanda kimin elinde peki?
 
"Emperyalist güçlerin elinde. Çünkü o emperyalistler Başbakanın hırsının aklını geçtiğini biliyorlar ve Türkiye'de bundan daha güzel kullanılabilecek bir enstürman bulamazlar. 
 
 BAŞBAKAN UYKUSUZ GECELER GEÇİRİYOR
 
Peki sizin çözüm öneriniz nedir, somut bir öneriniz var mı, MHP barışı nasıl getirmeyi planlıyor?
 
"Bu devleti böldürmeyiz, bu vatanı, bu milleti böldürmeyiz. Oradaki vatandaşlarımızın bazı istekleri veya hak ettikleri ama alamadıkları şeyler varsa bunlar oturulup konuşulur. Bireysel olarak Türkiye'de yaşayan herkesin, eşit haklara sahip olmasını savunuyorz. Ama hiçbir gruba, kollektif hak tanınmasına karşıyız. Genel Başkanımız iki hafta önce bunu söylemişti. Türkiye'deki büyük sorun, iç dinamiklerden kaynaklanan bir sorun değil. İç dinamiklerin, daha evvelki uygulamalrın, dış dinamiklerin bu işe girip çok uygun bir ortam bulmalarına hizmet etmiş olabilir am bugünkü sorun tamamen dış dinamiklerin oluşturduğu ve belli istikammete sevk ettiği sorundur."
 
Neredeyse bütün Türkiye bu süreci tartışıyor, MHP, Kürt sorunu diye bir sorunu hala tanımıyor mu?
 
"Biz şunu söylüyoruz, bir bölücülük akımı vardır, bunun bir köşesinde PKK terör örgütü vardır, diğer köşesinde de bir Kürt sorunu olduğunu kamuoyuna kabul ettirmeye çalışan emperyalist bir proje vardır. Biz bunu asla kabul etmiyoruz. Bunun tamamı fiktif br şeydir. Bunlar, ülkelerin içinde yaratılır, ülkenin bazı sorunlarından ve birtakım özelliklerinden yararlanılır ve bunlar kullanılır o ülkeye istenilen şekil verilir. Bugün Türkiye'ye yeni bir şekil veriliyor. Zaten bunu da kimse saklamıyor, Amerikan Dış İşleri Başkanı söylüyor, terör örgütünün başı söylüyor, içeridekiler çok net söylüyor. Daha önce bulunduğum Anayasa Komisyonu'nda üyeyken bizzat o bölgeden gelenler de söylüyorlardı. "Biz özerklik istemiyoruz, çünkü o zman yetkinin devri Ankara'dan olur, biz Ankaradan yetki istemiyoruz, yetkinin kaynağı biz olmalıyız" diyorlardı, daha ne söylesinler. Türkiye'de medya büyük bir iştahla, büyük bir kararlılıkla görevlendirilmiş bir şekilde bunları söyleyenleri marjinal bir hale getiriyor. Ve vatandaşa psikolojik bir savaş uyguluyor. Biz bu psikolojik savaşın dışında kalacağız, birçok kimse hiç de öyle olmadığımızı görecek. Benim söylediklerimi sokakta dünya kadar vatandaşım paylaşıyor. Başbakan da bu yüzden çok rahatsız. Başbakan uykusuz geceler geçiriyor, bu Başkanlık sistemi nasıl gelecek diye."
 
 TAMAM ÇÖZELİM DE NEYİ ÇÖZECEĞİZ
 
CHP bu işin mecliste çözüleceğine inanıyor, siz de buna inanıyor musunuz? Konu meclise gelse silahsız bir çözüme evet der misiniz? 
 
"Kanın durması, barış gelmesi, silahların susmasına kimse karşı çıkmaz, MHP'de karşı çıkmaz. Ama bunun bedelinin ne olduğunu ben çok iyi bilmeliyim, Türk vatandaşları da bilmek zorunda. Neyin karşılığında kan duracak? Milletin, vatanın, devletin bölünüp, 1923'te kurulmuş olan devletin yerine yeni bir devlet kurulmasıyla eğer bu barış sağlanacaksa MHP olarak biz sonuna kadar bunun karşısında olacağız."
 
Belki de gerçekten bir pazarlık yoktur, vatan bölünmüyordur, neden bu kadar eminsiniz?
 
"Böyle bir şey olmadığını bize kanıtlamak zorundalar. Ama bütün ipuçları bir pazarlık olduğunu gösteriyor. Anayasa Uzlaşma Komisyonundaki görüşmelere, meclisteki konuşmalara, Abdullah Öcalan'ın sözlerine bakın. Onlar ne istediklerini biliyorlar, o istediklerini alıncaya kadar bu mücadeleye devam edecekler. Biz de bu devletin, bu haliyle, bu özellikleriyle kalması için biz de sonuna kadar mücadele edeceğiz. Çözüm süreci diyorlar, tamam çözelim ama ne ödeyeceğiz?"

CHP HAREKETSİZ KALDI
 
CHP'nin sürecin başından beri süregelen tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
"CHP'nin tavrını benim değerlendirmem doğru olmaz. MHP'de uzun yıllardır siyaset yapmış biri olarak CHP'nin içi ve politikaları ile ilgili yorum yapmam doğru olmaz. Dışarıdan görüldüğü kadarıyla bir ikilem içinde olduğu anlaşılıyor, bu çok net bir şekilde görülüyor. CHP'nin içinde söylemi birbirinden çok farklı olan bir yapılanma var. Büyük bir ihtimalle bu durum da onları hareketsiz hale getiriyor."
 
MHP, yurt genelinde mitingler yapacak, Bursa'da başladınız ama Devlet Bahçeli'nin oradaki "Vurmanın da ölmenin de zamanı gelecek" sözleri ve daha sonra bu sözün arkasında durması çok eleştirildi ve hala da eleştiriliyor, ne demek istedi bu sözle, siz de bu sözün arkasında mısınız?
 
"MHP'nin mensupları bu sözlerin arkasında. MHP içinde bir istisna bulamazsınız. Orada şuna bakmak lazım, MHP siyaseti hukuk kuralları içinde yapmaya özen gösteren bir siyasi parti. Yalnız hukuk kurallarında da değil, bizim geçmişimize baktığınız zaman etik birtakım kuralları çok ciddiye alarak ve siyaseti ona uygun olarak yapan bir partidir MHP. Bizim dışımızdaki siyasi partiler, çoğu zaman hukuk kurallarının dışına çıktılar. Şu anda Türkiye'de cereyan eden müzakere sürecinin Türkiye'deki hukuk kurallarına uygun olduğunu söyleyecek bir tek hukukçu bulamazsınız. Ceza kanunu hükümlerine, diğer kanun hükümlerine, Anayasanın hükümlerine bakın, söylemler ve uygulamalara baktığınız zaman bu dönemin Cumhuriyet Savcıları, bu suskunluklarının, bu duyarsızlıklarının hesabını, çocuklarına ve torunlara veremezler. Başbakanın söylemleri de tamamen hukuk dışıdır. Terör suçundan müebbete mahkum edilmiş biriyle masa başında oturup konuşuyorlar, mitingler yapılıyor, bölücü sloganlar atılıyor, posterler açılıyor, bir tane türk bağrağı yok, bunların hiçbirine kimse sesini çıkarmıyor ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti bölünüyor, MHP'nin söyleminden yorum yapılmaya çalışılıyor. Kimse kusura bakmasın da bir söz vardır, eli çabuk hırsız ev sahibini suçlar.
 
Başbakan da bayrak olmamasından rahatsızdı, bunu dile getirdi zaten, bu sizi rahatlatmıyor mu?
 
"Başbakanın hiç bir sözünü ciddiye almıyorum ve samimi de bulmuyorum. Sayın Başbakan mevsimlik milliyetçi, havalara göre milliyetçi olur. Ben, Btutanlar devreye giriyor."

ONLAR UYMUYORSA BİZ DE KURALLARA UYMAYIZ 
 
Şu anda MHP'nin A Planı mitingler, peki süreç istediğiniz gibi yürümezse bir B ya da C planınız var mı?
 
"Tabii ki var. Biz 44'üncü yılını kutlayan ciddi bir hareketiz. AKP gibi nevzuhur bir siyasi hareket değiliz. Bütün uygulanacak politikaları, o politikaların uygulanacağı ortamın özelliklerine göre değerlendirmek gerekir. Sizin söylediğiniz noktaya geldiğimiz zaman, o noktada Atatürk'ün kurduğu Ulus Devletin değiştirilip yerine başka bir devlet kurulması söz konusu demektir. Hukuki olarak tartıştığınız zaman Türkiye'de herhangi bir siyasi kurumun, siyasi parti ve meclisin devleti yıkıp yeniden bir devlet kurma yetkisi var mı yok mu bunu tartışmak lazım. bizim ne yapacağımızdan evvel, AKP iktidarının hukuki olarak bu devletin temel felsefesini değiştirme yetkisi var mı yok mu bana bunun cevabının verilmesi lazım. Eğer AKP, yetkinin dışına çıkarak böyle bir yere adım atmışsa, karşısındakilerden de mevcut kurallara uygun davranmasını hiç kimse bekleyemez."
 
Siz Anayasa Uzlaşma Komisyonundan çekildiniz, partiniz mi istedi bu çekilmeyi? 
 
"Kendi isteğimle çekildim, kesinlikle partiyle alakası yok. Görev yaptığım sürece de bundan sonra da Anayasa için uzlaşma konusunda MHP'nin söylemleri, fikirleri, kararlılığı hiç değişmedi. Biz yeni bir Anayasa yapılması sürecine en hazırlıklı siyasi partiyiz. Bizim elimizde, hazır yazdığımız, alternatifiyle çok döküğman var. Bu iş nasıl yapılır, Türkiye daha çağdaş bir Anayasaya nasıl kavuşur diye çok çalıştık. İçimizde, hiçbirimizin MHP'nin bu konudaki söylemleri ile ilgili farklı bir düşünce yok."
 
Anayasa değişikliğine karşı duruşunuzun asıl sebebi nedir, siz anayasanın değişmesini istemiyor musunuz?
 
"AKP'nin köklü bir Anayasa değişikliğinden anladığı, Başkanlık sitemini getirmek, bir tek kişinin kendi taleplerini, isteklerini projeksiyonlara uygun hukuki bir kılıf yaratmaya çalışıyor. Demokratik parlamenter resim Türkiye için en iyi rejimdir, biz bunu söylüyoruz. Ekiskleri varsa giderilebilir, reforme edilebilir ama bu rejim devam etmeli diyoruz, bu konuda anlaşamıyoruz."

MELİH GÖKÇEK SİYASETİ AYAKLAR ALTINA ALDI 
 
İsrail'in özür dilemesini eleştirdiniz, bu diplomatik bir başarı değil mi?
 
"Bu özrün arkasında çok şeyler var. Elimizde somut şeyler de var, bir takım akıl yürütmeyle yapacak değiliz, biz yıllardır bu işlerin içerisindeyiz. Kimsenin dikkatini çekmiyor mu, Obama ile Netanyahu yanyana oturuyorlar, konuşuyorlar, telefon açıp özür diliyorlar.
 
Ne var arkasında, somut deliller neler?
 
"Suriye var, Ortadoğu var, Kürt meselesi var, İran var. Birden bire vahiy mi indi Netanyahu'ya da "şu Türklerden bir özür dileyeyim, çok ayıp ettim mi dedi. 
 
Ama Başbakan açısından bakın bir de, ortaya 3 şart koydu ve kabule ettirdi, bu başarıyı görmezden gelmek mümkün mü?
 
"Başbakan bu şekilde taktim edebilir, ona bir şey söylemiyorum. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı da herzamanki işgüzarlığı ile reklam panoları hazırlayıp siyaseti ayağa düşürür. O reklam afişleri tam Melih Gökçek'in üslubuna uygun bir siyaset anlayışıdır. Ama biz bu işin arkasında ne olduğunu bilmek, çözmek ve türkiye için de doğru olanı söylemek zorundayız. Bunun bize maliyeti nedir, çözüm süreci diyorlar. 
 
Ergenekon davasında istenen cezaları duyunca şaşırdınız mı?
 
"Ben o mahkemelerin temel anlamda hukuk kurallarına uygun bir yargılama gerçekleştirdiğine inanmıyorum ki toplumda da böyle düşünenler oldukça fazla. Orada bir hukuk komedisi oynanıyor, orada hukuk değil siyaset hakim. Demokrasiye karşı suç işlenmişse, bir takım terör faaliyetlerine girilmişse, biz o suçlardan dolayı haklı delillerle yargılanan kimseyi savunmayız MHP olarak. Ama bu yargılama TSK'nın geleneksel Türkiye Cumguriyeti Devleti'ndeki ağırlığını ortadan kaldırmak suretiyle küresel emperyalist güçlerin Türkiye'de daha rahat hareket etmesini sağlamaya yönelik bir siyasi dava haline getirilmişse bizim bunu kabul etmemiz mümkün deği, çünkü milli menfaatlerimize uygun değildir. Teröristliği tescilli, AİHM'e gitmiş, orada bile başvurusu reddesilmiş bir mahkum Abdullah Öcalan. Siz bu kişiyle masaya oturup pazarlık ediyorsunuz, Eski Genel Kurmay Başkanı'nı da terör örgütü kurucusu olarak itham ediyorsunuz, böyle bir komedi olabilir mi? İstanbul vekilimiz Engin Alan, çok değerli bir TSK mensubudur, bütün ömrü dağlarda, canı beninde, bu vatanın bölünmemesi için mücadele vererek geçti. Çanakkale'deki 18 Mart anma törenlerine Başbakan 2 saat gecikince komutan töreni başlatıyor, işte o komutan Engin Alan ve bugün onun cezasını çekiyor. Psikolojik bir baskı var. Tutklanan subayların önemli bir bölümü Güneydoğu'da başarılı olmuş subaylar. Verilen mesaj şudur: Orada vatanını, milletini, devletini, toprağını, görev şuururyla kim korumak için çalışmışsa cezaya müstahaktır. Biz bu problemleri çözebilecek siyasi tecrübeye sahibiz."

MİLYARDERLER KLÜBÜNDE SAYILAR ARTIYOR 
 
Ekonominin çok iyi gittiğini söylüyorlar, kişi başına düşen gelirimiz her geçen gün artıyor diyorlar, siz bir ekonomist olarak düşünüyorsunuz bu konuda ?
 
"Türkiye'de milli geliri 3 bin dolardan 10 bin doların üzerine çıkardıklarını söylüyorlar. Ben iktisatçıyım. Bu tip 10 yıllık 12 yıllık karşılaştırmalar yapılırken enflasyondan etkilenmiş olan para birimiyle karşılaştırma yapılmaz. Yani enflasyon etkisi arındırılarak karşılaştırma yapılır, doların da enflasyonu vardır. Bizim 1998 sabit fiyatlar endeksimiz vardır, TL için de dolar için de. 2002 yılındaki kişi başındaki milli geliri bu söylediğim sabit fiyatlarla 2012 ve 2012'yi mukayese edebilirsiniz, çıkacak sonuca da bir itirazımız olmaz. Bunu yapınca ortaya ne çıkıyor, 1600 doların altında bir artış çıkar. Söylenen rakam enflasyonu yansıtmıyor. Türkiye'de milyarderler klübüne girmiş olan kişi sayısı 2002'de ne kadardı, 2012'de ne kadar? Bu, Türkiye'de arttığı söylenen milli gelirin kimlere gittiğini anlatır. Gelirin bölüşümüne bakmamız lazım. Gelirdeki artış sokaktaki vatandaşa ne kadar yansıyor ona bakılmalı, bugün enflasyon bahane edilerek maaşla çalışanlar emekliler ezdiriliyor."