BIST 8.988
DOLAR 32,31
EURO 35,07
ALTIN 2.277,21

Başarılı olmak için; liyakat ve çalışmak elbette şart !..

Her idareci başarılıysa; bilim/sanatta ilerideyiz demektir!..Ama!!!

KONSERVATUARLAR SANATÇI ÖĞRETİM ELEMANLARI HAZİRAN 2017 TEŞVİK İKRAMİYELERİNİ (7 MAKAM/İMZA YÜZÜNDEN) HALA ALAMADILAR. LİSTELER SON İMZA OLAN BAŞBAKANLIK'TA, 15 GÜNDÜR BEKLİYOR...SANATÇILAR;YÖNETMELİKTE (TİP SÖZLEŞMESİ) BİR MADDE DEĞİŞMEDİĞİ İÇİN, YİNE  MAĞDUR EDİLİYOR?..

GÜNCEL/ARTIK, YAŞANAN ŞEHİR İNŞA EDİLECEKMİŞ!...

“TOKİ Başkanı Ergün Turan, ödül töreninde nefis bir konuşma yaptı ve artık yaşanabilir, insan-yüzlü şirin şiir şehirlerimizin inşası için kollarını sıvadıklarını söyledi.”(Basından)

Cümle içindeki ‘artık’ kelimesi çok önemli ve geçmişte yapılmadığının ispatı olsa gerek…Ancak, şehirler harap olduktan sonra, onu artık neresinden düzelteceksiniz ki? Lütfen yeşil! Tokat’a gidin ve yapılaşmanın doğayı nasıl harap ettiğini görün!...İşte Mecidiyeköy meydanının hali!...İşte Bursa TOKİ konutları…Hangi birini söyleyelim ki?...

 Gelelim konumuza...

Bir kurumun başarılı olması için, kuralların -herkese- uygulanması gerek. Kişilerinde, o kurallarla bağlı olması şart. Devlet kurumları ile özel kuruluşlarının farkı burdadır. Özel kuruluşlarda çalışma ve üretim öndedir.

Özel kurumlarda; başarılı, çalışkan, çözümcü, sosyal, açık sözlü  kişiler ödüllendirilirken, devlet kurumlarında   ötekileştirilir veya  kızağa çekilir, kurullara girmesi önlenir.

Oysa kurallar ve çalışanın yüceltildiği   yerlerde; barış, üretim ve karlılık tavan yapar.

Aşağıdaki alıntımız bunu çok iyi anlatmaktadır;

“Bir işletmenin iyi çalışıp çalışmadığını nasıl anlarsınız? Ben kapıdaki güvenlikten, karşılama bankosundan, ardından tuvaletlerinden ve mutfağından anlarım. Buraları temiz ve düzenliyse, insanlarla düzgün iletişim kuruluyorsa, o işletmenin genel müdüründen, sahibine kadar, iyi bir sistem kurulmuş demektir. Eğer bunlarda sorun yoksa, o işletmede huzur ve karlılık maksimum düzeydedir. İşletmenin en uç, en ücra köşelerinde durum iyi değilse, bilin ki o kurumda iyi bir sistem kurulmamıştır. O zaman genel müdüründe, hatta sahibinde sorun var demektir. Bu sorun, işletmenin kar-zarar durumuna da kesinlikle yansıyordur. Yani illa gidip, şirketin muhasebe kayıtlarını, banka hesaplarını, mizanını kontrol etmeniz gerekmiyor…”

Bu nedenle özel kolejleri,Kabataş Lisesi, İstanbul Lisesi v.b.  yüksek başarıyı getiren kurumları aşağıya çekmek değil, diğerlerine onların seviyesine getirmek gerekir.

Bizim zamanımızda (1970-1973) Tokat Gaziosman Paşa Lisesi’nden mezun olanlar parmakla gösteriliyordu. Şimdi?

Bizim zamanımızda Tokat Gaziosman Paşa Lisesi’nden mezun olanlar üniversitelerin en iyi bölümlerini kazanırlardı. Şimdi?

Bizim zamanımızda popüler kültür vardı, ama bu kadar etkin/baskın değildi…Şimdi?

Mesleğine aşık; öğreten, saygın, bilgisi derin -geniş değil- öğretmenlerimiz vardı... Şimdi?

Her türlü sosyal etkinlik yapılırdı… Şimdi?

Güzel Türkçe kullanımına önem verilirdi... Şimdi? Liselerde, yeterli miktarda edebi zengin Türkçe bile okutamıyoruz.Şimdi, öğretmenlerde aynı durumda!...1.5 milyona yakın öğretmenimiz var, peki kaç okul ismi önde?

Bizim zamanımızda estetik ve sanat kültürüne değer verilirdi... Şimdi?

Bize, her şeyden önce “iyi ahlaklı olmak, saygı ve sevgi” öğretilirdi… Şimdi?

Öğretmenlerimiz vasıflıydı…Şimdi?

Başarılı olmanın ilk şartı, doğru eğitimden geçiyor.

Ama, herkesin kendi doğrusunda değil; ülkenin ihtiyaçlarına göre hazırlanmış, ortak,kabul edilmiş  eğitim programlarından bahsediyoruz…

Demek ki, eğitimde sorun büyük…

Ve, bu şartlarda başarılı olmak -gerçekten- çok zor…

“….Akademisyen Alev Üstündağ 10-18 yaş grubundaki 3654 öğrenciyle görüşerek tez hazırlamış...

Çıkan sonuç düşündürücü...

Gençlerin yüzde 56’si günde dört saat, yüzde 36’si iki saat televizyon izliyormuş…

 Televizyon denilince en çok izledikleri dizi...

Argo kelimelerin kullanımı yüzde 44’e çıkmış.. İzledikleri vurdulu kırdılı, silahların sık sık çekildiği diziler.. Yüzde 16’sının kahramanı bu tiplermiş..

***

Gelelim araştırmanın en önemli bölümüne..

Ders çalışmak,  test çözmek ( sınava hazırlanmak)  boş zaman  faaliyeti sayılıyormuş..

Yani gençler dizilerden vakit kalırsa boş zamanlarında kitapla, okulla, dersle ilgileniyormuş!.

Durum vahim..

Dizilerin tutsağı olmuşuz….”

Yeni bir yayın: Beş Bin Yıllık Kültürümüzün Sesi  ‘Müzik’

Yeni bir yayın var. Yazar: Aytaç YALMAN. Yayın: Yazarın kendi yayını…

Emekli Orgeneral Aytaç Yalman’ın Prof. Dr. İ. Ortaylı’nın önsözüyle çıkan sekizinci kitabı, ‘Beş Bin Yıllık Kültürümüzün Sesi Müzik’ ile müzikal geçmişimize bir ışık tutuyor.

“Bir yeri vatan yapan, milletin ruhudur. Bu ruh sanat ile yönlendirilir ve güçlendirilir. Çünkü o ruh halkın yüreğinin sesi olur. Halkın ruhundaki kahramanlık duygularını canlandırılır, duygudaşlık, vatandaşlık ve tarihdaşlık duygularını güçlendirir. Sanatçı humanist, ahlaklı olmak; toplumun fikirsel hayatına yön vermek mecburiyetindedir. Bunu yaparken toplumun değerlerine önem verir. Çünkü müzik, resim ve tiyatro vb. Önemli enstrümanları kullanır. Kitap yazar, opera, bale ve tiyatro eserleri sahneye koyar, konser verirler. Kuşkusuz bunları yaparken milli, yerel ve sosyal değerlerimizin gelişmesini gözetmelidir. Bilindiği gibi, her ideoloji sanat ile desteklenmeden yeterince gelişemez.

Bir milletin dili, estetik anlayışı ve milli zevkleri, adeta onun ruhu gibidir. Varlığını sürdürmek isteyen milletler, bu değerlerine sahip çıkmak zorundadırlar. Tarihte adı geçen bütün toplulukların sanatları olmuştur. Sanata değer vermeyen milletlerin bugün geldiği (veya gelemediği) durumu ibretle izliyoruz. Sanat, sadece duygudan ibaret değildir. Aynı zamanda düşünce dünyasının ve aklın ürünü olmalıdır. Ayrıca sanat ortamı, hoşgörü, güzellik ve sevgi ortamıdır. Sanatın en önemli işlevi, gerçeği bütün yönleriyle ve samimiyetle anlatmasıdır….” (Tanıtım yazısından)

GÜNÜN  TÜRKÜSÜ:

Edremit'in gelini kınalamış elini
Sarmaya doyamadım o incecik belini
Hoştur cilvesi cilvesi elmaslı fesi

Edremit'in bağına duman çökmüş dağına
Huriler çadır kurmuş cennetin ayağına
Hoştur cilvesi cilvesi elmaslı fesi