BIST 9.722
DOLAR 32,56
EURO 34,98
ALTIN 2.421,05
HABER /  DÜNYA

Bakan, işverene çıkıştı

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, işveren rekabetini sürdürürken, ’daha çok kazanayım’ değil, ’beni kazandıran işçim de kazansı...

Abone ol

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, işveren rekabetini sürdürürken, ’daha çok kazanayım’ değil, ’beni kazandıran işçim de kazansın’ anlayışı içinde olması gerektiğini belirterek, "100 kazanmaya devam edeyim’ değil. 10 kazan. Öteye mi götüreceksin. İşçi de kazansın. Onun da refah düzeyi yükselsin. Bu dengeleri kurmak zorundayız. Rekabet eden bir sanayici, emeğin de alın terini düşünen onun hakkını severek veren bir iş dünyası ve müteşebbis anlayışı oturttuğumuz an masada kavganın yapılmayacağı görüşündeyim" dedi.
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Ekim ayı meclis toplantısının konuğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik oldu. Demokrasi ile kalkınmanın birbirine bağlı olduğunu ifade eden Faruk Çelik, kalkınmanın en büyük unsurunun ileri demokrasi ve siyasi istikrar olduğunu söyledi. 2008’de başlayan ekonomik krizin etkilerinin devam ettiğini dile getiren Çelik, "2013 yılındayız kriz bitmedi. Gazı freni ve vitesi iyi ayarlamalıyız. Bu kriz döneminde gerçekten en az etkilenen ekonomilerden birisinin başında geldiğimizi hepimiz biliyoruz. Türkiye’deki durum ortada. 2013 ikinci çeyreğinde 4.4 büyüme, ilk 6 aylık büyüme 3.7, İMF’nin raporu 3.8 olarak gösteriyor. Biz orta vadeli programda 3.6 olarak gösteriyoruz. Eski zihniyet olsaydı ’4.7 deyin gitsin’ derdi. İhracatta 152,5 milyar dolara geldik. Kiminle geldik ? Sizlerle geldik. Küresel krize rağmen ihracatın artmasında pazar çeşitlemesi olduğunu biliyoruz. İhracat yapmadığımız ülke yok. Bize yakışan bir durum. Yani yumurtaların hepsini aynı sepete koymadık. Koysaydık, son derece yanlış yapardık" diye konuştu.

"TÜM ÇALIŞMA HAYATI AKTÖRLERİ BİZİM MUHATTABIMIZ"
Bakan Çelik, çalışma hayatının düzenlemesi ile ilgili çalışmalarının sürdüğünü, 75 milyonun tüm meselelerini dert edindiklerini anlatarak, "Bakanlık merkezi yönetim bütçemizin yarısını kullanıyor. İşçi ve işveren, memurlar da dahil oldu. Tüm çalışma hayatı aktörleri bizim muhattabımız. Aklınıza hangi konu geliyorsa bu sorunlarla iç içeyiz. Sosyal güvenlik reformu çok önemliydi. İnsanlar arasındaki farklılaşma ortadan kalktı" ifadelerini kullandı.

"100 DEĞİL, 10 KAZAN İŞÇİ DE KAZANSIN"
Toplu görüşmelerin çalışma barışı için çok önemli olduğunu ifade edene eden Çelik, iş dünyasına işçiye bakış açısı ile ilgili seslenerek, "İşveren var işçi var. Karşılıklı hakkaniyet çerçevesinde bu toplu sözleşmeler yapılıyor. Patronun ne yapması gerekiyor. Standartlar bellidir. Bunu dikkate alarak işveren rekabetini sürdürürken, ’daha çok kazanayım’ değil, ’beni kazandıran işçim de kazansın’ anlayışı işverende hakim olması halinde bir masada anlaşmamak için herhangi bir neden yok. Ama böyle bir bakış açısı değil, 100 kazanıyordum. 100 kazanmaya devam edeyim’ değil. 10 kazan. Öteye mi götüreceksin. İşçi de kazansın. Onun da refah düzeyi yükselsin. Bu dengeleri kurmak zorundayız. Rekabet eden bir sanayici, emeğin de alın terini düşünen onun hakkını severek veren bir iş dünyası ve müteşebbis anlayışı oturttuğumuz an masada kavganın yapılmayacağı görüşündeyim" ifadelerini kullandı.

"MESLEKİ EĞİTİM KONUSUNDA EMRİNİZDEYİZ"
Mesleki eğitim konusunda bakanlık olarak desteğe hazır olduklarını anlatan Çelik, şöyle devam etti:
"Bursa’daki özellikle mesleki eğitimle ilgili rakamlara baktığımda son derece yetersiz. Ne kadar kaynak gerekiyorsa var. Biz vermeye hazırız. Yeter ki siz burada talep edilen iş gücünü yetiştirme adına gerekli alt yapıyı oluşturun. Sanayicimizin ’arıyorum bulamıyorum’ mazeretlerini kaldıralım. Bu konuda emrinizdeyiz. İş sağlık güvenliği yasası ile ilgili 40 maddelik talebinizle ilgileniyoruz. İş dünyamızın bu konuyu çok serin kanlı değerlendirmesini istiyorum. Gelişmiş ülkelerde 100 bin işçide 3 kişi ölüyor. 2002’de bizde bu rakam 16. Şimdi bu 2012’de sayı 8’e indi. Bu sayı fazla. 2013 rakamlarına bakarsak, şimdi 6’ya indi. Sağlıklı bir ortamda insanımız çalışsın."
Türkiye’nin 2023 hedefine ulaşmasında iş dünyasına da görevler düştüğünü dile getiren Çelik, "İhracatımızın gayri safi milli hasılaya oranı yüzde 19. Almanya’da yüzde 42. 2023 yılında 500 milyar dolar hedefi gerçekleştirsek de bu pay yüzde 25 olacak. Dünyada 1 milyar dolar cirosu olan şirket sayısı 8 bin. Türkiye’de ise 30. Bir şeyler yapmamız gerek. İhracatta ortalama kilogram birim fiyatı hesaplarsak 90 milyon ton. Bölüyorsunuz. 1.8 dolar. 2 dolar değil. Almanya 4 dolar. Kore 3.5 dolar. 100 firmamızın marka değeri 31 milyar dolar. Ama uluslararası bir firmanın marka değeri 50 milyar dolar. Bu alanlarda da yapmamız gereken var" dedi.

"BİZ İNSANLARIN KAFATASINA DEĞİL, KAFA HASINA BAKARIZ"
"ABD’de kamu borcu tavanda. Karşılıksız para basılıyor. Biz onları kaldırdık" diyen Çelik, bu uygulamanın sürdürülebilir olmadığına işaret ederek, "Eski anlayışlara dönen yaklaşım içinde olsak, vay halimize. Tasarruf bazı sanayicileri ürkütüyor. Tasarruf yapılacak alanlar belli. İsrafa dönük çok gereksiz alanlar var. Bu alanlarda alınması gereken önlemler var. Enerjide yıllık 60 milyar dolar ithal ediyoruz. Cari açığımız ne kadar? 48 milyar dolar. Eğer enerjide israfı önlersek, verimliliği artırırsak, bir an için düşünün. 60 milyar doları vermiyoruz ve üretiyoruz. Sermayenin rengi ve hiçbir şeyi önemli değil. Biz insanların kafalarının tasına değil, kafalarının hasına bakarız. Bizim insanımız iyi ya. Güzel. Doğusu ve batısıyla iyi. Kafa tasamızın değil, hasımızın hangi noktada olduğunu gözden geçirmemiz gerekiyor" açıklamalarında bulundu.
BTSO Başkanı İbrahim Burkay, Türkiye’nin eski Türkiye olmadığını belirterek, "Türkiye büyümekte. Başarmamız gereken bu büyüme hızını daha da artırmak. Avrupa’ın bir parçası haleni gelen Türkiye’nin dünyada çok etkili bir duruşu vardır. Geçtiğmiz hafta AB raporuna baktığımızda İMF’nin görünüm raporunda ülkemiz büyüme sürecinin istikrara kavuştuğunun belirtmesi, Türkiye’nin o eski Türkiye olmadığının belirtisidir. Ortak hedefimiz sahip olduğumuz potansiyeli ortaya çıkarmaktır" dedi.