BIST 9.693
DOLAR 32,50
EURO 34,69
ALTIN 2.499,53

Bak, akademisyen kardeşim; Bilim/sanat’ta bir tek doğru vardır?!...

Doğruları paylaşarak; nitelik değil, nicelik kazanmalıdır…

Nisan-Mayıs-Haziran  ve Ekim-Kasım-Aralık ayları üniversitelerin/özel-kamu kurumlarının, çeşitli adlarla yaptıkları  toplantılarının yoğunlaştığı dönemlerdir; Kurultay-Sempozyum- Çalıştay v.b. Şimdi bazı konulara bir kez daha değinmek istiyoruz;

1/ Biz yıllar önce, bu konuda bir yazı yazmıştık, ama değişen olmadı. Bu demek değil ki, ben yazdım, mutlaka değişmeli…Elbette hayır, ama, uygulamalara bakınca (Mayıs 2017), bir soru olarak karşımıza şu çıkıyor; “bilim/sanat kurumlarında, özellikle unvan almış arkadaşlar, doğru terimler/terminoloji ve yaptırımlar varken,  neden hala yanlışı devam ettiriyorlar?!..

Ve, kimse de;  “yanlış yaptınız, etik kurallara aykırı” demiyor!...

Linkini verdiğim bu yazıyı okuduğunuzda, artık; kurultay-sempozyum-çalıştay-panel v.b. çalışmaların yanlış yapılması mümkün değil zannediyorsunuz…Ama, bizde mümkün!...

2/ Bildirilerde; bildiri başlığının uzun ve anlaşılmazlığı, daha önce çok yapılan konuların seçilmesi, gerekli taramanın yapılmaması nedeniyle, -yeni bulunmuş gibi- sunulmuş konuların tekrar gönderilmesi, v.b. konular; tüm hızıyla devam ediyor. Bununla ilgili olarak üç ayrı yazı yazmışız…

 

3/ “Bilim kurulu” tamlamasının eksik olduğunu, YÖK’ün ve sanat kurumlarını bünyesinde taşıyan üniversitelerin, tüm yazışmalarda “bilim/sanat kurulu, bilimsel/sanatsal toplantı, bilim/sanat insanları” kullanılmasında  ısrar eden (YÖK’e kullanmaya başladığı için  teşekkürler), ilk defa hazırladığım sempozyumlarda kullanan kişiyim…Ama doğruyu “genele” yaymakta zorlanmaya devam ediyoruz…

4/ Bilim/sanat kuruluna yazılan yüzlerce isim konusu…Yukardaki linklerde bununla ilgili gerçeklerde var…Geçtiğimiz aylarda İstanbul’da yapılacak bir sempozyuma başvurmuş, konu ile ilgili bir saat ayarlanırsa 15-30’ lık bir uygulama yapabileceğimizi de  yazmıştım.  Sonuç olumsuz geldi, ancak bana telefon edip, uygulamayı şöyle/böyle yapabilir miyiz? gibi bir soru sordular. Dedim ki; benim bildirimi kabul etmediniz, uygulama onu daha iyi açıklayacak/örnekleyecekti, ayrı düşünülemez. Sonra, bilim kurulunda ismi olan bir arkadaşla beraberken, konu açıldı, anlattım, “size geldi mi, bildiri özetleri” dedim. Cevap; bize hiçbir şey gelmedi, bildirileri kim kabul etti, onu da bilmiyoruz!…Yani; 40-100 kişi yazılıyor; sonra kendi aralarında üç-beş  kişiyle bildiriler değerlendiriliyor…Olmaz!, bu, kesinlikle  etik değil…(Hakemli dergilerde aynı durumda) Rahmetli Erol Büyükburç olsaydı şöyle derdi; Bilim/sanat kurulu üyeleri saksı değildir!..

Bizler, İstanbul Türk Müziği Günleri/Festivali sempozyumlarında, bilim/sanat kurulu üyelerini az tutuyor, her sene konuya göre isimleri değiştiriyor, özet dosyasını bütün üyelere gönderiyoruz, %50 kabul gören bildiri sahibine kabul yazısını gönderiyor, nitelik değil nicelik kazansın istiyoruz ki, biz sivil toplum kuruluşu MÜZDAK’ız..Yani, bir STK olarak, bu kadar işi ciddi tutarken, üniversitelerin  sulandırmasını hayretle karşılıyoruz….

5/ Son yıllarda, kurumlarda moda olan, ama, hala misyon ile vizyonu doğru bilmiyoruz. Konservatuarlarla ilgili  Ekim 2015’te yazı yazmıştım, hiçbir şey değişmedi. Vizyon/misyon bölümü, hikaye anlatma yerleri değildir…

Üniversiteler ve konservatuarlar  örnek olması gerekirken, birbirine uymayan uygulamalar mevcuttur. Aynı anlayışta birleşmek çok mu zor? Hala oryantasyonun ne olduğunu bilmeden kullanan kurumlarımız vardır.

Şimdi; elbette her kurumun misyonu (içinde bulunulan durum, olgu, varoluş, toplumun kuruma bakışı, kapsadığı/temsil ettiği yer demektir.) ve vizyonu (gelecekte varmak istediği hedef, kurumun geleceği/amaçlarıdır.) vardır. Bu, ana sayfada belirtilmelidir, elbette doğru olarak!..

Mesela, Hacettepe Ün., ana sayfada misyon ve vizyon olmalıdır. (Misyon: araştırma öncelikli bir Üniversite olarak, evrensel değerler ışığında verdiği eğitimle; bilim, teknoloji ve sanat alanlarında üstün nitelikli, değişime ve gelişime açık, sorgulayıcı bireyler yetiştirmek, ürettiği bilgi, hizmet ve teknolojiyi toplum yararına sunmaktır. Vizyon: İlham verici bir dünya markası olan; öğrencisi, personeli ve mezunu olmaktan gurur duyulan; değişime ve gelişime liderlik eden bir üniversite olmaktır.)

Maalesef yanlış bir vizyon/misyon anlatımı olmuş. Bu yanlış durum, nerdeyse  bütün üniversitelerde geçerli durumdadır.

Üniversitenin; kendi bünyesinde bulunan Fakülte, Yüksekokul, Konservatuar v.b. birimlerle ilgili açıklayıcı/ toparlayıcı bir vizyon/misyon yazması yeterlidir. Ayrıca; fakülte ve yüksek okullarının misyon/vizyon yazmasının gereği yoktur. Diyeceksiniz ki; konservatuarlar 1982’den sonra  üniversitelere bağlandığı için özel yerleri var, anlaşılması lazım, onlar misyon/vizyon yazmalılar. Ama, değerli arkadaşlar,konservatuarın yanında; her bölüm için misyon/vizyon olur mu? Bu sizi rahatsız etmiyor mu?

Uludağ Ünivesitesi; Vizyon:Kaliteli eğitimi ile tercih edilen,  nitelikli bilimsel araştırmalar yapan, yenilikçiliği ve girişimciliği ile refah artışına katkı sağlayan üçüncü nesil üniversite olmaktır.”(Doğru) , “Misyon: Bilimsel ve mesleki bilgi birikimi ile tercih edilen bireyler yetiştirmek, nitelikli ve özgün bilgi üretmek, ürettiği bilgi sayesinde tüm sektörlerle işbirliği yaparak kalkınmaya katkı sağlamaktır.”(Yanlış) gibi yazarken, Konservatuarında,  misyon/vizyon yerine; özgörev/uzgörüş (doğrusu uzgörü olacak) yazılmış!...Bu kelimeleri Pamukkale Ün.,Karamanoğlu Mehmet Bey Ün.,Hacettepe Ün.,Adnan Menderes Ün., Dicle Ün., Siirt Ün., Işık Ün. de kullanıyor…

Kısaca, en kolay işlerde birleşemiyoruz (çünkü istemiyoruz), sonra da; “bilim/sanat bu ülkede neden gelişmiyor” diye soruyoruz…

Tam bir tezat!…

Alanımızda;  olması gerekenleri, yanlış uygulamaları  yazınca, idari görevde olup, yanlışta ısrar eden arkadaşlarımız, yazdıklarımı kendilerine söylenmiş sayıyorlar, karşı tavır alarak küçülüyorlar. Oysa; sorun benim değil, kendilerinin sorunu ve o koltuğa oturunca görevlerinin ve akademisyenliğinin  gereği…Bilim/sanatta yanlış varsa,düzeltmek  en doğru yol.

Ben; “şahsi bir şey yazmıyorum, çirkin bir dil kullanmıyorum, sadece kurumlar ortak anlayışlarda buluşsun” diyorum, çünkü; kurumlar devam ediyor, ama kimseye kalmıyor, anlayın artık!…Mademki  akademisyensin, doğruyu kabul edecek, değiştireceksin…

Çözüm basit… Yeter ki, idareci arkadaşlar, kendi kurumlarında; “görevlerine sadık olsunlar ve işlerini  doğru yapsınlar”,  o kadar… İdarecilik; yan gelip  yatma  yerleri değildir.  Küsmekle, ötekileştirmekle başarılı olunmuyor!...

Hedef koymak lazım… 2017’de 2023-2073 hedef  alınmalı  ve  artık –ben demeden- karar verilmeli;

“Saygın, güvenilir,  seviyeli, paylaşımcı, ulusal/uluslar arası sanat kurumlarıyla yarışan/rekabet eden, kaliteli etkinlik ve üretimleri ile kitleleri peşinden sürükleyen, önemli salonlarda ücretli konser verebilecek seviyeye gelen, etkinliklerinde protokolu getirebilen,   bulunduğu yörenin ve milli/evrensel müziğin sesi olan, derlemeleri  ile  öne geçen”  bir düzene geçecek miyiz,

Yoksa her geçen gün, birbirine benzeyen, farklı/seçkin mezunlar veremeyen, saygınlığını ve düzeyini  kaybeden bu düzene devam mı edeceğiz?

Son söz: Biliyor ve inanıyorum ki, “Bir insan için, olmazsa olmaz değerler; “vicdan, fazilet, inanç, sadakat, plan, paylaşım, üretimdir.”