BIST 9.722
DOLAR 32,55
EURO 35,01
ALTIN 2.427,00
HABER /  POLİTİKA

Bahçeli, haddimi bildirmiş oldu

Kandil röportajı taşları yerinden oynattı. Kürt sorununa ilişkin eski ülkücü yazarın MHP'ye yönelik çağrısı Bahçeli'yi kızdırdı.

Abone ol

Bir zamanlar o da sıkı ülkücüydü. 12 Eylül döreminde hapishanelerde yattı ama şimdi görüşleri değişti.. Bahçeli ile yolları çok ayrı düştü..

Zaman yazarı Prof. Dr. Mümtazer Türköne'den bahsediyoruz. MHP'ye Kürt politikasını değiştirmesi ve bu sorunda kilit rol olduğunu hatırlatması, MHP lideri Bahçeli'yi çileden çıkardı. Bahçeli grup toplantısında Türköne'ye şöyle seslenmişti:

"Bilinmelidir ki, bölücü terörü ve bölücülüğü hoşgörü ile karşılayıp talepleri sözde siyaset içinde çözmeyi önerenlerin partimizi kendi ifadeleri ile "yıkıcı bir faktör" olarak adlandırması hiç kimsenin haddi değildir."

İşte bu sözlere alındı doğal olarak. Bugünkü köşesinde cevabı vardı. başlıklı yazıyı kaleme aldı. Bahçeli'nin kişiliğini övdü ama siyasetini yerden yere vurdu. Eleştirlerine yeni sorular ekleyerek devam etti:

"(...)Bahçeli, bir Kürt vatandaşımızın bir Kürt olarak sahip olduğu hakları acaba nasıl sıralar ve koyduğu yasakları nasıl temellendirir? Bu konuda içinde olumsuzluk eki olmayan kaç cümle kurabilir?"

Kürtlerin Kürt olarak şikâyetleri, itirazları ve talepleri var. Kürt olarak şikâyette bulunmaya, itiraz etmeye, yine Kürt olarak kendi dilleriyle ilgili taleplerini sıralamaya hakları yok mu? Bütün bunların arkasında ise insan onuru durmuyor mu?

O zaman sorumu daha da basitleştireyim: "MHP lideri olarak bir Kürt'e bir Kürt sıfatıyla tanıdığınız şeref nedir?" Ben bütün problemi bu "şeref" kelimesi üzerinden hülasa ediyorum. MHP liderinin "MHP'den istenen katkı nedir?" diye sorduğu 11 sorudan hangisinde, asgari olarak saygı gösterilmesi beklenen ve bütün sorunun özünde yer alan bu "şeref" var? Anadili farklı olan insanlar, şerefleriyle nasıl yaşarlar?

Yazarın konuya ilişkin yaşanmış bir hikayeyi köşesinde ele alıyor. Hapiste yatan ülkücünün Kürt olduğuna dikkat çeken yazarın anlattığı olay şöyle gerçekleşmiş:

Hadise, 12 Eylül döneminde ve Mamak Askerî Cezaevi'nde geçiyor. Muşlu, A.K. adında bir ülkücü-Kürt (iznini almadığım için sadece isminin baş harflerini veriyorum, 36 yıl ceza aldığını hatırlıyorum) annesiyle görüşüyor. Annesi Türkçe bilmediği için Kürtçe konuşuyor. Kürtçe konuştuğu için, annesinin karşısında önce sıkı bir dayak yiyor; sonra görüş yasağı getiriliyor. Görüşmede annemin karşısında, duruşumu bozduğum için ben de aynı dayağı yediğimden, insana ne kadar ağır geldiğini çok iyi biliyorum.