BIST 9.080
DOLAR 32,37
EURO 35,16
ALTIN 2.323,52

Ayşenur İslam’ı bekleyen görevler…

Şu an ölüm tehdidi alan, şiddet gören, çaresiz ölümü bekleyen binlerce kadın var sırada. Devlet uyuyor mu?

Kadına şiddet, kadın cinayetleri en son kaleme almak istediğim konudur, ısrarla kaçmaya çalışıyorum ama ne yazık mümkün olmuyor.

İzlediğimiz her haber bülteninde boşanmak isteyen kadının katledilmesi haberini günbegün yaşamak kimin sinirlerini zıplatmıyor?

''Yahu neler oluyor, çıldırdı mı toplum, nereye gidiyor bu cinayetler..?’’ şekliyle o kadar az sorgulanıyor ki, en şaşırtıcı, hayret verici ve korkutucu bu olsa gerek.

Şu an ölüm tehdidi alan, şiddet gören, çaresiz ölümü bekleyen binlerce kadın var sırada. Devlet uyuyor mu? Aile ve Sosyal Bakanlığı ne kadar vakıf bu konuya...?

Derken çelişkilerim mevcut… Esasında onlarında şaşkın ve çaresiz olduğunu düşünüyorum; Fatma Şahin’in başarısız denemeleri, döneminde şiddetin ve cinayetlerin artmış olması, gözleri daha çok bu Bakanlığa dikti.

Habertürk’te yayınlanan ve Kadına şiddetin tartışıldığı Okan Bayülgen’in programında uzman konukların ortak görüşü şiddetin ve cinayetlerin iktidar döneminde % 1400 arttığı. Bu konuda oldukça ısrarlı olmaları ise manidar. İktidarın ve söz konusu Bakanlığın caydırıcı yasa kanun vs. olmadığını, daha da korkuncu çeşitli girişimlerle olayın tetiklendiği konusunda hemfikirler.

Öğrencilere evlenmeleri için burs verilmesi, evlilik yaşının aşağı çekilmesi, anlaşmalı boşanmaların zorlaştırılması, istenilmeyen sonuçlar doğuruyor(doğurmuş).

Kocası tarafından ölüm tehdidi alan kadının, devlet tarafından korunması, kocadan uzaklaştırılması, kimlik değişimi, daha da ileri gideyim estetik ameliyatlarla fiziki değişimin asla çözüm olmadığını, hatta ve hatta korunan kadının kocası tarafından öldürülmesinin kolaylaştırdığı verilen bilgiler arasında ve çok doğru bilgiler bunlar.

Kaçmak ölümü sadece geciktirir. Öldürmeye karar vermiş bir koca veyahut cinnet geçirmiş bir adamın elinden değil devlet, feriştahı gelse kurtaramaz. O halde buradan vardığımız sonuç korumanın çözüm olmadığı.

Sürekli Avrupa ile kıyaslamalarda bir açıklık getirmek istiyorum; Avrupa kanunlarında da kadına fiziksel ve psikolojik şiddette boşluklar olduğunu net söyleyebilirim.

''Avrupa’da olsa bunlar yaşanmaz’’ sözü bi tür fantezi diyebilirim. Avrupa’da Türkiye gibi bu konuda çok fazla yol almış değil. Sadece Amerika’da her beş kişiden birinin bir psikopatı olduğundan ki, biliyorsunuz psikolojik şiddet asla baş edilmez bir durumdur, Amerika bu şiddet türünün karşısına caydırıcı çözümler getirmiştir.

Avrupa ile tek farkımız, Avrupa’nın Hristiyan olması. Biliyorsunuz kadın cinayetlerinin en çok görüldüğü din Müslümanlıktır. Din faktördür.

Avrupa’da en çok kadın cinayeti Müslümanlar arasında görülmekte ve hiçbir kanun bunun önüne geçememekte.

Çıkan sonuç şu ki; devlet, koruma, kadının silahlandırılması, bunlar hiç biri kesin çözüm değil. Geriye ne kalıyor? Zihniyet

O halde savaşılması gereken zihniyet.

''Ne biçim bir zihniyetmiş bu savaş savaş bitmiyor’’ diyebiliriz. Kökten nasıl değişecek veyahut değişene kadar kaç kadın çocuklarının gözleri önünde katledilecek, kaç çocuk bu travmayı yaşayacak, kaç aile yok olacak, bu zihniyet bu toplum nasıl değişecek, soru çok, cevap yok…

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ı önemli görevler bekliyor.

Kesinlikle izlenmesi gereken yol, kadının korunması, evliklerin iyileştirilmesi, evliliğe yönlendirme değil, erkek egemen zihniyetin, bu önüne geçemediğimiz erkeklik olgusunun, hazmedemeyen Türk erkeğinin, kendisine ve kadınına zarar veren bu kökleşmiş zehirli zihniyetle savaşmak olacaktır ve önceliği kesinlikle bu olmalıdır. Ki; bizlerde ''Sayın İslam geldi. hakikaten kadın cinayetlerinde gözle görülür bir azalma oldu'' diyebilelim.