BIST 9.722
DOLAR 32,56
EURO 34,84
ALTIN 2.428,17

AYM, Bilim/sanat insanı olmak, usulsüz sınavlar ve maaşlar üzerine…

Bilim/sanat ülkenin vazgeçilmez çalışma alanlarıdır.

AYM  KARARI…

Bildiğiniz gibi, Anayasa Mahkemesi, 25 Aralık 2014'te aldığı kararla, Emekli Sandığı Kanunu'nda yer alan "Emekli ikramiyesinin hesaplanmasında 30 yılı aşan süreler dikkate alınmaz" ibaresini iptal etti.

Karar, 7 Ocak'ta yürürlüğe girdi. Bu düzenleme sayesinde, daha önce 30 yılda dondurulup, 30 yılı aşan hizmet süresi için ikramiye alamayan memurlar, tüm hizmet süresi için ikramiye alma hakkı kazandı. Benim güzel devletim, “benim sağlığı yerimde, verimliyim, çalışmak istiyorum” diyen memuruna neden engel koymuş ve vatandaşı mağdur etmiş yıllarca bilinmiyor!... (Acaba, geri dönüş yapıp mağdur olanlara da verilecek mi?)  Şimdi de  Prof. ların çalışma yaşını 72 yapmaya çalışıyoruz. Bir yönetimin verdiği kararı, öbürü bozuyor ve 13 yıldır aynı hükümet içinde…Bir garip ikilem ki anlayan beri gelsin…

BAŞBAKAN ve BİLİM (SANAT)  İNSANLARI…

"……Bilimsel gelişmelerdeki paradigmaların çekim merkezleri, bir sonraki siyasal çekim alanlarına dönüşüyorlar" diyen Başbakan, "bilim-ahlak" ilişkisi yanında, "demokrasi-ahlak" ilişkisinin de bulunduğuna dikkat çekerek, "Türkiye'de fikir özgürlüğü mutlak anlamda hayata geçirilecektir. Bizim dönemde büyük ölçüde geçirildi ama fikir özgürlüğü anlamında karşılaşacağınız herhangi bir zorluk olursa, bunun siyasi sorumluluğu bizim üzerimizdedir" dedi.

Davutoğlu, bilim insanlarına seslenerek, "Ben bugün yüzde 49,5 oy almış, demokrasi tarihimizin en yüksek oyunu almış bir seçimden çıkan başbakan olarak söylüyorum: Bizim huzurumuzda el pençe duracak bir bilim adamı istemiyoruz. Yine bir meslektaş olarak söylüyorum: Ne şart olursa olsun ben hiç kimsenin önünde el pençe durmadım, fikrimi teslim etmedim, sizlerin de teslim etmesini beklemeyiz……" dedi.(Mehmet AKTARAN / İstanbul/26.12.2015, (DHA) - Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, yurtdışında görev yapan Türk bilim insanlarıyla  Başbakanlık Çalışma Ofisi'ndeki yemekli toplantıda yaptığı konuşmadan)

Elbette anlamlı ve olması gereken sözler…Ama bunu; üniversiteleri “nicelik” olarak  çoğaltarak değil, öğretim elamanlarını “nitelik” olarak çoğaltarak bunu başarabiliriz. “Benim atadığımı eleştiremezsin, benim kararlarıma karşı çıkamazsın v.b.” sözleri söyleyen üniversite kadroları ile fikir özgürlüğü nasıl sağlanacak  düşünemiyoruz!... Başbakanımızdan bundan böyle “bilim/sanat” ikilemesini diline alıştırmasını da bekliyoruz. 

Örneğin, bilim/sanat  insanı  ne demektir? Hangi özelliklere haiz olmalıdır? sorularına  Prof.Dr. A. Yüksel Özemre şöyle cevap vermiş;

1. Bilim (sanat) teknisyeni: Üniversite tahsilinden sonra en az yüksek lisans ya da doktora yaparak, ister uygulamalı, ister teorik olsun, bilimin/sanatın  çok dar bir alanında bir metot hakkında ihtisas sahibi olan ve o metodu o dar alanda başarıyla uygulayan bilgin;

2. Bilim (sanat) adamı: Doktoradan sonra hem ilmî literatürü izlemeyi ve hem de bilim(sanat) teknisyeni iken uzmanlaşmış olduğu metodu farklı alanlarda uygulayabilmede ve başka metotlarda da kendi kendine uzmanlaşmada ve hattâ yeni ve özgün metotlar ihdas edip uygulamada olağanüstü yetenek sahibi bilgin;

3. Âlim: Bilim(sanat) adamı vasfından başka, uzman olduğu alanların felsefesine, epistemolojisine, deontolojisine, politika ve pedagojisine de vâkıf olup, bunları rahatlıkla ve etkin bir biçimde kullanabilen bilgin;

4. Allâme ise birbirlerinden çok farklı olabilen bir sürü bilim konusunda yed-i tûlâ sahibi âlimdir. (İlimde Demokrasi Olmaz, Yeni Asya Yayınları, İstanbul, 1991, s. 136, 269)

Merhum üstad Cemil Meriç Aydın’ı şöyle tarif etmiş; Aydın olmak için önce insan olmak lazım. İnsan mukaddesi olandır. İnsan hırlaşmaz, konuşur, maruz kalmaz, seçer. Aydın, kendi kafasıyla düşünen, kendi gönlüyle hisseden kişi. Aydını “aydın” yapan; uyanık bir şuur, tetikte bir dikkat ve hakikatin bütününü kucaklamaya çalışan bir tecessüs’tür.

Ne mutlu, bu bilinçle  bilim/sanat insanı olana…

HAKEMLİ DERGİLER…

Murat Bardakçı 2 yazıdır özel bir konuya temas ediyor. Konu hakemli dergiler. Bende yıllar önce bu konuda yazmıştım, bilim/sanatta doğrular bir demek ki!... (http://www.inter/ sanat-alaninda-hakemli- dergiler-20-1228006y.htm) 

Şimdi M.Bardakçıya kulak verelim; “GEÇEN gün üniversitelerin yayınladığı “hakemli” bilimsel dergilerin sefaletinden söz etmiş ve Gazi Üniversitesi’ne bağlı Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin yayınladığı “Gazi Akademik Bakış” isimli ama akademik tarafı sadece isminde kalan bir dergiyi de örnek diye göstermiştim.

Bilmeyenler için “hakemli dergi”nin neyin nesi olduğunu tekrar söyleyeyim:

90’lı senelerin sonuna doğru YÖK’ün başında bulunan zâtın mirasıdır...“Akademik”  dergilere gönderilen makaleleri üniversite hocalarından müteşekkil bir “hakem heyeti” gözden geçirir, uygun bulunanlar yayınlanır ve yazının sahibi akademisyen de puan alır…...” (/ yazarlar/murat-bardakci/ 1173184-universite-secaat- arzetti)

BİLİM/SANAT İÇİN ÇOK ÇALIŞMAMIZ LAZIM, ÇOK…

1/Bir süredir 'Poyraz Karayel' dizisindeki rol arkadaşı İlker Kaleli ile aşk yaşayan Burçin Terzioğlu, paylaştığı fotoğrafla Instagram'ı salladı. Sevgilisine sarılarak poz veren Terzioğlu, fotoğrafın altına kalp işareti koydu. Çiftin romantik karesi yaklaşık 90 bin kişi tarafından beğenildi ve yorum yağmuruna tutuldu.

2/Tatil için geçtiğimiz günlerde Miami'ye giden Burcu Esmersoy, çektiği fotoğrafı Instagram sayfasında takipçileri ile paylaştı. Burcu Esmersoy'un fotoğrafına onlarca yorum yapıldı.

3/Hafta sonunun en çok izlenen filmini Box Office Türkiye açıkladı. Dünyada büyük yankı uyandıran 'Star Wars 7 Güç Uyanıyor' filmi 'Düğün Dernek 2'nin gerisinde kaldı.

GÜLERCE  ve  SINAVLAR…

Gülencilerin en önemli ismi olan ve yıllarca sözcülüğünü yapan H.Gülerce, bu guruptan ayrıldıktan sonra -kendisini dışlayarak- yapılanları yazmaya devam ediyor; “Fethullah Gülen’le ilgili davaların bir kısmı başladı. İddiaların temelini, Gülen’in legal görünüm altında illegal bir yapı kurduğu, bu yapının içerisinde polis şefleri, polisler olduğu, silahlı bir terör örgütü gibi yargılanması gerektiği yönünde. Yargıdaki adıyla Paralel Devlet Yapılanması konusunda Gülen hep inkâr yoluna gitti. Zaman zaman yaptığı açıklamalarda iddiaları “iftira” olarak niteledi, sözü edilen insanlardan “binde birini tanımam” diye söz etti.

Ancak bilhassa memuriyete giriş, üniversiteye giriş, akademi sınavları dâhil hemen bütün sınavlarda soruların çalındığı, bu soruların Paralel Yapı’nın belirlediği insanlara verildiği iddiaları giderek güçlenmektedir. Toplumda yaygın kanaat, “haram yemedik” diye şov yapanların aslında gözünü kırpmadan kul hakkı yediği, devlet kadrolarında liyakat esası yerine, makam sahibi insanların önünün kesilerek bu yapının elemanlarına yer açıldığı yönündedir. Yurt dışı uzmanlık ve lisansüstü belirlemeler dâhil, hep Gülenciler’in yükseltildiğine inananlar bugün çoğunluktadır. Bütün bunlar yapılırken, sahte belgelerle, uydurma delillerle kumpaslar kurulduğu, hukuksuz telefon dinlemelerinden yararlanıldığı, Gülen medyasından da istifade edilerek itibarsızlaştırma operasyonlarının yapıldığı iddiaları bugün ciddi olarak soruşturulmakta, yargılamalara konu olmaktadır. Bu arada şimdiden yüzlerce itirafçı bu iddiaları teyit eden ifadeler vermektedir……” (http://www.yazaroku.com/ guncel/huseyin-gulerce/24-12- 2015/gulenin-itirafi/933179. aspx)

Diğer sınavlarla beraber, özellikle 2008’den sonra UDS ve IETS de yapılan suistimaller/soru çalmalar/satın almalar  nedeniyle  yeterli bilimsel/sanatsal çalışması olmayanlar kazanmış! Doç. olmuş, etik olan bir çok akademisyen ise yükselmelerde geri kalmıştır. Bu madden/manen önemli bir kayıptır. Yabancı dil sınavını verdim diyen akademisyenlerde “biz teknik öğrendik, şu anda sıfır İngilizceyiz, bir şey hatırlamıyoruz v.b. sözlerle” bu sınavlarla  adeta alay etmektedirler… YÖK, geçici yönetmeliklerle, özellikle Y.Doç.lerin Doç. olabilmesi için sadece bilim sınavı ile değerlendirecek kararlar almalı, bu yanlış yapılanmaya karşı etik olarak çalışanları öne geçirmelidir. Bilimde/sanatta etiklik öne çıkarılmalıdır. Etik olana pozitif ayrımcılık yapmak için zaman daralmaktadır. Ayrıca, 2010 KPSS de usulsüzlük içinde olanların “etkin pişmanlık” yasasından yararlandırılması ve böylece görevlerine devam etmeleri de çok çalkantı yaratacaktır. Böyle çözüm olmamalı. Ve;  “bir kere yapan, her zaman yapar” sözü unutulmamalı.   Çözüm etiklerin hak kayıplarını vererek sağlanmalı.

SON DURUM: Son olarak ÖSYM'ye 2010 yılında atanan ve geçtiğimiz günlerde gözaltına alınan 3 kişinin yaklaşık 5 yıldır ÖSYM'nin soru hazırlama biriminde çalışmaları nedeniyle, kurumun son 5 yılda yaptığı tüm sınavlar şaibeli hale geldi. Soruşturma kapsamında TÜBİTAK tarafından hazırlanan raporda da, birçok sorunun sızdırıldığı belirlenmişti. Buna göre savcılık, ÖSYM tarafından son 5 yılda yapılan tüm sınavları incelemeye aldı. ÖSYM'nin yaptığı sınavlar arasına, "KPSS, ÖSYS, ALES, TUS, YDS, DGS, ALS, JANA" gibi neredeyse tüm devlet kurumlarının memur alımı için şart koştuğu sınavlar yer alıyor.(Basından/29.12.2015) Özlemle/heyecanla  bekliyoruz!…

2016’da MAAŞLAR NE OLDU?

1 Ocak 2016 tarihinden itibaren; Başbakanlık müsteşarı 9.870 (6 maaş ikramiye dahil), müsteşar 8.400,  22 yıllık polis 3.200, Araştırma Görevlisi 3.200,  1. sınıf hakim-savcı maaşı 10.157 lira olacak. Buna karşılık 1. sınıf mülki idare amiri (vali) maaşı 6.900 lira, mesleğe yeni başlayan 8/3  hakim maaşı 5.638 lira, 7/1'deki kaymakam maaşı 3.896 lira düzeyinde olacak.Bakan Yard. 15.000 alacak. MV’ leri maaşları 13.500 civarında olup, emekli olanlara maaşları da eklenince  20.500 TL ye ulaşacak.(Bilindiği gibi tek dönem MV yapanlar emeklilik hakkını kazanmış oluyor ve ödeme hemen başlıyor.)

Devlet topluluklarında görev yapan sanatçılar, sanatçı öğretim elemanları gösterge rakamları 3600’de kaldığı için Temmuz 2015’te 4.500 brütten Aralık 2015’e 3.049 a düşerek, (6 maaş ikramiye dahil)2016’da  4.500 Tl. alacaklar.

Emeklilikte uçurum daha büyük; emekli memur maaşları 1100-1300 civarında olacak.( SSK ve BAĞKUR emeklileri, mevcut maaşları+2016 zammı+100 lira fazladan ödeme alacaklar.) Emekli Cumhurbaşkanları 15.900, Emekli Başbakanlar 11.985, emekli  MV 7.479, emekli Genelkurmay Başkanı 9.640, Prof. 4.570, emekli devlet sanatçıları 2.200 civarı  alacak…

TEOMANDAN İNCİLER…

Şarkıcı Teoman, bir dergiye verdiği röportajda çocukluğunu anlatarak yaşadığı toplumla ilgili düşüncelerini  anlatmış ve birçok sayfaca paylaşılmış.“Türkiye'den, İstanbul'dan, Topkapı Garı'ndan, Türk Sanat Müziği'nden, türkülerden, tıklım tıklım otobüslere binerken başkalarının önüne geçmek için çabalamaktan, folklordan, futboldan, kuyruğa girmeyi bilmeyen insanlardan, çamurdan, mahallelerinden geçtiğimde sataşan çocuklardan, ter kokusundan, din ve turizm dersinden, sokak kapıları önündeki ayakkabılardan, maşrapadan, köylülerden, minibüs muavinlerinden, tığ işlerinden, gül suyu kokusundan, başörtüsünden, alaturka tuvaletten, seccadeden, elektrik ve su kesintilerinden, bağlama ve zurna sesinden, yemek yemekten, blok flütten, halay çekenlerden, göbek atanlardan, yemek kokan apartmanlardan, kalabalıktan, babasızlıktan, fakirlikten, sıskalığımdan, sevgilim olmamasından, utangaçlığımdan ve Türk olmaktan nefret ediyorum. Midemi bulandırıyor. Lottoyu kazanmalı ve burada kalmalıyım. İsviçreli olmalıyım! Burada Elvis gibi biri de olabilirim.” (Basından)

Bu içinde yaşanılan toplumla uyuşmayan, hastalıklı ve ruhsal problemleri olan bir görüş. Senin gibi düşünenlerin bilinçaltını ortaya çıkaran bu paragraftan bir roman çıkarmakta mümkün. Sen İsviçre’de yaşayabilirsin, ama ülkeni kötüleme, insanları aşağılama…Elini tutan, ille de kal diyen mi var Teoman?, Lottoyu kazan…madem memnun değilsin git…yolun açık olsun….

Ve son söz:

İstanbul'un manevî sultânı, halk arasında "Eyyûb Sultân" diye meşhûr olan Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî (radıyallahü anh), bir gün Resûlullah Efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip dedi ki:

“Sana her ne iyilik erişirse Allah'tandır. Sana her ne kötülük gelirse, o da kendi kusurun sebebiyledir.”