BIST 9.717
DOLAR 32,52
EURO 34,94
ALTIN 2.440,18
HABER /  GÜNCEL

Avcı'yı çıldırtan gazeteci konuştu

Hanefi Avcı röportajını yapan olay gazeteci Mehmet Baransu konuştu. Baransu, İnternethaber'den Zeynep Kurtbay'a, teyp kırdırtan o röportajın perde arkasında yaşananları anlattı...

Abone ol

Mehmet Baransu… Her yazdığı olay oldu. Türkiye gündeminin ortasına bomba gibi düştü haberleri. Son olarak gündemin en çok konuşulan adamı Hanefi Avcı ile yaptığı röportajda ‘teyp fırlatma’ olayıyla dikkatleri çekti. Gazeteciliğe bir saldırı olarak görülebilecek ‘teyp fırlatma’ olayı Taraf Gazetesi’nde sunulan röportajda nedense sadece bir fotoğraf altıyla geçiştirilince biz de işin aslını merak ettik; sorduk…  Ve Baransu ile ilgili merak ettiğimiz diğer birçok soruyu da.

Mehmet Baransu aslında çok yorulduğunu, çok yorgun olduğunu söyledi…  Turgutreis’e gidip yerleşme hayalleri kurduğundan söz etti. Aslında asker seven bir aileden geldiğini anlattı, ‘’Keşke ben de bir gün çay içmeye Genelkurmay’a gidebilsem’’ dedi.

Genelkurmay’a neden gidemediğini; kendisi gidemezken başka gazetecilerin gittiği anda içeride neler konuşulduğunu nasıl öğrendiğini;  askeri görevini yaptığı Çanakkale’deki birlikte yaşadığı sorguyu; o gece ölümü nasıl dibinde hissettiğini; Amerika’da nasıl ne kadar para kazandığını ; gazetecilerle ilgili ifşa etmeye hazır olduğu bilgileri ve dahasını…. Hepsini bu röportajda okuyacaksınız….

Sondan başlayalım. Hanefi Hanefi Avcı’yı röportaj için nasıl ikna ettin; ne geçti röportaj sırasında aranızda tam olarak?

Bu kitabı yazdığı zaman ben teklif yaptım. ‘’Hanefi Bey de sonra konuşalım’’ dedi. Ben de analizi yazdım; altına da ‘’Hanefi Bey sana soracağım çok soru var. Umarım benden kaçmazsın’’ diye ekledim. Hanefi Bey neler bildiğimi bilsin ve bana röportaj versin diye özellikle ekledim. ‘’Ben kimseyle konuşmak istemiyordum; sen bu cümleyi yazdığın için sana röportaj verdim’’ dedi. ‘’Kadir Sarımsak’a siz dinleme cihazı verdiniz ve karargaha soktunuz’’ dedim. İnkar etti. ‘’Dinleme cihazı verdiğiniz kişilere dönücem o kişilerden cevap alıp size tekrar şu tarihte şurada şu isim diye anlatacağım’’ dedim. O zaman isim verme olayları anlat dedi. İtiraf eden isimler var.

Onlarla görüştün mü peki sonra?

7-8 kişi ile görüştüm. Hanefi Avcı Oda TV’ye ‘’teybi fırlattım’’ dedi; Gazeteport’ta ‘’teyp masadan düğştü’’ dedi. Bir gün önceki olayı yalanlayan isim artık ne söylese ben inanmam. ‘’Sadece 1 kişiye belge verdim’’ dedi. Bunu da özellikle kayıtlara geçsin diye yazdım. Ben 4-5 gazeteciye belge verdiğini biliyorum.

OLAYI BÜYÜTMEK AHLAKİ OLMAZDI AVCI’NIN KALEMİ YOK

Peki sen bu röportajı yaptın. Gazeteye geldin; ne oldu sonra? Sonuçta gazete fırlatmaya gazeteciliğe bir saldırı olayı diye bakarız değil mi? Neden haberi verirken sakin kaldınız peki? Bir gün önce gazeteciler.com’a anlattıklarını neden gazetenizde göremedik; fırlatma olduysa gerçekten neden başından geçenleri yazmadın?

Hanefi Avcı’dan korktuğumdan falan değil. Olayı büyütmedik. Size konuştum zaten sadece ben. Ben Hanefi Avcı ile konuşurken karşılıklıyım; istediğim her şeyi yazarım sorarım. Ama buraya gelince karşımda Hanefi Avcı yok. Hanefi Avcı’ya istediğim kadar vurabilirdim. Ama bu ahlaki olmazdı. Çünkü standartlarımız eşit olmazdı. Çünkü onun elimde kalem yok. Yazabileceği bir yer olsaydı; ben de yazardım. Bu olayla ilgili neye bakılır? İlk gün ne dedik biz? Teyp kırdırtan röportaj yarın Taraf’ta.

Teyp kırıldı mı gerçekten?

Kırıldı; elektronik cihaz tuşları söküldü. Bir tuşuna bir şey oldu. Şu an kayıt yapmıyor. Ben  açıklamalarımda ‘’darp etti; cihazı ele geçirmeye çalıştı’’ gibi bir şey hiç söylemedim.

CİHAZI DARP ETME KASTI YOKTU KASIT OLSA YER YERİNDEN OYNARDI

Yani cihazı imha etmeye yönelik bir hareket değildi öyle mi?

Hayır eğer cihazı imha etmeye yönelik bir hareket olsaydı iş çok daha büyürdü; kasıt olsaydı bugün evet biz yeri yerinden oynatırdık. Sinirlendi kalktı teybi yerinden fırlattı. Onlar da ses kayıtlarında var.

HANEFİ AVCI İŞKENCE YAPTIĞI GÜNLERİ HATIRLADI HERHALDE

Röportaj nasıl başladı?

2 saate yakın sürdü. ‘’Ben ses kaydı istemiyorum’’ diye başladı. ‘’Nasıl yani ilk kez böyle bir şeyle karşılaşıyorum’’ dedim, ‘’olsun sen yaz ben altına imza atarım’’ dedi. 10 dakika onu iknayla geçti. ‘’Ben seninle analizlerini paylaşayım diye görüşeyim istedim’’ dedi. Ben röportajdan önce 2 günde bir görüştüm aman iptal etmesin diye yakın markaja aldım. Ses kaydı almadan olur mu? Fırlattığını inkar ediyor adam bakın. Sabah diyor ki ‘’teyp fırlattım’’; akşam ‘’hayır fırlatmadım; masadan düştü’’ diyor. Ne denir bu adama? Bir günde iki farklı açıklama yapan ve yalancılık yapan bir adam. Hanefi Avcı benim için ‘’teybi fırlatmadım’’ dediği anda bitmiştir. Hanefi Avcı kendini işkence yaptığı günlerde zannetti, herhalde. Diyarbakır’da Mersin’de işkence yaptığı günleri hatırladı, gazeteci olduğumu unuttu herhalde. O zaman da işkence yaparlar ölür; ‘’merdivenden, düşerken öldü; kafasını masaya çarptı öldü’’ derlerdi. Şimdi de teyp masadan düşmüş.

Sen daha başından beri Avcı’yı yalancılıkla suçladın zaten. Sonuçta da bir karşı taraf olarak karşısına oturdun. O da bunu bildiği halde senin karşına çıktı ona bakarsan.

Yalancılık değil evet birtakım şeylerde Hanefi Bey hata yapıyor ya da kasıtlı davranıyor. Çok iyi bildiğim şeyleri kitabında çarpıtarak anlatmış.

BAZI FETHULLAHÇILARI DA KORUYOR KİTAPTA

Peki senin de gündem yaratan çok çarpıcı haberlerin oldu; senin belgelerini de inandırıcı bulmayan bir taraf var. Avcı’yı inandırıcı olmamakla suçlarken sana inanılmasını nasıl bekliyorsun öyleyse?

Aynı değil. Ben belgesini koyuyorum Hanefi Avcı koymuyor. Bir kurumu suçluyorsun ya; belge ver ben yayınlayacağım diyorum belge vermiyor. Kayıtlarda var; ‘‘Belge ver senin en büyük destekçin ben olurum’’ diyorum. Kitabın bir yerinde ‘’devleti ele geçirdiler’’; bir yerinde ‘’bunlar 10 kişiydiler’’ diyorsan ben bunda kasıt ararım. ‘’Sabancı cinayeti çözülmüştür’’ dersen ben bunda kasıt ararım. Sen Sabancı cinayetinin arkasında JİTEM var diye 4 gazeteciye açıklama yaptın. Fethullahçı diyor ama bazı Fethullahçıları da koruyor kitapta. Ahmet İlhan Güler’i koruyor. E bu adam Fethullahçı; bütün emniyet muhabirleri bilir. ‘’Evet o arkadaşımızın sempatisi var’’ diyor. Yazmadım bunu; kişisel diye.

ULUSALCILAR ‘PKK BAYRAĞI ASILSIN’ YORUMUNU OKUMAMIŞ HERHALDE

Ulusalcılar çok sahip çıkıyor kitaba; ulusalcılar o kitabı okumamış. 330. Sayfada Hanefi Avcı Güneydoğu’da PKK bayrağı asılabileceğini söylüyor. Sağlam bir devlet eleştirisi yapıyor 390. Sayfaya kadar. Ulusalcıları kızdıracak çok şey var kitapta oysa. Cemaat eleştirisi gözlerini boyamış. Ben çelişkiler yakaladım; çelişki yakalayınca siz gazeteci olarak sormaz mısınız?

Fethullahçı suçlamalarına sen de hedef oldun.

Gülüyorum artık. Fethullahçı desinler hiç umrumda değil. Yasemin Çongar’ın eşiyle sıkı ilişkisi var deniyor. Hayatımda daha görmedim onu. Aksiyon’da çalıştı diyorlar. Aksiyon’da ben tek başıma mücadele ettim 28 Şubat sürecindeki yolsuzluğa. Bankalar düzeldiyse benim sayemde düzeldi; hayali ihracatlar düzeldiyse benim sayemde düzeldi. Tehditler aldım. O dönemde Sadettin Tantan sağolsun benim yazdıklarımı ciddiye aldı. Ben o dönemde de Mehmet Baransu’ydum.

TUNCAY ÖZKAN ‘’AKSİYON’DA ÇALIŞAN ADAMI ALMAM BEN’’ DEDİ

Madem bu kadar başarılı bir muhabirdin neden bilmiyorduk; neden seni başka yerlerde göremedik? Merkez medyada da çalışmaların olmuş; 32. Gün’de, Hürriyet’te… Neden hep kısa sürdü?

Aksiyon’dan Kanal D’ye çalışmaya gittim. Tanıdığım vardı; olmak üzereydi. Tuncay Özkan ne dedi biliyor musun? ‘’Aksiyon’da çalıştığı için almam ben bu adamı’’ dedi.

GAZETE OLSAYDI MEHMET BARANSU 15 SENE ÖNCE OLACAKTI

Aksiyon’da çalışmayı bir leke gibi gördüğünü söylemişsin bir röportajında.

‘Yani öyle sığ düşünceler olduğunu bilsem çalışmazdım’ demek istedim. Merkez medyanın nasıl evrim geçirdiğini biliyorum. Merkez medyada oruç tutanı atıyorlardı işten. Merkez medyada çalışmayı denemedim mi denedim ama olmadı. Milliyet olacaktı son anda bir operasyon oldu. 28 Şubat sürecinde de buna benzer şeyler yazardım ama yazacak bir tek gazete yoktu. Ha o zaman bir Taraf gazetesi olsaydı Mehmet Baransu 15 sene olacaktı. Tanıdığım askerler vardı o zaman da bana aktardıkları şeyler vardı; Çevik Bir’le ilgili. Ama yazamıyorsun.

O GAZETECİLER KARARGAHTAYKEN NE KONUŞTUKLARINI ÖĞRENİYORUM... AYRINTILAR DİĞER SAYFADA...

[PAGE]

Peki bunlar neden sana geliyor da yılların deneyimli usta gazetecilerine; mesela Fikret Bila’ya gelmiyor?

Onlara gelmez onlara farklı bir şekilde gelir; onlar zaten karargaha gider. Bakın işte Aslan Güner çağırmış karargaha belli. Fikret Bila’ya; Cumhuriyet’e; inandırıcı olsun diye Yeni Şafak’tan Abdülkadir’e bazı bilgiler vermişler. Bazen Murat Yetkin; Sabah’tan başka biri… Yazıları aynıdır. Bir de gittiklerini de saklarlar niye saklarlarsa? Torna tesfiyeden çıkmış yazılar. Askeri kaynağa dayandırılarak yazılan yazılar. Ben o askeri kaynağın kim olduğunu da biliyorum. Hatta ben onlar içerideyken de onların ne konuştuklarını bazen bir telefonla öğreniyorum.

BEN KARARGAHA GİTSEM O ASKERİ GÖREVDEN ALIRLAR

Sen Genelkurmay’a gitmiyorsun ama değil mi?

Oraya gittiğim an benimle görüşen kişiyi görevden alırlar. Şimdi bana niye geliyor bu bilgiler. Ben Güneydoğu’da çok çalıştım. Aksiyon’da çalıştığım dönemlerde yabancı ajanslara dergilere de çalışıyordum. Komplike çalışıyordum, kameram da vardır; canlı yayın işlerini iyi bilirim.

Peki madem bu kadar becerin var; habere ulaşma imkanların var şu an neden bu şekilde çalışmıyorsun?

Taraf’ta gitme imkanım yok. Tabii sıcak bir durum da yok şu anda. Olsa giderim. Ben savaş muhabirliği de yaptım. Tecrübeliyim. ‘’Nereden çıktı bu Mehmet Baransu’’ değilim.

Askere gitmeden önce bazı haberlerin imzasız çıktı. Neden?

Yüzde 70’i imzalı çıktı. Dinleme yaptım; Dağlıca yaptım imzalı. Sadece iki tanesi Lahika ve İlker Başbuğ’la Paksüt görüşmesi imzasız çıktı. Çünkü askere gitmeye çok yakındım.

BİR GECE BİR ASTSUBAY ALDI BENİ GÖTÜRDÜ

Askerde sorguya alındığını iddia etmiştin. Ama yaşadıklarını hiçbir zaman açık açık anlatmadın. Anlatır mısın?

Bazı şeyler hep bende kalır; eşim bile bilmez. Bir gece bir astsubay aldı beni amiralin karargahına götürdü. Ben zaten bekliyordum. Zorluk yaşadım; şiddet gördüm diyebilirim. Ama nasıl şiddet gördüğümü anlatmam.

ÜZERLERİNDE SİLAH OLSA O AN ÇEKER VURURDUM

Askerin üzerine bu kadar çok giderken kişisel olarak yaşadıklarını neden yazmadın peki?

Nasıl şiddet gördüğümü ve nasıl küfürleştiğimi anlatamam. Sadece şunu söyleyebilirim. Anneme küfrettiler ve ben orada koptum. Ben orada ölümü göze aldım. Eğer üzerlerinde silah olsaydı ikisini de çeker vururdum. Kafalarına sıkardım bu kadar net söylüyorum.

O askerleri tanıyor muydun?

O ikisini de tanımıyorum. İsimlerini de bilmiyorum. Bizim birlikten de değillerdi; Çanakkale’den de değillerdi. Bana haber veren kişinin isimlerini bildiğini biliyorum. O da çok kızdığımı; kişisel hırsımı öfkemi bildiği için bana söylemiyor olabilir.

ÖLÜMÜ DİBİMDE HİSSETTİM HEP

Sana bu sorguyu önceden haber verdiler mi?

Evet ve sonra ölümü dibimde hissettim hep. Düşünün nöbet tutuyorsunuz. En yakın kulübe 3 kilometre ötede. Karanlık.

KOMUTANIM ‘NE YAPALIM EMİR BÖYLE MEHMET’’ DEDİ

Peki 2 gün önce sorguya alınacağını öğrendiğinde ne yaptın? Birilerine ulaşıp haber verdin mi?

Gazeteyi aradım. Alev Er o zaman buradaydı. Eşimi aradım. Eşime de gazeteye git dedim. ‘’Her 12 saatte bir sizi arayacağım. Bu 12 saat 13 ya da 14 olduğunda mutlaka birliği arayın. Benim nerede olduğumu öğrenin. Ulaşamazsanız gerekli mercileri uyarın’’ dedim. Ben çok biliyorum ya askeriyede infaz edilip nasıl kayıtlara geçtiğini. Ben yazdım. Ama sağolsunlar kendi komutanlarımla hiç sorunum yoktu.  Severim de onları; onlarla çok da tartışırdık, fikirlerimi alırlardı. Mesela Aktütün’ü tartıştık. ‘’Paramız yok; tuğladan yapıyoruz’’ diyorlar. ‘’Komutanım burada her gün zeytinler peynirler çöpe gidiyor. Sadece bunları toplasak Aktütün’de roketle yıkılmayacak karakol yaparız’’ dedim. ‘’Ne yapalım Mehmet, günlük istihkaklar yenmese de yenilmese de çöpe gidecek, emir böyle’’ dedi, Bir tenekeden 1 kalıp yense bile altındaki 20 kalıp çöpe gidecek. Bunları herkes görüyor.

BİZ ASKERİ SEVEN BİR AİLEYİZ

Ailende askere yaklaşım nasıldı? Ardahan’ın bir köyünde büyüdün sen; PKK baskınlarının yapıldığı bir köydü değil mi?

Hiç hiç hiç; ailemde öyle bir önyargı yoktur…  Biz hiç şiddet görmedik. Askeri seven bir aileyiz. Dedem öyle. Benim dedemin Kafkas cephesinde ne yaptığını ben biliyorum. Bir paşaya ‘’sen benim dedemin tırnağı edemezsin’’ dedim. Türkiye’de bir insanın askere bakışı sevgisi neyse bizde de odur. Şöyle söyleyeyim diyelim bir yere baskın yapılacak; siz nasıl önlem almazsınız ya bunu savunmak alçaklıktır. Askeri savunacağım diye bu baskınları savunmak ahlaksızlıktır. Vatana en büyük ihanettir.  İskenderun’u ben yazdım ya; subayların atış oranı sıfır. Bir subayın atış oranı sıfır olabilir mi? Biz bugün niye bunu konuşmuyoruz?

3 BÜYÜK GAZETEDEN BİRİ ÇAĞIRDI AMA GİTMEDİM…

Peki başka bir gazetede olsan bu haberleri yazar mıydın?

Ben yazardım da yazdırırlar mıydı bilemem. 3 büyük gazeteden birinin gittim yayın yönetmeniyle görüştüm geçende. Çağırdılar beni. ‘’Siz beni alamazsınız; İlker Başbuğ beni aldırtmaz buraya. Senin patronun İlker Başbuğ’la yemek yiyor’’ dedim.

KEŞKE GENELKURMAY’A ÇAY İÇMEYE GİDEBİLSEM

Mehmet Baransu olarak yaşamak nasıl bir şey?

Sevilecek bir durum değil. Stresim var; korumalarla geziyorum. Eleştiri alıyorum; tehdit alıyorum. Nereden ne geleceği belli değil. Keşke bunlar olmasa da ben yazmasam. Ben Genelkurmay’a gideyim ya çay içmeye gideyim. İnsanlar ‘’yazdığında haklısın ama TSK yıpranıyor’’ diyor zıkkımın kökü e yapmasınlar o zaman. Bu komutanlar bu ülkeye yakışmıyor kardeşim.

HANGİ GAZETECİLER KARARGAHDAN EMİR ALIYOR YAZACAĞIM

Sadece ‘’TSK yıpratılıyor’’ değil; haberlerini dayandırdığın belgelerin yasal olarak bir kağıt parçasından ibaret olduğu; gelen iddia ve belgeyi doğruluğunu araştırmadan yazdığın eleştirilerine de muhatap oluyorsun.

Bir tane yalan haber söyleyin. NTV’de bakın yanlış yazdım çıktım özür diledim. Keşke herkes benim gibi gazetecilik yapsa. Kendini gazeteci zanneden biri çıkmış ‘’Taraf, Sedat Ergin’den gazetecilik öğrensin’’ diyor. Ulan sizin televizyonunuza ben çıktım da ben söyledim onları. Biraz sakinleşse Türkiye; ben gazetecilerle ilgili de başlarım. Kim kimle görüşüyor ne yapıyor? Kim karargahtan emir alıyor? Zannetmesinler ki Mehmet Baransu bunları bilmiyor.

Sen de mi gazetecileri fişliyorsun yoksa?

Yok fişlediğimden değil. Fişlesem yazardım. Ben çetele tutmam. Hafızamda hepsi. Yazdığı yazıdan kimle görüştüğünü kimden emir aldığını söylerim.

HÜKÜMETLE NE BAĞIM VAR NE BAŞKA BİR ŞEY

Kullanıldığını düşündüğün oldu mu hiç? Yaptığın haberlerle hükümetin yüzünü güldürdün; Şamil Tayyar gibi destek görmediğini düşündüğün oldu mu?

Hükümet bana destek vermek zorunda değil. Ben destek almak için yapmıyorum. Bugüne kadar siyasetçilerle içli dışlı olmadım. Hükümetle ne bağım var ne başka bir şey. Siyasi olarak da çok başka bir yerdeyim. Özal çizgisindeki ANAP eksenli bir siyasi eğilimimiz var. Başbakana bakın ana muhalefete bakın seviyeye bakın. Benim yerim yok ki yazayım; ona çakıyorsun da buna niye çakmıyorsun diye eleştiriyorlar beni. Kardeşim ben haber geldikçe yazıyorum. AK Parti’de de birini çıkarsınlar yapayım. Başbakan’la da İlker Başbuğ’la da röportaj istedim olmadı.

Tahmin etmediğin şekilde bir sürü bilgi geliyor. Bu beni yoruyor. 3 ay önce görüştüğüm bir şehit yakını var. Bir insan kafasına 2 tane mermi sıkabilir mi? 3 aydır yazamıyorum ya. Elimde o kadar çok şey var ki yazamıyorum. Bir tane adamakıllı müfettiş çıksa alın kardeşim hepsini araştırın diyeceğim. Araştırmacı gazetecilik bu tür şeylerle uğraşmaktır. Cesaret budur. Bir yeri basmakla olmaz.

HAYALİM TURGUTREİS’E GİDİP YERLEŞMEK

Gelecekte kendi hayatınla ilgili ne planlıyorsun?

Türkiye adamakıllı olur da bırakırım bu işleri. Turgutreis’e yerleşmek istiyorum. Seviyorum orayı. Belki de Sapanca’ya yerleşirim. Antalya’nın bir köyünde 75 yaşında bir amca aradı; ‘’sana her namazımda dua ediyorum’’ dedi. 75 yaşında bir adam neden beni arasın? Bugün bana 3 tane teyp cihazı geldi ya ‘’Mehmet Bey ne kadar kırarlarsa biz o kadar göndereceğiz’’ diye… Niye yapar ya bunu bir insan? Türkiye’nin bunu anlaması gerek. Diğerleri umrumda değil.Yazıyorlar; ya siz ne yaptınız ya bugüne kadar? Siz kaç paralık gazetecisiniz? Beni eleştiriyorsunuz? Gezilere gitmekle onun bunun yalakalığını yapmakla gazeteci olunmuyor. Gazetecilik namussuzların, korkakların yapacağı bir iş değildir. Özür diledim mi; o erdemi gösterdim mi? Siz hangisinde özür dilediniz? Bir adamı savunmak gazetecilik değil ya; toplumu savunmak gazetecilik.

Senin ustaların kimler?

Ben kimseyi örnek almam. Kendin ol ya. Ama benim için Hasan Cemal, Derya Sazak, Sedat Ergin ayrı bir noktadadır; Ahmet Altan öyle. Hepsinden alacağım şeyler vardır.

AMERİKA’DA 3 BİN DOLARA YAKIN MAAŞ ALIYORDUM

Son bir soru… Amerika’ya gidişin de cemaatle ilişkilendirilerek hep çok soruldu sana; sen de anlattın. Şunu merak ediyorum; bir röportajında orada çok para kazandığını söylemişsin. Nasıl kazandın bu paraları?

Çok paradan kastım 15-20 bin dolar; evimizin ipoteğini kaldıracak kadar. Amerika’da Vakıfbank aracılığıyla ödedim. 3 bin dolara yakın maaş alıyordum. Meyve sebze ithalatı yapılan bir yerde.

Peki bu işi sana kim sağladı?

Her yerde afişler asılıdır. Help wanted yazar. Ya da birine sorarsın o söyler. Pizzacıdan benzinciye kadar birçok yerde çalıştım. Ben çoban salata yaptım. Eşim kasiyerlik yaptı; hamileydi. Brooklyn’de sorun Türk lokantalarına herkes bilir bizi.  Amerika’da cemaatle falan işim olmadı.