BIST 9.525
DOLAR 32,53
EURO 34,73
ALTIN 2.489,32

Asansör Fetvası

Hoca sanki İsviçre kayak merkezinde, arkasında muhteşem kar manzarası, gözünde güneş gözlükleri... Tefekkür için on numara ortam aslında.

Hoca sanki İsviçre kayak merkezinde, arkasında muhteşem kar manzarası, gözünde güneş gözlükleri...

Tefekkür için on numara ortam aslında. Konuşmaya bile gerek yok, mikemmelll manzara.

Fakat böyle bir tabloda hocayı kamera karşısına alıp, "hoca hele bir anlat asansörde halvet olur mu?" diye sormuşlar. Sanki teleferik diyeceklermiş de asansör deyivermişler gibi.

Hoca da "yahu evladım soracak başka bir konu, daha mühim bir mesele kalmadı mı" dememiş.

Çünkü neden?

Çünkü bir hoca olarak müslümanları her türlü tehlikeli duruma karşı aydınlatmak zorunda.

Asansör olsun, battaniye olsun...

En ufak bir riske karşı uyarmak ve bilinçlendirmek durumunda. Hoca olmak bunu gerektirir...

Hocalarımızın ve kendisine tabi olan, derslerine katılarak soruları hazırlayan grubun asansörde halvet riskini bile düşünerek konuyla ilgili hassasiyetlerini ve çabalarını takdir ediyorum.

Fakat be mübarekler, daha geçen hafta 4 yaşında bir çocuk cinsel tacize uğradı, ortalık ayağa kalktı.

Bir kelam ya, bir kelam da bu sapıklar için etmez mi insan?

Her gün taciz, tecavüz ve kadına şiddet haberleriyle sarsılıyoruz.

Bir günden bir güne biri de kalkıp;

"Hoca nedir bu kansızların dinimizde cezası demiyor, istismara uğrayan çocuklara aileler nasıl yaklaşmalı" demiyor,

"Erkek çocuklarımızı bu tür sapkınlıklara karşı nasıl yetiştirmeliyiz, ahlaki eğitim nasıl olmalı" demiyor. 

Hadi onlar demiyor, hoca da anlatmıyor.

Gerçekten ya, gerçekten müslümanların en büyük sorunu bu mu?

Başka derdimiz kalmadı mı?

Bütün mevzuları bitirdik sıra asansörde halvete, battaniyeye yorgana mı geldi?

Murat Bardakçı da Habertürk'teki yazısında geçmişten örnekler vererek alimlerin her türlü konuda fetva verebileceğini, bugün bunun yadırganmasının memleketin kültüründen ve inancından fersah fersah uzaklaşıldığının göstergesi olduğunu yazmış.

Yadırganan elbetteki fetva verilmesi ya da fetva kültürü değil.

Biz bu hocalardan bir tane de toplumsal konularda infial yaratan olaylarla ilgili bir fetva duyamıyoruz.

Nerede fantastik mevzularla ilgili sorular var hep bu hocaları buluyorsa demek...

Toplumun ekseriyetini ilgilendiren konulardaki fetvalarıyla, toplumsal sorunlara bir merhem olabilecek içtihatlarla gündeme gelseler mesela, daha iyi olmaz mı? 

Hocaların sadece cinsel meselelerle, garip garip mevzularla gündeme gelmesinden biz artık utanıyoruz, onlar bundan hiç mi rahatsızlık duymuyor?

Şimdi diyecekler ki "algı operasyonu" çekiyorlar.

Velev ki algı operasyonu, bu ilk defa başınıza gelen bir durum değil. Belli ki son da olmayacak.

Neden bunun önünü almak için gereğini yapmıyorsunuz? 

CİNSEL İSTİSMAR VE MEDYA


Özellikle kadına yönelik şiddet ve cinsel istismar konuları toplumun tamamını kapsayacak şekilde tepkilere neden oluyor. Yani bu konularda toplumsal bir mutabakat var.

Toplumsal mutabakat siyaseten de karşılığını buldu ve son yaşanan olaylar çerçevesinde özellikle "çocuklara yönelik cinsel istismar" konusunda cezaların artırılması yönünde düğmeye basıldı.

Bunlar içimizi bir nebze de olsa rahatlatan gelişmeler. Fakat bu konuda alınacak çok yol var.

Hem toplum, hem devlet, hem de siyaset bu konuyu kararlı bir şekilde gündemine almışken onlar kadar güçlü bir aktör olan medyanın da bu işe bir el atması gerekiyor.

Cinsel taciz ve tecavüz haberlerinin veriliş biçimi, kullanılan medya dili ve görseller açısından baştan her medya kuruluşunun kendini yeniden gözden geçirmesi gerekiyor.

Ekrana gelen dizi ve filmler de buna dahil.

Çünkü bugün medyada gördüğümüz şey; bu tür haberlerin/olayların/kurguların cinsel suçlarla ilgili farkındalık yaratmasından öte reyting malzemesi olarak kullanılması.

Televizyonlarda, gazetelerde ve internet sitelerinde şiddete ya da cinsel istismara uğrayan çocukların bir kez daha ama bu kez medya eliyle mağdur edildiğini görüyoruz.

Olayın tüm detaylarıyla didik didik edildiği, daha fazla izlenme ya da tıklanma kaygısıyla şiddetin ve istismarın yeniden yeniden üretilmesi mide bulandırıcı bir hal alıyor.

"Çocuk" ve "cinsel istismar" kelimelerinin yan yana gelmesi bile başlı başına bir infial sebebiyken, daha fazla dehşet duygusu yaratarak daha çok seyirci toplama derdinde olan bir medya ile nereye kadar?


twitter.com/Htckubra 

Facebook Hatice Kübra