BIST 9.080
DOLAR 32,33
EURO 35,01
ALTIN 2.318,81

Asa-yı Musa bugün de mucizedir

Doğrusu benim anlattığım deveden kulak, bir paragrafı dahi toparlamaya elverişli olmayan bu kitabın özetini bir yazıya almak haddim değil, ama dikkatinizi çekmek adına duygularımı sizinle paylaşıyorum.

Meşhur bir ifade var, deniliyor ki; biz çok konuşan, az okuyan, hiç yazmayan bir milletiz. Katılırsınız katılmazsınız o ayrı mesele,

Doğruluk derecesi tartışılabilir ama galiba öyleyiz desek doğru olur. Boşuna dememişler batı dünyasında kalem, doğu milletinde ise kelam daha etkilidir. Nedenine gelince; okumayan, yazmayan bir kimse tabi ki duyduklarına göre kalkıp oturacak, ona göre yorum ve değerlendirmeler yapacak, haklı haksızı ona göre tespit edecektir.

Asrımızın emsalsiz eseri “Risale-i Nur” gibi bir kaynak var elimizde imani meselelerde, bizi mest edecek kadar zengin bir içeriğe sahip, o iman ki cennete girmenin ön şartıdır, gel gör ki insanımızın bir çoğu bu eserlerden bihaber, duyanların bir kısmı da içeriğinden bihaber acımasızca eleştiriyor.

Ben medrese tahsilini 8 yıl okumuş bir kardeşinizim 2000’li yıllarda Risaleyle tanıştım, 8 dersten sonra farkını fark ettim, bu eserleri okumanın dünya ve ahret saadetim için gerekli olduğuna kanaat ettim ve o gün bu gündür fırsat buldukça okumaya gayret ediyorum. Külliyatı bitirebildim mi derseniz maalesef hayır, ama okuduğum her kitap beni az daha olgunlaştırıyor, insanı kamil olma yolunda bana mesafe kat ettiriyor desem inanın.

Bu nadide eserlerden kısmen Asa-yı Musa’dan bahsedeceğim

Namazın ehemmiyeti üzerinde duran bu manidar kitap, ölümün idamı ebediden çok dünyanın eza ve cefa dolu bir hayatından terhis olduğunu ispatlar derecesinde anlatırken, üç günlük dünya için insanın kendini sefil hale düşürmemesi gerektiği, dünyada olup biten hadiselere zaman ayırarak dedikodu ile uğraşmanın gereksizliği üzerinde duruyor.

Düşünebiliyor musunuz sabah akşam dünya siyasetine zaman ayırıyoruz olumlu bir katkımız olmadığı halde boşuna çene çalıp, toplumda taraf oluşturup husumet peyda ediyoruz, bundan daha büyük bir gaflet var mı?

“Helal daire keyfe kafidir” diyen üstadımız Bediüzzaman, ne olur gençliğini günahlarla murdar etme diye bir ikazda bulunuyor.

Allah’a iman etmenin hayatı nasıl da kolaylaştırdığını delillerle ortaya koyan bu kitap müjdesini Hz.Ali (r.a) dan bizzat almış, O’nun Celcelutiye adlı eserinde “Asayı Musa ile karanlık dağılacak” ifadesi yer almaktadır. İşte bir karanlık perde de benim gözümden kalktı desem inanın.

Ahret imanının gerekliliğine değinen bu kitap, büyük küçük bir hükümdarın dahi kendine göre mükafat ve mücazat kriterleri varken, Kainatın sahibi yüce Allah (c.c) nasıl insanlık alemine bu manada ölçüler uygulamayacak ve burada gücü elinde tutan bir zabıt elli türlü film fırıldak çevirmesine rağmen ölüm zalim ile mazlumu bir anlamda eşitleyecek haşa ve kella elbette ki mazlum zalimle yüzleşecek ve yüce Allah mazlumun ahını takipsiz bırakmayacaktır.

İshak Paşa Sarayını göreniniz vardır, sarayda misafirlerin ağırlandığı değişik değişik ikram ve istirahat odaları varken, bir de mahkumların yaşadığı zindanları vardır. Bir kul bunu ayırd ediyorsa mutlak kudret sahibi elbette ki cennet ve cehennemiyle bu hazırlığı kullarına yapmıştır.

Allahın varlığı ve birliği, Hz.Muhammed’in onun Resulü olduğu, Kur’anı kerimin Allah’ın kelamı olduğu ve ahretin varlığını o kadar inandırıcı bir tarzda anlatıyor ki,

Sülukteki sofiye “ya hayy” dedirtip haykırtabiliyor,

Ali beyt aşkıyla yanan bir aleviyi semahta nirvanaya çıkartıyor,

Bir mevleviyi sema ile Şeb-i Arus'la buluşturyor,

Benim gibi sıradan bir mümine de abi Kevser ikram ediyor desem inanın. Keşke her mümin bu kitabı okuyabilse, her insan okuyabilse iman ile müşerref olup Allah’ın huzuruna başı dik gidebilse.

Sevgili dostlar birilerinin getirdiği, bize ulaştırdığı sıradan bir habere inanıyoruz da, emin ve sadık aynı zamanda masum ve insanlık abidesi olan 124 bin peygamberin ve onların Serdar-ı Erkemi durumunda olan Hz.Muhammed alehhisselatu vesselamın getirdiğine, bize ulaştırdığına neden inanmayalım? Üstelik elimizde Kur’an gibi bir kitap da varken.

Yerlerin ve göklerin ilahı yüce Allah kum ve acı sudan milyarlarca deniz mahlukatına rızık verirken, bir haftalık Nil nehrinin suyu, aktığı dağın büyüklüğünden daha fazla bir hacme sahip olduğu halde o suyu 365 gün ve asırlar boyu akıtırken daha hangi mucizenin peşine düşmüşüz ki imandan bağımsız, serseri mayın tarzı bir hayat yaşıyoruz?

Doğrusu benim anlattığım deveden kulak, bir paragrafı dahi toparlamaya elverişli olmayan bu kitabın özetini bir yazıya almak haddim değil, ama dikkatinizi çekmek adına duygularımı sizinle paylaşıyorum. En kısa zamanda Asayı Musa’yı okumanız dileğiyle

Selam ve dua ile yaşayın e mi?