BIST 9.087
DOLAR 32,39
EURO 35,06
ALTIN 2.326,79
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Arınç'tan Çankaya açıklaması

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Cumhurbaşkanlığı seçiminde sadece Gül ve Erdoğan'ın adının geçmesini doğru bulmadı.

Abone ol

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili olarak, "yeni adayların da çıkması açısından başkalarına haksızlık yapmayalım. Dolayısıyla isimlendirmek isteyenler başka isimler de kullanabilirler. Bu da siyasette bir alan genişlemesi olur'' dedi.

Arınç, Başkent Üniversitesi Hükümet Liderlik Okulu tarafından Bursa Teknik Üniversitesi'nde düzenlenen ''Siyaset Okulu Bursa'' programının açılışında, katılımcıların sorularını yanıtladı.

''Türkiye önümüzdeki dönemde Cumhurbaşkanını hangi şartlarda ve ne şekilde seçecek?'' şeklindeki bir soru üzerine Arınç, daha 2 yıl olmasına rağmen Cumhurbaşkanlığı seçiminin Türkiye'de aktüel olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanının kim olacağı, nasıl seçileceği konularının ayrıca tartışıldığını belirten Arınç, 1960 Anayasası'nın da, 1982 Anayasası'nın da Cumhurbaşkanının 7 yıllığına bir tek dönem için seçilebileceğini öngördüğünü ve bugüne kadar cumhurbaşkanlarının bu ölçekte seçildiklerini hatırlattı.

Arınç, 1980 darbesinin sebeplerinden biri olarak Cumhurbaşkanının şu kadar tur yapılmasına rağmen seçilememiş olmasının gösterildiğini anımsatarak, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Türkiye'de hep tartışmalı olduğunu, genelde Genelkurmay eski başkanlarının Cumhurbaşkanı yapılması gibi formüller uygulandığını, bunun en azından 1960'tan sonra bu şekilde olduğunu, Celal Bayar'ın da 10 yıllık süreçte değişmeden Cumhubaşkanlığı yaptığını ve o dönemde 1924 Anayasası'nın yürürlükte olduğunu anlattı.

Cumhurbaşkanının yetki ve sorumluluğuna ilişkin geçmişte yaptıkları eleştirilere değinen Arınç, şöyle konuştu:

''Şimdi biz bu anayasa değişikliği olmadan şunu söylüyorduk; dürüst olmamız lazım, Cumhurbaşkanlığı süresi 7 yıllık, bu uzun bir süre. İki, Cumhurbaşkanının yetkileri çok fazla, üçüncüsü, Cumhurbaşkanının hiçbir sorumluluğu yok. Yetkileri, anayasa kitapçığı çantamda 4 sayfa yetkisi var; yasamaya, yürütmeye, yargıya ait. O zaman Sezer olduğu için ona karşı bunları söylüyorduk. 'Bu kadar yetkin var kardeşim, sorumluluk? Sorumluluk yok, sadece vatana ihanet. Yani bir Cumhurbaşkanının suçlanması için önce vatana ihanetle suçlanması lazım bunun için meclise şu kadar imzalı bir dilekçe, şu kadar çoğunlukla da kabul edilmesi lazım. Allah saklasın hiçbir Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının vatana ihanetle suçlanması aklımıza gelmez, böyle bir şeye ihtimal vermeyiz, bunu da düşünmeyiz. Onun için başka suçlamalar sebebiyle değil, sadece vatana ihanetle o da sadece vatana ihanetle o da fiiliyatta mümkün olmayan bir suçlamayla bu kadar çok ve geniş yetki nasıl kullanılır?' diye biz itiraz ediyorduk. Eğer, nisan ayında yani sayın Sezer'in süresi Mayıs 14 2007'de bitecekti, 2000'in mayıs ayında seçilmişti, ondan önce süreci başlattık biz, anayasa öyle diyor. Kaç turda seçilecek, şu kadar turda onun için ne gerekli, bunların da hazırlığını yaptık.''

''Yetkiler aynen duruyor, sorumsuzluk da aynen duruyor''

Arınç, o dönemde CHP'nin daha çok ideolojik itirazlarda bulunduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:

''(Milli görüşten gelen adam istemeyiz, eşinin başı örtülü istemeyiz vesaire. Sonra bunların hiçbirisinin geçerliliği olmadığı anlaşıldı. 367 ile Anayasa Mahkemesi kararı ile bunu engellediler. O zaman Anayasa değişikliği yaptık. O zaman Anavatan Partisi'nin 20 kişilik bir grubu vardı, onların desteğini aldık ve daha sonra o ekim ayında referanduma gitti. Cumhurbaşkanı seçilmişti, referandum daha sonra oldu. Şimdi Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ve 5 yıllık iki dönem olması kabul edildi. Ne zaman? Ta 2007'nin ekim ayında yaptığımız anayasa değişikliği ve referandumla. Yetkiler aynen duruyor, sorumsuzluk da aynen duruyor. Yani sadece seçim usulünü ve sadece süreleri değiştirmiş olduk. ''

Bu Cumhurbaşkanlığı seçiminin Fransa veya Amerika örneğiyle karşılaştırılmasının şu anda doğru olmadığını vurgulayan Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Gerçi toplumda yine 'başkanlık sistemi mi, yarı başkanlık sistemi mi, yeni yapılacak anayasada bunlara dikkat edilecek mi?' diye tartışmalar var, olması da doğal. Bu da siyasetin gücünü gösterir. Keşke bunları konuşsak, bunları konuşurken de komplolar üzerine değil, hukuk ağırlıklı konuşmalar yapabilsek. Amerika'da doğrudan başkanlık sistemi var. İşte başkan nihayet kasım ayında seçilecek yani, Obama'nın seçimi var. İkinci dönemi. Onun nasıl seçildiğini, seçmenlerin nasıl ortaya çıktığını biliyoruz. Amerika'ya özgü bir sistem var. Kongre var, tamamen apayrı bir sistem var. Türkiye sistemi Amerikan sistemine hiçbir şekilde benzemiyor, benzemesi de şu aşamada, yani anayasal değişiklikler olmadıkça mümkün değil. Belki Fransa ile belli konularda benzerlikler olabilir, yarı başkanlık sistemi gibi, ama yine temelde ayrılıklarımız var, biz de Fransa'daki sisteme göre değiliz. Olabilir mi? Bir ihtimal tartışılıyor. Yeni anayasa yazımı sırasında bu konuda bir oylaşma olursa, belki önümüzde farklı bir sistem de görürüz. Çünkü başkanlık sistemi de yarı başkanlık sistemi de Türkiye'de şu anda mevcut olan parlamenter demokratik sistem de demokrasinin örnekleridir. Başkanlık olduğu zaman totaliter sistem yok. Fransa örneği olduğu zaman diktatörlük yok. Onlar da demokrasi içerisinde. Bütün mesele ülke nasıl daha iyi yönetilebilir. Biz parlamenter demokratik sistemi almışız. Onlar başka sistemleri almışlar. Belki bunlardan tamamen farklı bir sistem de düşünülebilir. Bu rejimin değişikliği anlamına gelmez, sistemin değişikliği anlamına gelir ve demokratik kurallar içinde yaparsanız, buna kimsenin de hiçbir zaman karşı çıkacağını düşünmüyorum.''

Arınç, Çumhurbaşkanının nasıl seçilmesi gerektiğiyle ilgili kanun çıkardıklarını, bunun ''Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanunu'' olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

''Bu Anayasa Mahkemesi'ne gitti mi, reddedildi mi tam bilmiyorum ama üzerinden 3-5 ay geçti. Ha gitti ve sadece bir maddesini iptal etti, 'iki dönem için seçilebilir' dedi, mevcut cumhurbaşkanı ve öncekiler için de sadece o açıdan iptal etti, ama 5 artı 5'i ve diğerlerini kabul etti. Yani şu anda mevcut Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu ile ilgili kanuna göre seçim yapılacak. Bu kanunun en önemli özelliği, Cumhurbaşkanı adaylığını göstermek için 20 milletvekilinin imzası yeterli olacak. Yani 20 milletvekili bir aday gösterebilir, o zaman matematiksel olarak 550 milletvekilinin ayrı ayrı aday göstermeye kalktıkları zaman, yani bir ihtimal olarak söylüyorum, 25'e yakın Cumhurbaşkanı adayı olabilir. Cumhurbaşkanlığı adaylığında aranacak özellikler de var kanunda, kampanyaların nasıl yapılacağı da var. Bağımsız adaylığını koyacak olan varsa onun sistemi ayrıca getirilmiş, kampanyalara destek olmak, yani maddi destek sağlamak isteyen varsa o nasıl olacak, bütün arkadaşlarımız bunu internetten indirebilirler. Çıkalı 3-5 ay oldu bildiğim kadarıyla, Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu elinize dökülüverir.''

''Başkalarına haksızlık yapmayalım''

Cumhurbaşkanı seçiminde ilk turda yüzde 51'in aranacağını, sonraki turda da en çok oy alanlar arasında bir seçimin yapılacağını, kanunun bunu öngördüğünü belirten Arınç, şunları söyledi:

''Şimdi, sadece şunu belki konuşmamız lazım. Evet yeni Cumhurbaşkanı halk tarafından seçildi. Bu yetkiler aynen devam edecek mi? Cumhurbaşkanının sorumsuzluk hali aynen devam edecek mi? Bence bu konu yeni anayasa yazımı sırasında, bütün partiler eşit milletvekili sayısıyla temsil edildiğine göre de orada tartışılması lazım. Ben o uzlaşma komisyonuna, anayasa komisyonuna değer veriyorum. İşleri zor kolay gelsin. Hemen hemen her parti de masadan kalkmamak üzere konuşuyor inşallah doğrudur ve umarım ki bu yıl sonuna kadar bir yeni anayasa da en azından anlaşmış olarak şöyle 80-90 maddelik bir anayasada anlaşmış oluruz. Ama önümüzdeki seçimler kısmet olursa, süreç aynen böyle devam ederse 28 Ağustos'tu galiba sayın Cumhurbaşkanının seçilmesi 2007'de, 2014'te dolacak. 60 gün önceden seçimlerin yapılması lazım. Bu 60 gün öncesine kadar papatya falı yapmaya gerek yok, 'şu mu olacak bu mu olacak?' diye. Ben siyasi açıdan şöyle düşünüyorum; sadece sayın Abdullah Gül'ün sayın Tayyip Erdoğan'ın isimlerinin geçmesi aslında bizi mutlu da edebilir. Ama muhalefet açısından veya yeni adayların da çıkması açısından başkalarına haksızlık yapmayalım. Dolayısıyla isimlendirmek isteyenler başka isimler de kullanabilirler. Bu da siyasette bir alan genişlemesi olur. Yoksa sadece iki kişiden bahsederseniz, bundan da mutlaka birisi seçilecek noktasına gelmiş oluruz. Şimdi geldiğimiz noktada herkesin yaşı, şartları tutuyorsa aday gösterilmesi ihtimal dahilindedir. Türkiye bu konuları günlük hayatında çok fazla konuşmamalıdır evet bunu bilenler belki tartışabileceklerdir. İki sene sonrasına şimdiden odaklanmak ve bunun için senaryolar uydurmak bence vakti zamanı boşa harcamak olur. Hepimiz iki gün sonramızı bilemediğimize göre, 2 sene sonrasının siyasi mühendisliğini yapmaya kalkmayalım.''