BIST 9.525
DOLAR 32,56
EURO 34,76
ALTIN 2.491,27
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Arınç el açıp Allah'a şu duayı etti!

Arınç 32. gün programında çarpıcı açıklamalar yaparken seçim tahmininde de bulundu. Arınç Ak Parti'nin hedefini yüzde 47 olarak açıkladı

Abone ol

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye gündemine ilişkin çok çarpıcı açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün görev süresi, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 'Ucube' dediği heykel, Hizbullah tahliyeleri, Yapılacak olan seçimde partilerin oy oranları, İçki yasağı tartışmaları gibi çok sayıda konu ile ilgili düşüncelerini açıkladı. 

Arınç'a göre önümüzdeki seçimde AK Parti yüzde 47 oy hedefliyor. Ancak Arınç'ın CHP ve MHP'ye düşündüğü oy oranı ise AK Parti kadar cömert değil. Arınç CHP için yüzde 25 öngörüsünde bulunurken MHP'nin barajı kıl payı aşabileceği düşüncesini yeniledi.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç'ın, Kanal D'de yayınlanan 32. Gün programında, Mehmet Ali Birand'ın sorularını cevapladı. Arınç'ın Kültür Bakanı Ertuğrul Günay'ın içine düştüğü zor durumla ilgili ettiği dua çok ilginçti.. İşte Arınç'ın açıklamaları:

ALLAH ADAMI GÜNAY'IN DURUMUNA DÜŞÜRMESİN

Bülent Arınç, Başbakanın Kars gezisinde 'Ucube' diyerek İnsanlık anıtı ile ilgili başlattığı tartışmanın ardından Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın 'Başbakan heykele değil gecekondulara ucube dedi' diye yaptığı savunmanın sorulması üzerine, "Bakan arkadaşımız kendisi açısından doğru olduğunu düşündüğü bir şey yaptı ama, Allah bizi o duruma düşürmesin" diye konuştu. 
Birand'ın 'Size göre de Ucube mi?" sorusu üzerine isi Arınç, " aynı şeyi söylemiş olmayayım ama garip bir şey" dedi.


''YÜZDE 47 VEYA ÜZERİ OY ALIRIZ''

Bülent Arınç, ''Seçim konusunda AK Parti ne alacak bir tahmininiz var mı?'' sorusuna, ''Yüzde 47 çok yüksek bir rakamdı 2007 için.  Ben o kadar yüksek bir beklenti içinde değildim. 
Yani 40-43'ler seviyesinde bekliyordum. Halk bu. Nasıl tepki vereceğini seçimde gösteriyor. Şimdi bizim için ulaşılması gereken yer yüzde 47'yi korumaktır, hatta mümkünse üzerine çıkmaktır'' yanıtını verdi.

Arınç, yüzde 47 ve üzeri bir oy alacaklarını tahmin ettiğini söyledi. Program sunucusu Mehmet Ali Biran'ın ''Yani üstü deyince...'' demesi üzerine Arınç, ''Üstü olunca artık ağanın eli tutulmaz''diye espri yaptı.

CHP YÜZDE 25'TE KALIR

''CHP ne yapar?'' sorununa da Arınç, ''CHP  bugünkü gidişiyle umutları kısa zamanda tüketir gibi geliyor bana. Yani Sayın Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığa gelmesi ve ilk hareketleri belli bir ilgi alanı haline getirmişti CHP'yi... Yani yüzde 25'lerde kalır diye düşünüyorum'' cevabını verdi.

MHP KIL PAYI GEÇER BARAJI

Arınç, MHP'ye, MHP'nin tabanına uzak bir kişi olmadığını belirterek, ''Ama halen baraj sorunu olduğunu çok söylüyorum. Geçebilirler ama kıl payı, kılıcın üstünde'' dedi.

Programda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Yemen ziyaretine bazı bakanların, milletvekillerin ve 100'den fazla iş adamının katıldığını bildiren Arınç, Türkiye ve Yemen arasındaki vizelerin kaldırıldığı, 10'dan fazla anlaşmanın imzalandığını, iş adamlarının önemli iş sözleşmeleri yaptığını söyledi.

MUHAFAZAKARLIK SADECE AK PARTİDE DEĞİL

Birand'ın, ''Türkiye'de muhafazakar ve dindar değerlerin daha mı çok ön plana olacak'' şeklindeki sorusuna Arınç, muhafazakarlığın, muhafazakar düşüncenin, halkın ortak değerlerinin güçlü olmasının, Türkiye için şaşırtıcı olmadığını, AK Parti'nin de siyasi kimliğinin muhafazakar demokrat bir parti olduğunu belirterek cevap verdi. 
Bu kimliği bilerek, özümseyerek aldıklarını, muhafazakarlığın aile, ahlak ve inanç gibi değerlere bağlı olmayı ifade ettiğini, ancak tutuculuk, statükoculuk anlamında muhafazakarlık olmadığını kaydeden Arınç, muhafazakarlığın halkın geçmişten bu yana inanarak, yaşayarak sürdürdüğü bir olgu olduğunu ifade etti. 

Muhafazakar değerlerin sosyal demokrat partililerde de bulunduğunu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun birçok konuşmasında muhafazakarlığın bulunduğunu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın da kendi açılarından muhafazakar düşünceleri canlı bir şekilde yaşattığını belirten Bülent Arınç, AK Parti döneminde Türkiye'de sağlıklı bir dönüşüm yaşandığını, bunda AB sürecinin, toplumda ayrımcılıkların ortadan kalkması, ifade özgürlüğünün güçlendirilmesi, ceza yasalarında esneklik ve yoruma daha uygun bir yapılanmaya yönelik çalışmaların da etkisi olduğunu vurguladı.
ABD ve AB'de dindarlığın kişinin inancını samimiyetle yaşaması olarak algılandığını bildiren Arınç, ''Muhafazakar değerlerin Türkiye'de dün yoktu da bugün varmış gibi ortaya çıkarılması, bunun üzerinden Türkiye Malezya mı, İran mı oluyor, Türkiye Ortadoğu'ya mı benziyor, eksen mi kaydı tartışmalarının yapılması doğru değil'' dedi. 

-''DIŞARIYA MESAJ VERME KAYGISI VAR''-

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, Türkiye'de olayların büyütülerek, dışarıya mesaj verme kaygısı bulunduğunu belirterek, şöyle devam etti:

''Türkiye rayından çıktı, Batı yörüngesinden çıktı, başka yere gidiyor mesajı verilmek isteniyor. 'Ey AB uyuma, AK Parti'nin iktidarında Türkiye bu hale geliyor' demeye çalışıyorlar. İç kamuoyunda da AK Parti iktidarının yıpratılmaya çalışılıyor. Her kesimin belli dayatmaları söz konusu olabilir. Bu muhafazakar kesim için de vardır, ama bütün bunları hayatın her alanına yaymak, her yerde bir büyük baskı varmış, bu baskıyı herkes hissediyormuş şekline getirmemek lazım. Meseleyi artık içki şişesinden alıp başka yerlere de götürmek lazım.''

AK Parti'nin ilkelerinin Türkiye'ye zararlı olmadığını, ekonomik başarıların bulunduğunu, Türkiye'nin 2002 ile 2010 arasında her şeyi mukayese edildiğinde çok iyi bir noktaya geldiğinin görüleceğini ifade eden Bülent Arınç, son 10 yıl içerisinde Türkiye'nin çok büyük başarılara imza attığını söyledi.

-''MUHAFAZAKAR KESİM BİZDEN ŞİKAYETÇİ''-

Muhafazakar kesimlerin kendilerinden şikayetçi olduğunu ifade eden Bakan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Anayasa, gençliği ve aileyi koruyacaksın diyor. Ailenin ve gençliğini korunmasına ihtiyaç var, ben bunu söylerken hükümette bulunan bir kişinin mesuliyetiyle düşünmem gerekir. Sokaktaki vatandaş, bana 'Ey hükümet, AK Parti, uyuşturucuya başlama yaşı 11'lere kadar indi, liselerin önünde bunun alım, satımı var, alkol kullanma yaşı 9'a kadar indi, çocuklarımızı kaybediyoruz. Aile değerleri altüst ediliyor, nikahsız birliktelikler teşvik ediliyor. Ne duruyorsun, bu kadar köprü yaptın, süratli trenler yaptın, barajlar yapıyorsun, aile elden gidiyor, çocuklarımız elden gidiyor. Nedir bu televizyonlardaki rezalet' diyor. Halk bizi sevdiği için bize güvendiği için söylüyor. 
Biz de onlara durun bakalım diyoruz. Her şeyin bir ölçüsü var. Evet muhafazakar değerlere sahibiz ama toplunun gelişmesi var, toplumda farklı düşünceler var, onların da haklarını vermemiz gerekir. Biz bu toplumda birlikte yaşayacağız, birlikte Türkiye'yiz diyoruz. Özgürlük alanlarını, demokrasi içerisine oturtmamız gerekir, bu televizyonlarda filmlerde olacak, içki içenler de olacak, onlara saygı göstereceğiz. Ama o saygı göstermek bizim çocuklarımızı, ailemizi, şahsımızı eritecek, hasta edecek, bozacak ölçülere kesinlikle varmamalı.'' 

İÇKİ YASAĞI DEĞİL

Gündemdeki konunun içki yasağı olup olmadığının sorulması üzerine Arınç, yapılan uygulamanın içki yasağı olmadığını belirtti.
Bakan Arınç, son günlerde içki yasağı şeklinde gündeme getirilen konuya ilişkin Tütün ve Alkollü İçkiler Piyasası'nın yaptığı açıklamanın konuyu açıklığa kavuşturduğunu kaydetti. 
Yapılan işlemin, özel hayata müdahale noktasında olmadığını bildiren Bülent Arınç, işlemin gençlerin alkollü içeceklere ulaşmasının zorlaştırılması olarak algılanması gerektiğini söyledi. 

BAŞKANLIK SİSTEMİ BİZE UYMAZ

Başkanlık sistemini isteyenlere saygı duyduğunu kaydeden Arınç, ''Bu bir düşüncedir, rejimi değiştirmez. Fransa usulü bence daha uygun, tam başkanlık sistemine göre. Kaldı ki bu da anayasa meselesi. Ona göre dizayn etmek lazım anayasayı. Yenisi yapılacak nasıl olsa. Tartışılır, konuşulur'' dedi.
AK Parti tüzüğüne göre 12 Haziranda yapılacak milletvekili seçiminin kendisinin son seçimi olduğunu bildiren Arınç, bir siyasi hareketin yürüyebilmesi için partinin güçlü kılınması, çok iyi insanların yetiştirilmesi ve o insanların önlerinin açılması gerektiğini söyledi.

-CUMHURBAŞKANI GÜL'ÜN GÖREV SÜRESİ

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün görev süresine ilişkin bir soruyu şöyle cevaplandırdı:
''İlk seçildiğimizde, mevcut anayasa beş ve yedi yıldı. Anayasa, Ekim ayında değişti. Hukukun genel prensibi şudur ki bizim seçildiğimiz tarihte mevcut olan hükümler geçerlidir. Ben beş yıllığına seçildim, Sayın Cumhurbaşkanı yedi yıllığına seçildi.  Beş yıl olacaksa ikinci kez seçilmeye hakkı var diye düşünebiliriz.'' 
Milletvekili seçimine 4 yılda gidildiğini hatırlatan Arınç, Cumhurbaşkanlığı seçiminin de 5 yılda olması gerektiğini kaydetti.
Cumhurbaşkanlığı süresinin gelecek yıl netlik kazanacağını ifade eden Bülent Arınç, ''Sayın Cumhurbaşkanına karşı saygısızlık olmasın, durup dururken bir tartışma çıkmasın diye aslında bu konuda konuşmuyoruz. Bu konuda ben galip olan, etkili olan hukuki altyapısı olan görüşe katılabilirim'' dedi. 

-CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNİ BAŞBAKANLA KONUŞMADIK-

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Çankaya Köşkü'ne çıkıp çıkmayacağına ilişkin bir soruyu Arınç, ''2007 seçimlerinden önce kendisiyle görüştük, Abdullah Gül adayımız oldu. Yenisini görüşmedik yalnız. Özel bir konuyu sanıyorum birbirimizle paylaşırız'' sözleriyle cevaplandırdı.

RUHBAN OKULU AÇILMALI

Bakan Arınç, Fener Rum Patrikhanesini ziyaret ettiğini hatırlatarak, kendilerinin, azınlıklara patrikhaneye, farklı inanç gruplarına anayasa ve hukuk çerçevesinde eşit yaklaştıklarını vurguladı.
Yetimhanenin tapusunun Patrikhaneye verilmesinin çok önemli olduğunu kaydeden Arınç, ''Siyasi irade geçmişte bunu vermiyordu. Bunu cebimizden vermiyoruz, hukuk bunu gerektiriyor. Ruhban okulu taleptir. 'Din adamı yetiştirmek istiyoruz' diyorlar. Açılacak mı açılmayacak mı konusunda bir tek şey söylüyorum, açılması gerekir'' dedi.

HİZBULLAH'I TEOMAN KOMAN'A SORMAK LAZIM

Bülent Arınç, ''Hizbullahçıların serbest bırakılması vicdanınızı rahatsız etti mi?'' sorusuna, ''Etti tabi'' yanıtını verdi.
Hizbullah konusunda Meclis araştırması yapılması için Fazilet Partisi grubunu temsilen önerge verdiğini, ancak çoğunluğun buna taraftar olmadığını ifade eden Arınç, 2001 yılında bu tekliflerini yenilediklerini kaydetti.
Hizbullah'ı ''terör ve suç örgütü'' olarak nitelendiren Arınç, ''Çünkü çok caniyane infazları var. Arkadan yaklaşıp ensesine, şakağına kurşun sıkarak pek çok imamı katlettiler, din adamlarını hedef aldılar. Yani hepsinin dindar olduğunu var sayarsanız ki öyle söylüyorlar, Hizbullah, Allah'ın hizbi... Ama katlettiklerinin yüzde 90'ı din adamları veya manevi şahsiyetlerdir'' dedi.
Hizbullah'ın birileri tarafından PKK ile mücadele edecek bir örgüt gibi takdim edildiğini ifade eden Arınç, ''Hizbullah'ın neden kurulduğuyla ilgili birisine bir soru sorulacak olursa bu başta Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman'dır'' diye konuştu.

-''KOMİSYON KURULSA DA BAŞINA GELSEM''-

Geçmişte o dönemin araştırılmasının istenmediğini, ancak bugün Meclis araştırması açılmasında hiçbir engelin bulunmadığını kaydeden Bakan Arınç, şöyle devam etti:
'' Alemde hiçbir gerçek gizli kalmamalı. Yani mesela bir komisyon kurulsa da bunun başına ben gelsem diye beklerim. Bugünkü sıfatımla ben böyle bir şey yapamam. Ama bunu çok istiyorum.  1995'e kadar bir karanlık dönemin sadece dışarıdaki kitapçılar tarafından bastırılmış bir örneğini bulabilirsiniz. 
Bu aslında bugünkü PKK gerçeğini de Güneydoğu gerçeğini de bugün bazı yerlerde yapılan kazılarda çıkan kemikleri, iskeletleri de asit kuyularında doğru ya da yanlış az veya çok ortaya koyabilecek bir araştırma, ama engellenmiş.''

-''BAKANLIKTAN AYRILDIĞIMDA DÜŞÜNECEĞİM''-

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''O döneme ilişkin araştırmayı siz yapabilir misiniz?'' sorusunu, şöyle cevapladı:
''Ben bugünkü Başbakan Yardımcısı sıfatımla bunu yapamam. Ben hükümetin siyasi sorumluluğuna ortak bir insanım. Ama bakanlıktan ayrıldığım zaman bunu düşüneceğim. Bunun araştırılması BDP'lilerin istediği Hakikatleri Araştırma Komisyonundan çok daha önemli.'' 

Arınç, ''Hizbullah ölçeğinde Türkiye'nin belli bir döneminin örgütler ve cinayetler bağlamında, bağlantılar açısından, niçin, kimlerle irtibat... Mesela bir Cem Ersever olayını bugün açıkça çoğumuz bilmiyoruz. Buldanların nasıl katledildiğini, bunların görev olarak kimlere verildiğini... Jitem'in varlığını herkes kabul ediyor, ama resmi yazıya döktüğünüzde 'yok böyle bir şey' diyorlar'' diye konuştu.


-''YARGIDA ÇEKİŞME VAR''-

Bülent Arınç, ''Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, 'Anayasa Mahkemesi Kuruluş Kanunu tasarısıyla yeni bir süper temyiz mahkemesinin kurulacağını' söyledi. 'Bu bitmez bir yanda istinaf mahkemesi, öbür tarafta Yargıtay, Danıştay, davalar bitmeyecek büyük bir tehlike geliyor' dedi. Siz nasıl görüyorsunuz?'' sorusunu, ''Yüksek yargı içerisinde geçmişten bu yana bir çekişme var'' diye yanıtladı.

Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi arasında geçmişten bu yana yetki ve görev paylaşımı noktasında ciddi itilaflar olduğunu ifade eden Arınç, Anayasa değişikliğiyle birlikte Anayasa Mahkemesi ve HSYK'nın da yapısında değişimler olduğunu, Anayasa Mahkemesi Kuruluş ve Teşkilat Kanunu ile HSYK Kuruluş ve Teşkilat Kanunun buna uyarlanması gerektiğini belirtti.

ANAYASA MAHKEMESİ

HSYK kanununun çıkarıldığını hatırlatan Arınç, ''Anayasa Mahkemesi 17 üyeli oldu, bireysel başvuru hakkı tanındı, daireler halinde çalışacak, görev sahaları yeniden belirlendi. Bunun da yeni bir yasayla Meclisten geçmesi lazım ki seçim dönemine giriyoruz, bunu da bir an önce çıkarmamız lazım'' dedi. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, şöyle devam etti:
''Burada sanıyorum Yargıtay Başkanının iki noktada itirazı olmalı, birincisi bireysel başvuru hakkının tanınması yoluyla Anayasa Mahkemesi süper mahkeme olacak, Yargıtayın da kararlarını inceleme merci olacak. 

Türkiye'de yargı sürecini tüketmedikçe Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidemiyorsunuz. Türkiye'de yargı süreci tükendiğinde Anayasa Mahkemesine gideceksiniz. Geçmişten bu yana buna itiraz eder Yargıtay. Yani bizim kararlarımızı sen inceleyemezsin. Bir itiraz noktası odur.

Mesela Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan sıfatıyla yargılama yapmasını Yargıtay hiçbir zaman istemez. Bu görev bize verilmeli der. Üyelerinin profiline bakar, sizin içinizde cezacı yok der. Bir başka şekilde de sanıyorum Anayasa Mahkemesi üyelerinin özlük haklarında dahi iyi gelişme, avantajlar olacak. Buna yönelik itirazları olabilir. Bunların hepsini karşılarız. Bunların konuşulması doğaldır.''