BIST 9.717
DOLAR 32,49
EURO 34,91
ALTIN 2.439,53
HABER /  GÜNCEL

Ardıçın sarhoş olduğu an

Engin Ardıç sarhoşken kimi yazdı?

Abone ol Akşam Pazar'a konuşan Engin Ardıç, Ercan Arıklı öldüğü gün yazdığı yazıdan pişman. Şimdi 'Açlıktan ölsem, köprü altlarında yatsam asla Vatan gazetesine gidip ne iş istemem' diyor... Üniversitede solcu bir kıza aşık oldum katil çıktı

Son günlerin en sert, en açık ve en tartışılan yazılarını yazdı. Kalemini hiçbir konudan sakınmayan AKŞAM yazarı Engin Ardıç'ın, 'Sayın Başbakan, sizi devirecekler' cümlesiyle başlayan 21.05 tarihli ve Bülent Ecevit için kaleme aldığı 'Ölmüş gibi yazdım' başlıklı 22.05 tarihli yazısı haftanın gündemine oturdu. Engin Ardıç neden bu kadar sert yazıyor, ne söylemek istiyor? İşte polemiklerin yazarından Türk medyası, siyaseti, toplumu ve kendi özel hayatı hakkında çarpıcı açıklamalar...

Geçen pazar yazınızda Başbakan'ı açık açık uyardınız. 'Hükümeti devirecekler' uyarısını neye istinaden söylediniz?

Birçok isim aynı şeyi söyledi ama onlar biraz daha dolambaçlı söylediler. Ben direkt söyledim. Bu tabii edindiğim bir izlenim.

Kim devirecek sizce?

Derin devlet, gladio, kontrgerilla ya da ergenekon mu dersiniz, bilemem. Çeşitli kademeleri var. Yöneticileri var. Bir de tetikçi olarak kullandıkları zavallılar var. Genellikle aptalları kullanıyorlar. 'Besmele çekmezsen bomba patlamaz' demiş mesela. O zavallı 'gavurların attığı bomba niye patlıyor' diye bile soramamış. Kontrgerillanın kuruluş prensibine karşı değilim. Kağıt üzerinde bunun kuruluş amacı, Türkiye herhangi bir savaşta yenilir de işgal altına girerse işgal kuvvetlerine karşı gerilla savaşı yapmak. Bu yanlış değil. Beyoğlu'nda dolaşan bir Yunan devriyesine ateş açmak benim için de hoş olabilir. Severim silahlı çatışmaları. Ama Türkiye'de siyasi amaçlarla kullanılıyor kontrgerilla. Şimdi de hükümeti devirmek için...

HİÇ KİMSE CHP KAZANACAK DEMİYOR

Böyle bir yapılanmanın sadece yabancı güçlerin işgalinde harekete geçeceğini düşünmek saflık değil mi?

Öyle. Bir insan öldürüldü, kaç insan da yaralandı. Kaldı ki bu insanlar kapıcı Mehmet Efendi değil, yüksek yargıçlar. Bu korkunç bir şey. Sonra her ne olursa olsun bu işi İslamcılar yaptı süsü vererek hükümeti yıpratmak ya da devirmeye çalışmak hem kanun hem de ahlak dışı. Ve sanıyorum devam edecekler.

Başka bir amaç olamaz mı?

Görünürdeki amaçları hükümete gözdağı vermek, erken seçime zorlamak, Çankaya'ya AKP'den birinin çıkmasını önlemek. Olayın dış boyutunu bilemiyoruz. Arkasında ABD mi var? Bunlar Türkiye'yi ABD'yle birlikte İran'a karşı savaşa sokmak mı istiyor? Tam olarak bilmek zor.

Siz de bu noktada AKP'ye erken seçimi öneriyorsunuz...

Aklın yolu bir. Ben 'erken seçime gidin' dedim. Ama bu, Başbakan Erdoğan'a yenilgi gibi görünüyor. Zaten erken seçim olsa AKP kazanacak. Hiç kimse CHP kazanacak demiyor. Ama böyle gittikçe, ortam daha da geriliyor.

CHP'yi çok eleştiriyorsunuz, hatta bu yüzden sizi sağcı sananlar bile var?

Ben solcuyum. CHP eleştirisine gelince, siyasi anlamda sahtekar oldukları için kızıyorum. Bunlar solcu falan değiller. Geçen gün Deniz Baykal söyledi: 'Türkiye'de artık sağ-sol ayrımının bir önemi kalmamıştır.' Nasıl yani? Basında benim arkadaşlarım ayda 500 YTL'ye çalışacak, maaşlarına zam alamayacaklar ve solun anlamı kalmayacak, öyle mi! Ben adamın alnını karışlarım, siyasi anlamda.

Bazen çok keskin genellemeler yapıyorsunuz. 'Solcu kızların eli yüzü düzgün değildir' gibi...

Haklısınız ama demek insanlarda öyle bir izlenim bırakmışlar. Devrimci bacıların çoğu da öyleydi. Mesela ben Boğaziçi Üniversitesi'nde okurken, 1972 yılında, aynı üniversiteden iki kızın karıştığı meşhur bir 'Sandık Cinayeti' vardı. Bu cinayete adı karışan TİKKO adlı sol grupta çok güzel kızlar vardı. İşte ben o cinayeti işleyen iki kızdan birine aşıktım. Banu Ergüder'e. Bir içim suydu. Sonra katil çıktı işte... Yani yazıda genellemeler oluyor. Bazı devrimciler şöyledir, bazıları böyledir gibi yazınca da yazının tadı kaçıyor. Gerçi bu insanı tazminat davasından da korur.

Mesele solcu kızların güzelliği değil ki... Doğru yaptıkları bir şey olmadı mı hiç?

Tabii ki var. Ama gerek 12 Mart, gerek 12 Eylül kuşağı çok büyük hatalar yaptı. Hiçbirinin eylemi doğru değildi. Bir tek Türkiye İşçi Partisi Gençlik Kolları'nın yaptığı doğruydu. TİP'li olduğum için söylemiyorum.

RÜŞVET YESEYDİM ZENGİN OLURDUM

Peki olmak istediğiniz yerde misiniz?

Yazarlığı seviyorum. Yöneticilik yapmayı hiçbir zaman istemedim. Star Gazetesi'nde haber müdürlüğü teklif edildi, kabul etmedim. İsteseydim Star'da yayın yönetmeni de olurdum. Ama hiçbir zaman yöneticiliğe heves etmedim.

Çalışsam ne iyi olur, dediğiniz bir yer var mı?

Burada mutluyum. Ama neresi olabilir, derseniz mesela Hürriyet olmaz. Çünkü Hürriyet para vermez.

Sadece o yüzden mi?

Bir de Aydın Doğan grubunun eskiden beri bazı tavırlarını beğenmem. Hürriyet gazetesi seçimden önce AKP'ye çok karşıydı sonra AKP'yi desteklemeye başladı. Şimdi de 180 derece aleyhine döndü. Çok yanlış işler yapıyorlar. Ertuğrul Özkök'ün Danıştay baskını üzerine yazdığı yazı son derece çirkin, yanlış, taraflı. Yazılmaması gereken, hoş olmayan, ayıp bir yazı. Başa dönersek, Aydın Doğan grubunda çalışmam. Asla ve asla çalışmayacağım iki yer daha var: Biri Cumhuriyet diğeri Vatan gazetesi. Cumhuriyet gazetesiyle ideolojik, Vatan gazetesiyle de Zafer Mutlu nedeniyle... Çünkü Zafer Mutlu benim için şunu demiş: 'Bu kapıdan benim cesedim çıkar, Engin Ardıç ondan sonra içeri girer.' Dolayısıyla Zafer Mutlu bana yarın gelse de 'Engin sana 86 bin dolar maaş, 2 milyon dolar da transfer ücreti, bir villa, limuzin' dese cevabım 'hayır' olur. Bunu da lütfen yazın. İçi rahat olsun; sokaklarda sürünsem, açlıktan ölsem, köprü altlarında yatsam asla Vatan gazetesine gidip ne iş isterim ne de onların teklifini kabul ederim. Onun dışında yazılarıma karışılmadığı sürece Milli Gazete'de de yazabilirim. Vakit'te yazmam tabii... Siz sordunuz diye söylüyorum, okuyucu ya da Serdar Turgut 'herif transfer beklentisi içinde' diye düşünmesin. Akşam'da mutluyum. Mesleki açıdan bir sorunum yok. Ha, zengin olamadım ama öyle bir idealim de yok zaten. İsteseydim olurdum, legal ya da illegal yollardan.

Mesela Star'da, Cem Uzan döneminde mi?

İsteseydim Cem Uzan'dan çok iyi para alırdım. Ama ben orada sadece yazımı yazdım ve para aldım. İşim yazmaktı. Ha, Cem Uzan bana acıyıp da 'Al sana Rumeli Holding'den yüzde 1 hisse dese' alırdım da. İyi ki vermemiş, şimdi ayvayı yemiştim. Zaten bu yüzden yaşanan fırtınada bana bir şey olmadı.

İllegal derken...

Rüşvet yeseydim şu an en aşağı 5-6 milyon dolarlık adamdım.

Rüşvet teklif edildi mi ki?

Hayır ama teklif edilmesinin kapısını açabilirdim. İnanın öyle olsa 5-6 milyon dolarım olurdu. Ne yazık ki 100 bin dolarım var. Kefen parası olarak saklıyorum (gülüyor).

Fena sayılmaz...

Tabii ki ama kefen parası, yarın öbür gün Serdar Turgut beni kapının önüne koyarsa diye (gülüyor)... Şaka bir yana mesleki açıdan doydum. Mutluyum.

Cem Uzan'la görüşüyor musunuz?

Aslında çok görüşmeyiz. 12 yıl boyunca çok güzel bir dostluğumuz oldu. Star'da çalışırken bile 6 ayda bir görürdük birbirimizi. En son üç ay önce bir yemekte karşılaştık.

Ne yapmayı düşünüyor, söyledi mi? Tekrar medyayı düşünüyor mu?

Yo, medyayı düşünmüyor. Genç Parti'ye dair hala bir takım umutlar içinde. Sanıyorum AKP dışı sağın liderliğine oynamak gibi bir hevesi var. Ben bunun gerçekçi olduğunu düşünmüyorum. Göreceğiz.

Cem Uzan yaşadıklarını sizce hak etti mi?

Yapılanları hak etti mi bilemem. Ama kendisine uygulanan kanun geçerli bir kanun. Yani kanuna uygun bir durum var ama hukuka uygun mudur, işte o tartışılır!

Ahmet Kekeç ve Fikri Akyüz'ü severek okurum

Hangi yazarları okursunuz?

Bizim gazeteden Serdar Turgut'u, Oray Eğin'i, Mansur Forutan'ı ve Deniz Gökçe'yi sürekli okurum. Bekir Coşkun'a mutlaka bakarım. Hıncal Uluç'a, Fatih Altaylı'ya da. Merakımdan. Size tuhaf gelecek, Yeni Şafak'tan Ahmet Kekeç ve Fikri Akyüz'ü severek okuyorum. Bir kere bilgili çocuklar. Bazen beni taklit ettikleri de oluyor ama yerleşik, kalıplaşmış birtakım değerlerin üzerinden bakabilen insanlar. Hiç bakmadığım yazarlar da var. Çetin Abi'yi uzun zamandır okumuyorum. Emin Çölaşan'ın aşağı yukarı ne diyeceğini biliyorum. Ayşe Arman'a da bakmıyorum. Pakize Suda'yı eskiden okurdum ama şimdi değil. Ama biri diğerinden daha iyi yazar veya daha kötü yazar diye söylemiyorum. Bu benim tercihim. Beni de hiç okumayan insanlar var.

Sandık Cinayeti

1972 yılının Haziran ayında işlenen ve Sandık Cinayeti olarak tarihe geçen olayda , o dönem Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi olan Banu Ergüder, bir sandıkla Paşabahçe sahilinde beklerken yakalanır. Sandığın içinden Adil Ovalıoğlu adlı kişinin ceseti çıkar. Bu cinayet nedeniyle Banu Ergüder, Garbis Altınoğlu, Zuhal Aksoy ve Mehmet Ümit Necef, İstanbul 2 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nde yargılanır. Kimileri idam, kimileri ömür boyu hapisle cezalandırılır.

Ercan Arıklı'yı sarhoş kafayla yazdım

Sonradan 'ayıp ettim' dediğiniz yazılarınız oldu mu?

Birkaç film, mesela Kubrick'in Eyes Wide Shut'ı ve Chicago için kötü yazmıştım, sonra tekrar seyrettiğimde çok hoşuma gittiler.

Son yazdığınız Ecevit yazısı veya Ercan Arıklı'nın ölümünden sonra yazdığınız yazı için de benzer duygular hissettiniz mi?

Ecevit'in ne kadar dürüst, namuslu, sempatik bir kişi olduğunu kimse tartışmıyor. Onun siyasi hayatındaki başarısızlıkları, beceriksizlikleri üzerinde durdum ki, bu başka bir şey. Allah gecinden versin, ölünce yazılamayacak bunlar. Hayattayken yazmanın doğru olacağını düşündüm. Bakın Çetin Emeç, Abdi İpekçi ve Uğur Mumcu alçakça öldürüldükleri için kahraman oldular. Ama bu onlara öyle bir dokunulmazlık sağladı ki, bugün bile onların hakkında hiçbir babayiğit kötü bir şey yazamaz. Ben yazarım, ama zamanı gelmediği için yazmamışımdır.

Ercan Arıklı'yı anlattığınız köşe yazınızda da mı aynı refleksle hareket ettiniz?

Ercan'ın öldüğü haberini aldığım zaman çok üzüldüm, çok kötü oldum. Adada yazlıktaydım ve meyhaneye gitmek üzereydim. En son Nokta'da onunla çalıştım. 1987'nin sonunda kovdu beni. Bugüne kadar da iki kişi kovdu zaten: Ercan Arıklı ve Ali Taran.

Reklam yazarıyken mi kovuldunuz?

Evet. Ama haklıydı Ali Taran, hiçbir şey yazmıyordum. Ama Ercan haklı mıydı, tartışırız. Dediğim gibi meyhaneye gitmek üzereyken televizyondan öldüğü haberini aldım. Çok üzüldüm, gittim o ruh haliyle de bayağı sıkı içtim. Eve geldim ve o kafayla yazı yazdım. Böyle bir durum hayatımda ilk ve sondur.

Pişman mısınız?

Evet pişmanlık duydum, sarhoş kafayla yazdığım için. Yani ertesi gün, belki iki - üç gün sonra yazmam gerekirdi. Belki de hiç yazmamam... Allah rahmet eylesin, deyip geçebilirdim.

Başka bir gün yazsanız aynı yazıyı yazmaz mıydınız?

Yazmazdım. Ama sarhoş kafayla yazmama rağmen, hala o yazıda yanlış bir şey yazdığımı sanmıyorum. Duygusal bir yazıydı ama o yazıda yalan ya da iftira yoktu.

Çalışırken sever miydiniz?

Ercan'ı sevdiğimden ona çok kızdım. Haksızlık etti. Benim ona duygusal yaklaşımım, hani yanlış anlaşılmasın sevdiği tarafından aldatılmış bir kadının ya da erkeğin hissettiği şeyler gibiydi. Bana korkunç haksızlıklar etti. Suçum yokken beni işten kovdu. Sonra en vahşi kapitalistin yapmayacağı bir şeyi yaptı.

Bana bir yıl önce verdiği ikramiyeyi zorla geri aldı.

Kürşad Oğuz-Aykut Aykanat/AKŞAM PAZAR