BIST 9.125
DOLAR 32,37
EURO 34,96
ALTIN 2.325,57

Antalyanın yüz akı; Side/Kumköy’den izlenimler….(1)

Kumköy için; hem iyi, hem kötü tespitlerim var…

TÜM OKURLARIMIN 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMINI VE KURBAN BAYRAMINI KUTLAR, ÜLKEMİZE ve İSLAM ALEMİNE; HUZUR-SAĞLIK-MUTLULUK VE BARIŞ DOLU GÜNLER GETİRMESİNİ DİLERİM.

Ağustos ayında, Turizm cenneti ülkemizin, bir başka köşesini ziyaret ettik. Kumköy, bir oteller bölgesi;  kumsalı, hafif rüzgarı, yeşilliği, mavi bayraklı denizi ile özel bir yer…Alanya gibi kayalık, taşlık ve dalgalı  değil…

Oteller dolu, gemi ile yapılan gezilere ilgi büyük. Yabancılar da var, yerlilerde…

Otellerin mimari yapıları farklı. Çoğunu heykeller süslemiş. Her millete göre seslenen yapıları var…Elbette, otel deyince en az 300 kalem hizmetten bahsediliyor. Bir kriz anında hepsi birbirini tetikleyip büyük zarar oluşuyor.(Geçen yıl olduğu gibi)

Cuma günü namaz kılmak için cami aradık, 3 km sonra bulabildik. Side Fatih Camisi, güzel ve büyük.. Girişte hayır için “biskevüt” dağıtıyorlardı. Caminin altında yöresel yemekler yapılan bir yer var. Esnaf orda yemek yiyor. Kuru fasulye, pilav, cacık=10. TL, Etli yemek olursa 13.Tl yemekler lezzetli…

Side’den Kumköy’e uzanan bulvarların isimleri devlet büyüklerine ayrılmış: Atatürk Bulvarı, İnönü Bulvarı  Celal Bayar Bulvarı, Süleyman Demirel Bulvarı v.b.

Çarşı denilen meydanda bolca tuhafiye dükkanları var. Her şey peşin, kart çalışmıyor ve euro üzerinden…Esnaf; “zaten iş yok, bir de bankalara vermeyelim” diyor.  Marketlerde güncel ev ihtiyaçları satılmıyor, onlar bu işi 2 büyük markete (AIOI ve Carfour) devretmişler, Şok,Migros ve BİM ortalarda gözükmüyor. Burada; pastane, tamirci, telefon bayii  v.b. bulmak mümkün değil. Bir (Akbank) ATM var, diğerleri 3 km ötede,  banka şubeleri de öyle.(Ziraat, Akbank,İş, Deniz, Yapı,Vakıfbank şubesi var.) Migros 3 km sonra. Yani, bir işiniz düştüyse Manavgat’a inmeniz lazım. Kumköy-Manavgat 3.5 tl, Kumköy-Side 2.5 tl, ordan da Belediye ile Side merkeze (1 tl) inebiliyorsunuz.

Oteller bakımlı, dolmuş bol, yollar temiz, istediğiniz yere gidebiliyorsunuz. Kumsalda yer kalmamış, her yer parselli, yerli  halk kumsala gelmiyor, çünkü yerleşim yerleri yok.…Akşam 18.30 oldu mu sahil boşalıyor, herkes yemeğe koşuyor, o zaman bile yetkililer şezlonglara oturma izni vermiyorlar. “Bu sahil … otel müşterilerine aittir, yabancılar giremez” yazıları hoş kaçmıyor…Zaten yabancı yok, arada kalan birkaç sitenin insanları var…

Yüzmeye gelince, zaten yerlilerimiz yüzme bilmiyor 1 m suda çırpınıyorlar. Botlar, kolluklar ve simit üzerinde insanlar…  Yabancılar da aynı, kurallara göre yüzen ve açılan bir kişi göremedik… Yabancılar, deprem korkusu ile olacak! hep bir birlerine sarılarak denizde duruyorlar. Bunu gören yerlilerimiz de önce ayıplar  bakışı fırlatıyor, sonra kurala uyuyorlar…Hayat bu!… Acaba, oteller veya belediye, müşteriler için yüzme kursları açamaz mı? Veya neden açmazlar?  diye düşünmeden edemiyorsunuz…

Sahil boyunca çok sayıda voleybol sahası var. Sabah10.30 ve akşam 16.30 da sahadayız.  Vay, arkadaş…Bu kadar mı spordan yoksunluk olur, topa vurmayı bilmeyen kişi olur mu?!…Hani yabancılar spora çok önem verirdi?!...

Side, Kumköy ve civarındaki otellerde aileler fazla ve çok sayıda çocuk var…Alanya; bu bakımdan tek, bağımsız kadın ve erkeklerin (yöre tabiriyle avcıların” geldiği yer olarak biliniyor…İnşaat olmadığı için, akşam üzeri sahiller magandalarla dolmuyor, bu da iyi bir şey…

Sahillerde Ankara  türküleri, şıkıdım havaları, disko havaları  v.b. çalınmıyor. Tam bir sessizlik hakim, bu çok güzel…Gemilerde bile gürültü  kirliliği  yok…Şort mayo yerlilerde, slip mayo yabancılarda %90 kullanımda.

Oteller o kadar çok yer kaplamışlar/otellere o kadar çok yer verilmiş ki; çay/meşrubat içecek bir yer yok…

Manavgat’ta kitap fuarı var…Belediye CHP’de ise, o zaman CHP' liler ya da hükümete aykırı yazarlar konuşmacı olarak çağrılıyor. (A.Arseven, İ,Alnıaçık v.b.) Aynı durum tersine olunca da bu defa hükümete yakın köşe yazarları kaymağı yemeğe başlıyor… Oysa, farklı  ama olgun seslere bu ülkenin çok ihtiyacı olsa gerek…

Görevliler, her yerde olduğu gibi; uzun pantolon, ayakkabı, armalı gömleklerle ile terleyip duruyorlar, şoförlerde aynı… Boyunlarında sürekli havlular var, hoş durmuyor…Oysa turizm  kentlerindeki  görevlilerde;  mutlaka diz altı şort, kısa kol tişört, özel plaj ayakkabısı  olmalı…

Oteller büyük ve denizden yukarda olduğu için, sahilden küçük motorlarla servisler çalışıyor. Yolun çok gerisinde kalan (500m-1 km)  oteller dahi, özel plaj yeri kapatmışlar.

Kıyıda barı olan oteller zorda, çünkü sürekli  sahilden bir içme refleksi geliyor. Uzakta olanlar ise ellerinde bardaklar/sular ile sahile iniyorlar. Kısaca; her şey dahil konsepti, insanları etkiliyor. Göbekler bir adım önde gidiyor. Yapılan  israfı tahmin edebilirsiniz!...

Side otelleri,  kayalıklar arasında olan küçük kumsalları parsellemişler, inip oturamıyorsunuz. Her otelin görevlileri, sürekli dolaşıyorlar. Diyelim ki, indiniz, en az 200 şezlong boş ve siz birine iliştiniz, ona bile itiraz geliyor, o derece halka karşı emir almışlar. Kollarınızda otelin bandı yoksa hiçsiniz durumu!...

Side'nin dar olan sokaklarında dolaşıyoruz, kıyı boyunca özel yerler hazırlanmış, resim çekmeye yer bırakılmamış, mutlaka bir şey içer/yerseniz oturabiliyorsunuz… Belediye, sanki vergilerden değil, iş yerlerinden  aldığı paralarla işleri yürütüyor!...Halk vergi vermiyor anlayışı…

Otellerden Side'ye sahilden güzel bir yürüyüş yolu yapılmış, 3.5 km lik yol yürüyüş yapmak için ideal...Akşam yemeğinden sonra giyinen/kuşananlar çocukları ile geziniyorlar. Çocuklar için her akşam animasyon var…(20.30-20.50) Ancak, durmak, dinlenmek için oturacak bir sıra/bank yok…

Corolla Otel, Larissa, Merce sun, Sentido otellerinin denize ulaşımında güzel bir yol yapılmış (500m), ancak denize ulaşan,son  50m lik yol sular içinde, mazgallar kırık, parkeler düzgün değil,50m de boğulmak olmuyor!...

Oteller arasında 2 katlı/villa tipi, denize sıfır  siteler var…Ancak, böyle bir yerde, böyle bakımsız nasıl bırakılır/olur anlamak mümkün değil!...Yabancılar olsa burayı pırıl pırıl yaparlar, neden onlar kadar olamıyoruz? Eksiğimiz ne?Anlayamıyoruz!..

Konuştuğumuz yöneticiler; “aidatların ödenmediğini (yıllık 200-250TL), 15-30 gün  geliyorum neden vereyim diyenlerin çok olduğunu, az kalanların binalarına bakmadığını, bir kısmının kiraya verildiği için ev sahiplerinin ilgilenmediğini, yöneticilerin iş yapmadığını, iki kişi bir araya gelince tartışma yaşandığını, herkesin bir hava içinde olduğunu, kariyerli kişilerin dahi buralarda tanınmaz hale geldiklerini, dedikodunun/çekememezliğin  çok olduğunu, her yönetici hakkında yedi/bitirdi/çalışmadı v.b. konuşulduğunu, ortak yaşama kültürünün ve saygının bir türlü oluşmadığını” anlattılar.

Tabii, gözlerimizin önünden Alanya’daki sitemizde yaşananlar aktı geçti…Sitenin adı, bölge  değişiyor, ama bizim insanlarımız “yazlık sahibi” olunca, “akıllarını yitiriyorlar” –sonradan görme durumu- galiba…Laf,dedikodu, yıpratma v.b. Allah, kimseyi bu insanların kışlık komşusu yapmasın!... Alanya’daki sitemizde, son 3 yıldır süren gerginlik sonucu  beklenen oldu ve denetim raporu ibra edilmedi, mahkemelik olmuşlar... Mesleklerinde başarılı olamayanlar, mahkemelerden zorla kurtulanlar, sitelerde yöneticilik/denetçilik için can hıraş çabalıyor. Yani; tatil yerine hır gür, tadı kaçıyor…Koca koca (yaşlı) insanlar, oturaklı kalmayıp taraf oluyorlar, üç-dört yıl beraber yiyip-içip/geziyorlar sonra aleyhine geçiyorlar ve yönetimdekilerle oyun  oynuyorlar...Tam bir küçük Türkiye...Yazık!...

Sonra da aynı kişiler, oturup; ülkeyi kurtarıyor, siyasetçileri eleştiriyor, belediyeleri kötülüyor, yeşili korumak için mitingler yapıyor ve çocuklarımızın iyi yetişmesi için çabalıyor!…Komik ve acınası bir durum…

Acaba, doğru yolda mıyız?

Biz görevlerimizi yapıyor muyuz?

Sorumluluk içinde davranıyor muyuz?

Küçüklere/gençlere  örnek oluyor muyuz?

Büyüklüğümüzü beceriyor muyuz? diye düşünen yok, yazlıkları var ya!!!!

J.J.Rousseau’nun temel düşüncesi; “insanların mutlu ve temiz olarak doğduğu, ama toplum tarafından bozulduğu” şeklindedir.

Bu cümledeki  “toplum kim ve kimlerden oluşur?!”  diye düşünmek en iyisi galiba…

Gelecek yazı: Otellerin 'katı atık'a bakışı ve her şey dahil sistemi...(2)