BIST 9.645
DOLAR 32,55
EURO 34,88
ALTIN 2.429,70

Ankara Müzik ve GS Üniversitesi, terminoloji hatalarıyla işe başladı!...

Türkçe’den vazgeçmeyiz, ama; terminolojik alan dili de korunmalıdır.

GÜNCEL: Dün akşam, Amerikan Hastanesi A Salonu müzikseverler tarafından dolduruldu. Katılımcı ve canlı bir seyirci; Amerikan Hastanesi TSM Kulübü Korosu tarafından, Şef Serhat Sarpel öncülüğünde seslendirilen  şarkılara eşlik etti... "25.İstanbul Türk Müziği Festivali" açılış konserini renklendiren; Koro solistleri, Konuk Sanatçımız Meral Azizoğlu ve orkestra Pandora  muhteşemdi. Başhekim Dr.İsmail Bozkurt'a, koro sorumlusu Prof.Dr.Birsen Durmaz Çetin'e, İletişimi sağlayan, koordinasyon sorumlusu Sibel Tanır'a  TEŞEKKÜRLER...

Cumhurbaşkanımızın talimatları ile “Müzik Üniversitesi” -adı değişerek- kuruldu, ama, hala, “Konservatuarların statüsü” tam olarak ortaya konamadı; kiminde  Yüksekokul, kiminde Fakülte, kiminde Akademik Birim altındadır!..

Sorunlar çözülemedi; Master ve doktora/sanatta yeterlik programlarının açıldığı Enstitülerde dahi birlik yok; kiminde Sosyal Bilimlerde, kiminde Fen Bilimlerde, kiminde Güzel Sanatlarda!... Sanatta yeterlik/doktorada;  “sanatında iyi olan öğrenci”  yeterli ağırlık veremediği için ve “ÜDS/YDS’ nin barajı nedeniyle”  yükselememekte, “Sanatta yeterlik eğitimi” yapan, hala “unvan” kullanamamakta... (7100 Sy. yasa ile Dr. mu oldular?)

Konservatuar Müdürü, “senatoya” katılmakta, ancak, statü gereği, kendisini ilgilendiren konuların karara bağlandığı “üniversite yönetim kuruluna” girememekte...

Müzik Üniversitesi’nin adının  “Müzik ve Sahne Sanatları Üniversitesi”  olması, İstanbul’da kurulması için çok çaba gösterdim. Hatta; Kuleli Askeri Lisesi’ni, Yenibosna’daki Zaman Gazetesi binasını ve Mecidiyeköy’deki İpek Ün./Kanaltürk binasını yer olarak gösterdim. Öğretim Elemanı bulma konusunda İstanbul’un; kültür ve sanat şehri/merkezi olduğu için sıkıntı çekmeyeceğini, ama, Ankara’nın çekebileceğini yazdım.

Yine, rektör profili çizdim ve kurumun başarılı olması için -bu konuda- ısrarcı oldum; “Bu arada, rektör adayları için; “daha önce “idarecilik” yapmış mı?.. Yapmışlarsa kurumlarında nasıl “izler” bırakmışlar?.. Kurumlarını “ileri” götürmüş mü?., Kurum içinde “sosyal barışa ve liyakata” önem vermiş mi?.. “Kurul kararlarına saygı” göstermiş mi?.. “Ben” egosundan “biz”e geçmiş mi?.. “Paylaşıma” önem vermiş mi?.. “Yabancı dil belgesi” sağlam mı?!.. Ve en önemlisi  “etik” mi?..” v.b. araştırılmalı dedim. (Ki bu maddeler, takdir edersiniz ki  her rektör için aranmalı/uygulanmalıdır. Bir kişiye münhasır değildir.)

Ayrıca, yazdığım gibi, Fakülte isimlerinin, güncel “müzik teorisi açısından” hatalı olduğunu düşünüyorum. https://www.internethaber.com/guzel-sanatlar-alani-yapilanmasinda-akortlar-tutmuyor-1833291y.htm

Son değişiklikle; “müziğin” öncelendiği belirtilmiş, ama tamlama yanlış olmuştur. Böyle durumlarda; “Güzel Sanatlar ve Müzik Üniversitesi” doğru tamlamadır. Gelinen nokta, ilk söylemlerle hiç uyuşmadı. Müzik ve Sahne Sanatları Üniversitesi’nin doğru isim olduğunu düşünüyor, bu üniversite çatısı altında “Güzel Sanatların” olmasını doğru bulmuyorum. Daha geniş bilgi için “internethaber” deki yazılarıma bakılabilir. Mart başında, rektörlükçe;  bazı akademisyenlerin çağrıldığı  2 gün süren bir arama konferansı da yapıldı. Benim hayatımda;  -bir kez daha belirteyim- kişilerle ilgim yok, kurumcuyum.

Büyük  iddialarla  kurulduğu; konservatuarlar gibi değil, farklı olacağı söylendiği için dikkatle takip ediliyor.  Ankara Müzik ve  Güzel Sanatlar Üniversitesi  Rektörü Prof.Erol Parlak, atandıktan sonra, Çiğdem Alyanak’ın (A.A.) sorularını cevaplamıştı: "Dünyanın en zengin kültür coğrafyasında yer alan Türkiye'nin, binlerce yıllık kadim birikimini anlamak çok önemli. Üniversitemizin temel felsefesi bu olacaktır. Ancak bu yaklaşımdan salt belli müzik türlerinin ele alınacağının anlaşılmaması gerekir. Türk halk müziği, Türk sanat müziği, batı müziği yanında ayrıca çeşitli müzik türleri de ayrımsız biçimde bir arada olacak. Ruhunu Anadolu'dan alan, ancak, evrenselliği gözeterek dünyaya geniş bir medeniyet ufkuyla bakabilen, ülkemizin müzik sanatına dair sahip olduğu tüm imkanları olumlu bir potansiyel olarak değerlendiren bir kurum olmalıdır. Üretken, dinamik, Ar-Ge ve inovasyonu teşvik eden, yaratıcı fikirlerin filizlenmesine olanak tanıyan, öncü yapısıyla değişime yön veren, uzman bilim-sanat insanları yetiştiren, güçlü ve kimlikli bir temsiliyeti olan, alanında fark yaratacak etkin bir üniversite, müzik sanatı ve bilimi üzerinden ülkemize önemli katkılar sağlayacaktır.”

Biraz önce;”… bu üniversite çatısı altında “Güzel Sanatların” olmasını doğru bulmuyorum..” demiştim. Haksız mıyım? Rektör E.Parlak’ın yukarıdaki sözlerinde, müzik dışında bir alan var mı? Yok!...Bu sözlere katılıyorum ve; kadrolaşmadan önce, uygulamadaki yanlıştan bir an önce dön(ül)mesi gerektiğini, 38 yıllık bir müzik insanı ve gerçekçi/dürüst/etik  bir dost olarak  bir kez daha yineliyorum.

Bakın M.Ş.Eygi (M.Gazete/05.03.2018) bile, GSF’lerden umudu kesmiş ki, alan dışı olmasına rağmen; DİB bünyesinde Güzel Sanatlar Müdürlüğü kurulmasını teklif etmiş  ve  müdürünün nasıl olması gerektiğini yazmış; “….En az yüz geleneksel sanat veya zanaat hakkında sağlam kültürü olmalıdır. Batik, dağlama, kumaş üzerine ebru, papirüs, kâğıt aharlama, müzelik koleksiyonluk sanatlı kitap cildi, takkecilik, arakiye, el tezgâhlarında dokunmuş kumaşlar, sanatlı çömlekler, el işi cam sanatı, Beykoz Murano cam objeleri, tesbihçilik, halı ve kilim, suzeni, ikad, tabiî maddelerle boyacılık, daha neler neler…Bu gerçekten saygı değer zatın geleneksel sanatlarla ilgili kitapları ve ilmî makaleleri yayınlanmış olmalıdır.Giyimi serpuşu harika olmalıdır.Makam arabası lüks bir Mercedes olmamalıdır. İkinci el, ucuz bir Jaguar olabilir. Muhterem, Türkiye’nin bir numaralı geleneksel islamî ve millî sanatlar üstadı olmalıdır.Böyle muhterem bir zat, kendisine imkân verilirse, hizmetleri kösteklenmezse, ayağına çelme takılmazsa; büyük fütuhata nail olur, beş sene içinde ülkemizi sanat bakımından ihya eder….” Yazar, böyle bir müdür arasın, bakalım bulabilecek mi?

Şu anda tek olan Müzik  ve GS Üniversitesinin her alanda; örnek olması, müzik terminolojisini doğru kullanması bekleniyor…Çünkü, ortaya büyük bir iddia konuldu ve beklenti yaratıldı

Terminoloji v.b. konularda iddialıyım. Bugüne kadar yayımlanan 1200’e yakın makale, danışmanı olduğum  tezler, düzenlediğim sempozyumların kitap editörlüğü v.b. çalışmalar beni bazı konularda uzman yaptı. (Aşağıdaki akademik eleştirilerim;  kişisel değil, kurumsal düşünülmelidir)

Kurucu Rektör olarak atanan, İTÜ TMDK mezunumuz  Prof. Erol Parlak ve arkadaşımız  Prof.Dr.Turan Sağer, nihayet çalışmalarını bitirdi ve ilk anda  10 Öğretim Üyesi alımı için ilana çıktı.(28.02.2018/Resmi Gazete) https://www.kamusaati.com/personel-alimi/ankara-muzik-ve-guzel-sanatlar-universitesi-akademik-personel-alimi-ilani-h31821.html

Şimdi ilana bir göz atalım…

Belirtilmemiş ama, şartlarda adayların;

1/“Müzik  Alanı Lisansı  Mezunu Olmaları Tercih Sebebidir”

2/“Müzikoloji ve Müzik Teorisi  Alanına Başvuracakların Bir Çalgıyı İyi Derecede Çalmaları Tercih Sebebidir”  ibaresinin  mutlaka konması gerekirdi.

“Müzikolog’un bir çalgı çalması gerekmez” sözü, “eski” bir görüştür. Tıpkı; "Ses Eğitimi Bölümü öğrencilerine çalgı dersine ne gerek var?" yanlışında olduğu gibi!.. Bu yanlış görüş nedeniyle, bir çok müzikolog arkadaşımız çalgılarını bir kenara koymuşlardır.  Bu kadar konservatuar varken; müzikoloji alanını sadece kitaplar/yayınlar/kaynaklar v.b. görmek doğru olmasa gerek!... Müzikolog’un; çalgı çalması, ona ufuk açacak, çalışmalarında yardımcı olacaktır.

Kadro alım açıklamalarda; ‘kişi gösterilmeyecek, şüphe uyandırmayacak şekilde/genel  olması da’ etik bir kuraldır...

Ayrıca;

1/ Henüz, 21.yy.ın  18. Yılındayız… 20. yy. müzikleri netleşti mi ki 21.yy geçilmiş?! 18 yılda yy. dönem müzikleri oluşuyor mu? 21.yy  müzikleri üzerine çalışma yapan kişi, diğer y.y. müziklerle ilgili bilgi sahibi olmayacak mı? Mesela; 20. yy müzikleri nelerdi? Kim bu ilginç çalışmayı yapan akademisyen?  “Dönem müzikleri  üzerine çalışmaları olmak” doğru olurdu.

2/ “Geleneksel” kelimesi,  “alaturka” gibi artık kullanılmıyor. Gelenek; “öteden beri yapıla gelen şeyler, alışkanlıklar” demektir.  Eski 1980’li tartışmalara -Geleneksel Türk Müziği v.b.- dönülmemelidir.  Geleneksel müzikler zaten  makamsaldır ve bizdeki adı; Türk müziğidir. Türk müziği terimi; halk, sanat, tasavvuf v.b. bir çok türü  kapsar ve; geçmişi, geleneği, devamlılığı v.b. vardır...Mesela; Geleneksel Halk Oyunları (Halkta karşılığı başka olan dans kelimesine karşıyız) demiyoruz.  Ayrıca;  ilanda geçen; “Geleneksel müziklerimiz….”  olmaz, “Geleneksel müzikler” denilmeliydi.   “Türk müziği ve  teorisi üzerine çalışmaları olmak” doğrusudur.

3/ “Türk Müzik Teorisi” nasıl bir adlandırmadır? Üstelik bir önceki ile aynı anlamda olduğu halde!.. İki gün süren  son arama toplantısında bunlar görüşülmemiş midir? Terminolojide yanlış olmamalıdır. “Türk müziği  ve teorisi …” doğrusudur. Yoksa, “Türkiye’de  müzik teorisi mi” düşünülmüştür? O zamanda, genel olarak  “Müzik Teorisi…” denilmeliydi. Bu konuda “Müzik Teorisi; Akademik Müzik Eğitiminde Nasıl Anlaşılmalı ve Nasıl Konumlanmalıdır/2017” başlıklı bildirime bakılabilir.

4/ “Çağdaş….…Keman…” amaç nedir? Neden piyano değil? Çağdaş; “aynı çağda yer alanlardan/yaşayanlardan/geçenlerden” demektir. O dönemde -Rus Beşleri, Fransız Altıları v.b. guruplarından etkilenerek-  5 besteci, (A.Saygun, F.Alnar,U.C.Erkin,C.R.Rey, N.Kodallı)   kendilerini  “Türk Beşleri”, “Çağdaş Türk Bestecileri” olarak lanse etmişlerdi. Biliyoruz ki, burada “çağdaş”; “öncü” anlamında  kullanılmıştır.  Çoksesli müzik alanındaki bestecileri artık bu adla tanımlamak doğru değildir. Ve; “alaturka” gibi,  bu “çağdaş”ta  kullanılmamaktadır.  “Çoksesli Müzik Bestecilerinin Çalgı(sal) Eserlerinin  Analizlerine……” doğrusudur.

5/ “Müzik Teorisi ….interaktif…” çok çalışılan bir alan değildir.

6/ “Ses sistemleri”  ile “ses kayıt sistemleri” birbirine çok yakın alanlardır.  Konu uzmanları ile yaptığım görüşmelerde; henüz ülkemizde ses sistemleri ile ses kayıt sistemlerini üzerinde toplayan  kişilerin  yetişmediğini öğrendim. Yabancı  ülkelerde nasıl oluyorsa oluyormuş!.. Bu iki alanı üstlerinde taşıyan yabancı hocalar olmasına rağmen, iyi  koşullardaki, ‘çok başarılı eşbaşkanların!’ görev yaptığı  -anısına beste yarışması bile yapılan var-  İTÜ MİAM’dan bile yetişmiyormuş. Bu da önemli bir sorun olsa gerek. Aman arkadaşlar, ‘müzik terminolojisine’  lütfen biraz daha  dikkat diyoruz…

Not: Bu yazımızın yayına verilmesinde ağır davranılmıştır. Değişik illerden arayan müzik akademisyenleri aradılar, bilgim yoktu!.. Ve, şu anda “pişmiş aşa su katmak” istemedim, açıklanan kadrolara alımın yapılmasını bekledim. Sonuçta arkadaşlarımıza   yetki verilmiştir ve sorumlu onlardır…

NOT: A.Doğan ödülünü alan, hocam, bağlama virtüozu Arif Sağ ile, dostum Murat Meriç (Hürriyet,Kitap)  güzel bir söyleşi yapmış. Hocam, çok özel noktalara, ders verecek şekilde  değinmiş. Okunmasında yarar görüyorum.

Günün sözü: “Sen verdikçe dost görünen çok olur. İste de gör, hepsi yok olur. Sen kendine yetmeyi öğren, dünyanın malına gözün tok olur.” (Mevlana) 

Resim. 22 Nisan 2018 Cumartesi,Saat:19.30'da,  Kartal Bülent Ecevit Kültür Merkezi'ndeyiz.25.İstanbul Türk Müziği Festivali'nin ikinci, konserinde Konuk Sanatçımız, Bağlama virtüozu  Erdal Erzincan olacak..Bekliyoruz.