BIST 9.056
DOLAR 32,31
EURO 35,12
ALTIN 2.301,95

Aleviler ne istiyor?

Abant Platformu'nun düzenlediği Alevilik ve Sünnilik “Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak” toplantısı pek çok açıdan verimli bir toplantı oldu.

Abant Platformu'nun düzenlediği Alevilik ve Sünnilik “Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak” toplantısı pek çok açıdan verimli bir toplantı oldu.

Hükümetin açılımında beklediğini bulamayan Alevilerin, örgütsel açıdan temsilcisi niteliğindeki bazı isimleri dinledikçe aslında kendi aralarında da pek çok konuda mutabakata varamadıklarını gördüm.

Benim için toplantının en çarpıcı konuşmalarından birisi Fatsa Cami-Cemevi İmamı Ali Rıza Güvenkaya'nın konuşması oldu. Toplantıda cami-cemevi projesinin iyi bir fikir olduğunu söyleyenler kadar buna itiraz edenler de vardı.

Ali Rıza Güvenkaya ise 1995'te kurulan Türkiye'nin ilk cami-cemevinin imamı olarak yaşadıklarını anlattı:

"Alevilerden de sünnilerden de cemaatim var. "Bu Alevidir bunun arkasında namaz kılmam" diyene rastlamadım. Sünniler de geliyor, "ben bu camiye girmem" diyen çıkmıyor. Biz iki kesimin de birarada yaşadığına şahitlik ediyoruz."

Aleviler'le Sünniler'in bir ahenk içinde nasıl yaşadıklarını anlattıktan sonra can alıcı o cümleyle tam da 12'den vuruyor bütün kaygıları Güvenkaya:

"Şimdiye kadar gördük ki ne bir Alevi Sünnileşti ne de bir Sünni Alevileşti. Herkes kendi ibadetini yapıyor."

Bu aslında toplantıda sık sık dile getirilen "Alevilerin sorunlarının kaynağı Sünniler değil, devletin vesayetçi ve eşit olmayan yaklaşımıdır" ifadesinin önemini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Ortada bir hak mücadelesi varken kutuplaşma ve toplumsal karşıtlıkları körüklemek yerine ortak paydalara atıfta bulunulmasının yanında aslında buna gerek bile yok.

Birinin hak mücadelesine ortak olmanız için onun sizden biri olması gerekmiyor.

Bizim bu zamana kadar kaybettiğimiz nokta tam da budur. Ne zamanki bizden olmayanın da hakları için beraber mücadele vermeye başlarız işte o zaman kazanırız.

Abant toplantıları sorunun çözümünde ne kadar etki eder bilmiyorum ama birbirini yeniden tanımak ve anlamak açısından getirdiği uzlaşmacı yaklaşımıyla bile çok kayda değer.
 

DİYANET MESELESİ
 

Aleviler açısından ihtilaflı konular olsa da "cemevlerine ibadethane statüsü verilmesi", üzerinde mutabakata varılan ana başlıklardan birisi.

Bu başlıklardan biri de artık bir meseleye dönüşen "Diyanet İşleri Başkanlığı".

Toplantının en çok tartışılan konularından olan "Diyanet" biraz daha zorlasak bu anlamda başı çekebilirdi.

Alt başlıkları yine ihtilaflı olmakla birlikte çoğunluk Diyanet İşleri Başkanlığı'nın anayasal bir kurum olmasından rahatsız.

"Sıkıntı belli peki çözümü nedir?" dediğimizde ise karşımıza farklı farklı çözüm önerileri çıkıyor:

1- Diyanet tamamen bağımsız vakıf statüsünde olmalı, diğer inanç grupları da devlet katkısı ile aynı şekilde vakıflar kurulabilmelidir.
2- Diyanet tamamen özerk statüde olmalı, isteğe bağlı inanç vergisi ile finanse edilmelidir. Farklı inanç grupları için de benzer özerk kurumlar kurulabilmelidir.
3- Diyanetin mevcut durumu devam etmeli, diğer inanç gruplarına da hizmet verilmelidir.
4- Bu konu tamamen sivil topluma bırakılmalıdır.

Bu öneriler birbirinden farklı da olsa ortak paydaları; toplumda Diyanet'in din hizmetleri konusunda diğer inanç gruplarına ayrımcılık yaptığı algısının olduğudur.

Tabi Diyanet'ten gelen hiç bir katılımcı bunu kabul etmedi ama 4 farklı çözüm önerisi de bir noktada hem fikirse bi durup düşünmek gerekmez mi?