BIST 9.774
DOLAR 32,52
EURO 34,87
ALTIN 2.431,30

AK Parti yönetim-taban iletişiminde, sancılar var?!...(1)

İletişim bir sanattır, ciddiye alınmalıdır…

GÜNCEL/ÖSYM ve YİNE HATA!: ÖSYM -son yıllarda- hata şampiyonluğunda başta gidiyor. ÖSYM’nin açıklaması:
“08.08.2017 tarihinde açıklanan 2017-ÖSYS yerleştirme sonuçlarında, adayların yerleştirmelerinde kullanılacak puanlar belirlenirken Tablo-6C’nin ekinde yer alan okul türlerinden mezun olan adayların alan ve dallarına göre ek puan kullanılabilecek tercihlerinde ‘ek puanlı yerleştirme puanları’ yerine ‘ek puansız yerleştirme puanları’nın kullanıldığı tespit edilmiştir. Bu işlemin düzeltilmesi amacıyla yapılan güncellemede 1110 adayın ilan edilen yerleştirmesi değişmiş, 1628 aday daha önce bir programa yerleşmemişken yerleşir duruma gelmiş, ek puanı dikkate alındığı için yerleşen bu adaylar nedeniyle daha önce bir programa yerleştiği ilan edilen 1499 aday ise yeni durumda herhangi bir programa yerleşememiştir. Konu ile ilgili adaylar ve kurumlar bilgilendirilmiş, yeni sonuçlar 12.08.2017 tarihi saat 11:00 itibariyle güncellenmiştir. Bu durumdan etkilenen adaylardan özür diler, bilgilerine saygıyla sunarız.” Ailelerin/gençlerin durumu ne olacak? Kurulan/yıkılan hayaller ne olacak? Özür dilemekle iş bitiyor, temize çıkılıyorsa, oh ne ala!.. Yetki al, ama sorumluluk alma…Böyle bir dünya olmamalı!...

Siyasi  Partiler ve iletişim sanatı…

Bu yazımda, bir iletişim Dr.olarak AK Parti’nin iletişim becerisi! üzerinde durmak istiyorum. İletişim; kişiler arasında, duygu, düşünce, bilgi, haber alışverişi, duygu, düşünce, bilgi ve haberlerin, akla gelebilecek her türlü biçim ve yolla kişiden kişiye karşılıklı olarak aktarılması ya da kişilerin birbirini anlaması” dır.

İletişim; her alanda, meslekte, makamda v.b. olması gereken bir özelliktir.

İyi bir idareci, yaptıklarını ancak iletişim içinde bulunduğu kişilerle, iletişim yollarıyla dışarıya yansıtabilir.

CHP; “kendi içinde bazen öne geçen, bazen geride kalan, bazen ortada gözüken gel gitleri” yaşamaya devam ediyor. Olur olmaz itirazlar, her kafadan çıkan sesler bir biri  ile örtüşmüyor. Örnek olarak; CHP, MV A.Oğan ile ilgili olarak AK Parti’nin gereğini yapması isterken, MV  M.Akaydın’ın son sözleri iletişim hatası olmuştur. Şimdi, -doğal olarak-  AK Parti, CHP’den gereğini  istemektedir. Yazar  H.Kaplan’ın “Erdoğan’ı  ile Atatürk’e benzeten yazısı, CHP için bir şans olabilirdi, ama göremediler bile…K.Kılıçdaroğlu’nun Nobel’e aday gösterilmesi ise!!!! Önce, 2019 adaylarını vakit geçirmeden  belirlemeleri gerekiyor…

MHP’nin  gözü M.Akşener hareketinde ve  D.Bahçeli’nin tweetleri ile yol almaya çalışmakta. MHP’nin,  hala  K.K. .çalışması, projeleri  ortada gözükmüyor. 2019 adayı Erdoğan gözüküyor…Güncel konularda twetterlerle ortaya çıkıyor…

AK Parti ve iletişim sanatı…

Cumhurbaşkanı; “Kardeşlerim koltuklara getireceğimiz arkadaşların isimleri değil, o isimlerin halkla iletişimi nasıl, aslolan bu.” dedi. Doğru bir söz!...

Ancak; görünen manzara, mağrur söylemler sinyaller vermektedir. H.Karaman’ın başörtülü kadınlar ile ilgili yazısına AK Parti’den, AK Parti kadın MV’den ve hükümete yakın kadın örgütlerinden yüksek bir ses gelmemiştir… Bu daha bitmeden, büyükelçi olarak atandığı günden beri –gereksiz ve iletişim hatasıdır- gündemden düşmeyen  M.Kavakçı’nın yazısı gelmiştir.

Kadınları en iyi kullanan, yaz-kış evlerden/sokaklardan ayırmayan/rahat bırakmayan   parti, -15 yıldır-  AK Parti’dir…Onun için kadın söylemlerine parti içinden tepki bekliyor ve önem veriyoruz…

Ama, söyler misiniz; “yaşlı bir pazarcı kadının, pazaryerine gelen polis tarafından –kameralar önünde-  alınıp götürülmesi” nasıl bir iletişim hatasıdır?!...

“Kardeşleri ve akrabaları devletin üst düzey makamlarına getirilen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı F.B.Sayan Kaya'nın şimdi de, İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun olduktan sonra “mecburi” hizmetini yapmadığı ileri sürüldü.” (Basından) Bu atamalar ve haberler de iletişim hatası olarak görülmeli. F.B.Sayan; tabanın –özellikle kadınlar- en zayıf gördüğü bakan durumunda…Sorular; AK Parti isim mi bulamıyor? Neden bir aileye bu kadar torpil yapılıyor? şeklinde…

Bize göre, yollar, köprüler, barajlar, tüneller, havaalanları yapan AK Parti, son zamanlarda  iletişim alanında; atanmış sözcüleri, milletvekilleri, (baş)danışmanları ve AK Parti ile ilişkili olan kişiler nedeniyle sorun yaşamaktadır. Toplumda çok farklı değerler/ilkeler oluşmaya başlamıştır. Toplumun dönüşümü  olumsuzdur. Yapılan iyi ileri yanlış atamalar/görevlendirmeler/uygulamalar gölgelemektedir.

Bir cemaatten zarar görüp, ders almamışcasına başka cemaatlere yaslanmak ve görevlendirmelerde buna dikkat etmek, dindar tabanı üzüyor…

Özellikle TV tartışma  programlarında, yoğun bir konuşmacı ihtiyacı var ve çağrılan –aynı-  kişiler ekranda; ülkeyi-iktidarı yönettiğini/yönlendirdiğini zannedip, ekrana oynamaya başlıyorlar ve gündemi oluşturuyorlar…Tartışmalarda   olayların olması yapımcıların da işine geliyor, maalesef!…Peki, izleyen topluma yansıması neden düşünülmüyor?!..

Daha öncede yazmıştım –bu konulara fazla girmek istemiyorum, ancak topluma çok zarar veriyor, sanatı/kültürü de etkiliyor- medyadaki AK Parti tartışmaları; “kendine bağlı oluşturduğu, sürekli CHP’yi eleştiren, güncel konularda ayrım yapan, kendilerinden olanların yaptığı beyanları görmeyen, kısaca  “AK Parti medyası” diye etiketlendirilen, yukardan gelen mesajlara göre şekil değiştiren  yazarlar/sözcüler/yorumcular” nedeniyle oluyor. Örnek mi; Almanya vuruldu, eleştirildi,Almanya ihaleyi aldı, tartışmalar kesildi v.b. gibi…

Bizlerde halk arasında geziyoruz ve görüyoruz ki, AK Parti adına çıkan bazı isimler beğenilmiyor kendilerini temsil etmediği düşünülüyor… Dillerine/söylemlerine/tavırlarına  itiraz ediliyor. Bazı MV’de, ekranlarda istenmiyor. Mesela; M.Müezzinoğlu, M.Metiner, B.Kuzu, A.Oğan, M.Ünal., B.Bozdağ, Y.Aktay, Ö.Çelik   tepkide bulunulan isimler… AKP hükümetinde 3 dönemdir milletvekilliği yapan ve Başbakan  yakınlığı ile bilinen Ö.Çelik, Kültür ve Turizm Bakanı olunca  ilk iş olarak tüm üst düzey bürokratların istifasını istemişti.

İstanbul il/ilçe çalışmalarında, bazı MV nin arabalarına, (başörtülü/örtüsüz) kadınların binmemesi için uyarı yapılıyor!... Bu bilgi, dalga dalga teşkilata yayılıyor…

Cumhurbaşkanı; “kafayı dikmeyin, halka yukardan bakmayın, halkın arasına girin” diyor ama, Bakanlar Kurulu’nda ve AK Parti üst kadrolarından  bazı isimler tam tersini yapıyor…İl ve İlçelerde görev yapanlar bunları birebir yaşıyor…İlçeleri ayağa kaldırdıkları görmezden gelinen, işlerini gördüremeyen, cocuklarını işe sokamayan, bayrakları asmak için direklere tırmanan, gece geç saatlere kadar meydanlarda bekleyen üyeler, liyakatsız atamaları/görevlendirmeleri/iş alımlarını görünce kırılıyorlar…

AKP hükümetinde 3 dönemdir milletvekilliği yapan ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, göreve gelir gelmez ilk iş olarak tüm üst düzey bürokratların istifasını istemişti.Bakanlık kısa sürdü, aynı durum M.Ünal içinde geçerli oldu.

Cumhurbaşkanı’nın ve Başbakan’ın  uçağına binenler, kendilerini koruma alanında görüyor ve; oturmaları, konuşmaları, yönlendirmeleri v.b. farklı/saygısızca oluyor. Ve bunlar;  ”gazeteci, genel yayın yönetmeni, köşe yazarı, başyazar, başdanışman” etiketini kullanarak ve ödüllendirilerek “AK Parti’nin doğal  sözcüleri” oluyorlar…

Örneğin, Cumhurbaşkanı uçağındaki, her resimde, yanında Güneş Gazetesi’nin -genç- Genel Yayın Yönetmeni’nin (T.Güler) oturması gibi!.. Oysa, geleneğimizde,üstün  yanında; oturaklı, yaşlı, tecrübeli v.b. kişilerin oturması, resim vermesi gerek!..Zaten, T.Güler’in programlarındaki; oturuşu, söylemleri, alaylı konuşmaları, koltukta kaykılması, diğer seçmenleri silmesi, sözleriyle çok akıllı olduğunu  göstermesi v.b.,  tabanda çok tepki çekiyor…

Yine hükümeti destekleyen kanallarda, aynı köşe yazarının;  bir programda konuk, bir programda moderatör olması,iletişim hatasından öte, komiklik!...Görüşlerinizi merak eden, gazeteden okuyor zaten… Aynı görüşte üç kişi oturup, birbirini tasdik ederek program yapıldığını, AK Parti’ye yeni seçmenler katıldığı mı zannediliyor?!..

Kesinlikle hayır, çünkü sonuçlar ortada;  izlenmiyor!... (Halk TV’de aynısını yapıyor…)

Not/Önemli Hatırlatmalar: 2004’ten itibaren İBB bünyesinde, sanat birimlerinde  görev almam için yapılan -Genel Sekreter ve Yardımcıları dahil-  istekler/destekler, dosyamı temin etmeler v.b. Artvin’li olmama ve çalışkan bilinmeme rağmen nedense! K.Topbaş tarafından imzalanmadı.

Bakanın emri ile, K.B. Müsteşarı  M.İsen zamanında(2009), Ankara’ya çağrıldım. Konu; Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü idi, yaz ortasıydı. İsen, bana “göreve  gelince neler yapacağımla/projelerimle ilgili bir rapor” yazmamı istedi.İşi dosyaya kaldıracak izlenimi edinmiştim, zaten Bakan alınacak diye konuşuluyordu. Olmadı…Sonra M.İsen Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’ne geçmişti...

A.Koç zamanında Ankara’ya (2010) çağrıldım, düşünülen  görev Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü idi, bana “Müsteşar  Vekili K.F.Genç  Konya’dan geliyor, öğleden sonra hallederiz” dedi. Yanımda Genç ile görüşerek, “Göktan bey geldi, sizi bekliyor, görüşelim” dedi. Genç geldi, beni kabul etti, biz sanatçılardan memnun değiliz v.b. sözler söylemeye başladı bir öncekini örnek verdi,  rahatsız oldum…Sanatçıları genellemek doğru olmasa gerek,seçilen kişi yanlış olabilir, ben kendime güveniyorum” dedim. O arada soğuk bir rüzgar estiğini hissettim. Zaten  Genç, Artvin’li olmasına rağmen, burnunda kıl aldırmayan bir kişi olarak tanınırdı. Bakan, “saat 15.00 de Meclis’e gel” dedi. Gittiğimde; “şu anda atama düşünmüyoruz v.b. sözler söyledi, teşekkür etti.” Burda da F.Genç’in engeli ile karşılaşmıştım. Genç, şimdi  Bakanlık Müşaviri görevinde…

 2008’de kadrom Kültür Bakanlığı’!na istendi, Müsteşar Yard. için… İş uzayınca   Ankara’ya gittiğimde  Kültür Bakanlığı’nda karşıma danışman olarak  15 Temmuz darbe girişiminden sonra yurt dışına kaçan Ö.Aytaç denen Polis Akademisi öğretmeni çıktı,-bu ne iş diye kendi kendime sormuştum-  benden bilgi aldı ve birkaç gün sonra “sizinle ilgili böyle dosya/istek yok” dedi. Zamanın müsteşarı da (Bakan İ.Yılmaz) inandırılmıştı ki, bana; “sizin kadronuz sanatçı sözleşmesi imiş, bu kadro ile atanma uygun değilmiş, sen kalbimizdesin/gönlümüzdesin” dedi. (Oysa 4 ay boyunca “bu hafta ataman yapılacak” diyordu.  Örnekler verdim, kendisine  yanlış bilgi verildiğini söyledim, ama olmadı. Bulunmayan/olmayan! kadro yazıma,  cevap olumsuz  geri geldi. 

Gelecek yazı: AK Parti  adına konuşan köşe yazarlarının iletişimi  kötü!..(2)