BIST 9.525
DOLAR 32,59
EURO 34,75
ALTIN 2.496,55

AK Parti bakanları Yüce Divan’a neden göndermedi?

Sizin, yani tüm muhaliflerin durumuna bakınca AK Parti yalnızca medyayı değil muhalefeti de ele geçirdi diye düşünüyorum.

Ak Partili eski dört bakanla ilgili iddiaları araştırmak için kurulan komisyon bunca delil, bunca ses kaydına rağmen bakanları Yüce Divan’a göndermedi.

Doğru olan bakanların kendi isteğiyle Yüce Divan’a gidip iddiaların açıklığa kavuşmasını sağlamalarıydı.

Çünkü bir siyasetçinin kendi onurunu koruması en büyük önceliği olmalıdır.

Fakat yapmadılar. Alınlarındaki bu lekeyi hep taşıyacaklar.

Peki AK Parti bakanları yargıdan neden kaçırdı? Parti yönetimi bu siyasi riski niçin göze aldı?

Bunun tek bir cevabı var: Uzun süredir iktidar mensuplarında “Seçmen ne der?” endişesi yok.

Niçin yok? Çünkü AK Parti’ye tepki duyan seçmenin gideceği bir kapı yok.

İktidar şundan emin: Ben ne yaparsam yapayım bana oy veren insanların gideceği benden daha iyi bir adres yok.

Alternatifsizlik AK Parti’yi daha da kural tanımaz yapıyor.  

Ne yazık ki Türkiye’nin en büyük problemlerinden biri muhalefet sorunu.

Muhalefet büyük bir zavallılık içinde.  Korkunç bir sefalet içinde.

Muhalefet partilerine oy veren seçmenlerin büyük  çoğunluğu mutsuz. Çünkü hiç beğenmedikleri bu partilere mecburen oy veriyorlar.

Seçmen kötünün iyisini seçmeye mahkum edilmiş.

***

Yargı sistemi çökmüş. Eğitim sistemi çökmüş. İç barış büyük yara almış.

13 milyon insan açlık sınırında. 46 milyon insan yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

Dünyada her gün alay konusu olan bir iktidar var ülkede.

Tüm bunlara rağmen muhalefet iktidarın yanlışlarına kızıp, ona ders vermek isteyen seçmene bir alternatif sunamıyor.

Çünkü toplumun dikkatini çekecek bir söz söyleyemiyorlar. Toplumla bir duygu birliği kuramıyorlar. İnsanlara güven veremiyorlar. "Bizim" diyebileceğimiz bir Türkiye fotoğrafı gösteremiyorlar.

Bence artık asıl konuşmamız gereken konu iktidarın yaptıklarından çok iktidarı bu politikalarından vazgeçmeye zorlayacak bir muhalefetin olmaması.

Bugün çektiğimiz sıkıntılarda muhalefet partilerinin payı iktidar partisinin payından daha az değil.

***

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na…

Ülkenin durumu, iktidar partisinin yaptıkları ortada. Buna rağmen toplumun ilgisini çekemiyorsunuz.

Çünkü grup toplantılarında iktidar partisine hakaret etmeyi muhalefet yapmak zannediyorsunuz.

Bir mesele olduğunda kamera karşısına geçip birkaç cümle ederek seçmenin gözünü boyayacağınızı düşünüyorsunuz.

Halkın içine karışmıyorsunuz. İktidar partisi genel başkanı geçen ay 15 şehre ziyaret yapmış. Siz ise sadece 2 şehre.

Muhalefet yapacak ne heyecanınız var ne de enerjiniz.

Ne topluma sunacak bir projeniz var ne de güven telkin eden üslubunuz.

İçinde bulunduğumuz açmazdan bu ülkeyi nasıl çıkaracaksınız, bilmiyoruz.

Çünkü denge gözetmekten görüşlerizi netlikle açıklayamıyorsunuz.

4 seçimdir iktidar partisine yeniliyorsunuz. Bundan mahcubiyet duyup toplum içine çıkmamanız gerekirken her seçimde benzer şekilde meydan okuyorsunuz.

Yolsuzluğu içine sindiren AK Parti seçmenine kızıyorsunuz.  Ama kendiniz Mustafa Sarıgül’ü baştacı ediyorsunuz.

Yolsuzlukların üzerine gitmiyor diye AK Parti yöneticilerine kızıyorsunuz ama kendiniz Şişli gibi küçük bir bölgedeki sorunu bile aylardır çözemiyorsunuz.

Siz aday tercihlerinde parti çıkarını ülke çıkarının önüne koyarken, aynı tavrı gösteren AK Parti seçmenini kınıyorsunuz.

Parti tabanında parlak, zeki, çalışkan, dünya görmüş, gerçek demokrat binlerce genç var.

Onlara alan açmıyorsunuz.  72 yaşında siyasi geçmişi yenilgilerle dolu Murat Karayalçın’ı İstanbul il başkanı yapıyorsunuz. Sonra da iktidar olmayı bekliyorsunuz.

Eğer iktidar bu kadar pervasız hareket ediyorsa bunda en büyük pay sizin.

Çünkü hiçbir şekilde caydırıcı olamıyorsunuz.

Kendi tabanın bile “CHP’yi beğenmiyorum ama mecburum başka seçeneğim yok” derken AK Parti seçmeninden oy bekliyorsunuz.

“Evet Türkiye bir çöplük ama o çöplüğün başında ben olayım” diyorsunuz. Tek söylediğiniz bu.

Ülke bir belaya uğrarsa, iktidar kadar siz de sorumlu olacaksınız. 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye…

Yaklaşık 20 yıldır MHP’nin başındasınız. Aldığınız en yüksek oy oranı yüzde 18…

13 yıldır her seçimde AK Parti’ye yeniliyorsunuz.

Tüm bu yenilgilere rağmen hiç birşey olmamış gibi yolunuza devam ediyorsunuz.

Ülke meseleleri hakkında ne düşündüğünüzü, sorunlara ne tür çözümler önerdiğinizi bilmiyoruz.

İktidar partisi lideri geçen ay 15 şehre ziyaret yapmış siz ise sadece bir şehre.

Ankara’da oturmayı, grup toplantılarında slogan atmayı muhalefet yapmak zannediyorsunuz.

Halkla en küçük bir diyaloğunuz yok.

En çok söylediğiniz söz: “Ülkeyi böldürmeyeceğiz”.  Fakat tam da benimsediğiniz politikalar sayesinde ülke bölünme eşiğine geldi.

Sizin partinize oy veren seçmen yapısına bakınca görüyoruz ki ülke zaten bölünmüş vaziyette.

Çünkü bu ülkenin Kürtlerinden tek bir oy bile alamıyorsunuz.

Bunun üzerinde düşünüp dersler çıkaracağınıza sığ bir fanatizmle yanlışta ısrar ediyorsunuz.

20 yıldır, her seçimden yenilgiyle çıktığınız halde politikalarda değişiklik yapmamayı ilkeli olmak zannediyorsunuz.

Milliyetçiliği, yurtseverlik bağlamından koparmış durumdasınız. Dışlayıcı, kaba ve bağırıp çağırmaya dayalı üslubu siyaset sanıyorsunuz. 

Hiç kimse MHP’yi daha barışçı, daha uygar, daha kültürlü Türkiye’nin destekçisi, teminatı olarak görmüyor.

Parti içinde birazcık parlayan, dikkat çeken herkesi anında diskalifiye ediyorsunuz.

Mecliste olmak, her hafta halka nutuk çekmek, konforlu hayat sürmek sizin için fazlasıyla yeterli.

Fakat muhalefet olmak için yetmiyor.

Ülkenin başına bir iş gelirse bundan hiç kuşkusuz iktidar kadar siz de sorumlusunuz.

Tarih sizi de muhalefet makamlarını işgal altında tutup iktidarın ekmeğine yağ sürenler olarak yazacaktır.

HDP’lilere…

Bu toplumun en acı çeken, en çok baskı görmüş bir parçasının haklarını savunmak için siyaset yaptığınızı söylüyorsunuz.

Bir kesimin haklarını savunurken diğer kesimlerin dertlerine sağırsınız.

Ülkede demokrasi büyük bir yara alıyor sizin umurunuzda değil.

Bir barış sürecinin tarafısınız fakat kendi içinizde demokratik bir seviye tutturabilmiş değilsiniz.

Yargı çökmüş, eğitim sistemi perişan halde, yoksulluk insanlarımızın kaderi olmuş.

Sizin tek derdiniz var: Anadilde eğitim.

Yaşanabilir bir ülke olmadıktan sonra anadilde eğitim olsa ne yazar?

Buna bir türlü akıl edemiyorsunuz.

20 yıldır siyaset yapıyorsunuz. Aldığınız oy oranı yüzde 5 ile 7

Kendi kendinize “Biz ne yapıyoruz, nerede hata yapıyoruz da toplumun diğer kesimlerini kendi sorunlarımıza duyarlı kılamıyoruz. Bu insanlar bize niçin güvenmiyor?” sorularını sormuyorsunuz.

Çünkü siz de onların sorunlarına duyarsız kaldınız. Bundan dolayı topluma güven veremiyorsunuz.

Türkiye’yi dolaşmak, insanlarla diyalog kurmak, bütün sorunları beraber ele almak işinize gelmiyor.

Başınız sıkıştığında PKK’nın silah tehdidi devreye giriyor.

Türkiye umurunuzda değil, Diyarbakır’ı alsanız bununla yetineceksiniz.

Demokrasi, özgürlük, insan gibi yaşam bütün Türkiye için gelişmedikçe yalnızca kendiniz için bir rahatlama sağlayamayacağınızı ne yazık ki göremiyorsunuz.

Pensilvanya’daki muhalefet liderine…

Bankan var. Gazetelerin var. TV’lerin var. Polislerin var. Hakimlerin var. Savcıların var. İstihbarat elemanların var. Okulların var. İşadamların var.

Dış politikaya karışıyorsunuz. İç politikaya dair görüş bildiriyorsunuz.

Çözüm sürecinde yöntemi beğenmeyip var gücünle muhalefet yapıyorsunuz.

Ülke yönetimiyle alakalı neredeyse her konuda bir görüşünüz var.

Fakat tüm bunlara rağmen kendinize “dini lider” diyorsunuz.

Bal gibi bir siyasi lidersiniz.

Din, sizin için sadece devlete olan ilginizi gizleyen örtü.

“Ülkeyi en iyi biz yönetiriz” havasına girdiniz. “Her şeyin en doğrusunu biz biliriz” diyerek insanlara haksızlık ettiniz.

Adaletsizlik yaptınız. Hak yediniz.

Toplum bunu fark edince de çuvalladınız.

Şimdi tabanınızı bir arada tutmak için hamasetle slogan atıp iktidara meydan okuyorsunuz.

Böyle yaparak hem ülkemizi hem de kendinizi ateşe atıyorsunuz.  

Sosyal medyada birkaç kendini bilmez ağzı bozuk kişi aracılığıyla hükumet mensuplarına küfür ve hakaret etmeyi muhalefet sanıyorsunuz.

Sosyal medyada gizli hesaplar aracılığıyla hükumete “korkma titre” diyerek aklınızca güç gösterisinde bulunuyorsunuz.

Siz böyle yaptıkça toplum hükumetin yanlışlarını görmezden geliyor.

AK Parti’ye daha çok bağlanıyor. Çünkü sizin daha tehlikeli olduğunuzu düşünüyor.

İzlediğiniz yöntemlerle iktidarın can simidi oldunuz.

Geçtiğimiz aylarda Metropoll araştırma şirketinin yaptığı araştırmadan ülkedeki itibarınız Abdullah Öcalan’ın bile gerisinde çıktı.

Sanırım bunun farkında değilsiniz.

Amerika’daki villanızda konforlu hayat sürüp hükumete meydan okuyarak bir yol kat edeceğinizi sanıyorsunuz.

Eğer kendinizden bu kadar eminseniz gelin ülkeye toplumun karşısına geçip gerçek bir muhalefet yapın da nereye varmak istediğinizi görelim.

Bu ülkenin bugün içine girdiği açmazda en az hükumet kadar siz de sorumlusunuz.

Sizin, yani tüm muhaliflerin durumuna bakınca AK Parti yalnızca medyayı değil muhalefeti de ele geçirdi diye düşünüyorum.

Not: Yarından itibaren 5 günlük bir yurtdışı seyahatine çıkıyorum. Bundan dolayı yazı yazamayacağım. Haftaya bugün görüşmek üzere. Twitter.com/acikcenk