Abdullah Gül’ün göremediği tablo
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül veda resepsiyonunda ilginç şeyler söyledi. Beni şaşkına çeviren cümlesi şuydu:
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül veda resepsiyonunda ilginç şeyler söyledi.
Beni şaşkına çeviren cümlesi şuydu:
“Bir tarafta, bir zamanlar ‘Bu adam cumhurbaşkanı olmasın’ deyip şimdi bana parti kurmamı istiyorlar, diğer taraftan da bizim cenahtan saygısızlık yapanlar var.”
Herkes bu cümledeki “saygısızlık vurgusu”yla ilgilendi.
Bense “Bir zamanlar benim cumhurbaşkanlığıma karşı olanlar şimdi bana parti kurdurtuyorlar” cümlesiyle ilgileniyorum.
Bana göre bu, Gül açısından çok talihsiz ve üzerinden iyice düşünülmeden, aceleyle söylenmiş bir cümle.
Bir zamanlar Gül’ün cumhurbaşkanlığına karşı olanların şimdi ona itibar etmesi, yakınlık duyması kötü bir şey mi?
Bu kimselerin, Gül’ü yeni bir siyasi hareketin başında görmek istemelerinde, yanlış olan ne var?
Demek ki Gül’ü hem liderliğe layık, hem de uygun görüyorlar, ona güven duyuyorlar.
***
Zaman içerisinde hepimiz değişiyoruz. Düşüncelerimiz değişiyor. Olaylara yaklaşımımız değişiyor. Kişilere bakışımız değişiyor.
İdeolojik katılıktan uzaklaşıp daha makul bir çizgiye gelebiliyoruz.
Bu hepimiz için geçerli.
Eskiden önyargıyla yaklaştığımız insanlarla, zamanla tanıdıkça, daha sağlıklı bir ilişki kurabiliyoruz.
Tanımadığımız için “düşman” görüp uzak durduğumuz kişileri tanıdıkça daha çok seviyoruz. Hatta en iyi dostlukları bazen onlarla kuruyoruz.
Abdullah Gül’ün 7 yıl önce kendisine karşı olanlardaki bu değişime şüpheyle yaklaşması gerçekten tuhaf bir durum.
Bu, uzatılan dostluk elini karşılıksız bırakmak anlamına gelir.
Cumhurbaşkanlığı sürecinde benimsediği politika ve üslup nedeniyle ona gönlünü açan insanlara soğuk bir karşılık vermektir bu.
***
Abdullah Gül 17 Aralık’a kadar toplumun büyük çoğunluğu tarafından kabul gören bir cumhurbaşkanı profili çizmişti.
Benimsediği saygılı üslup, tarafsız ve nezakete dayalı politika, her kesimden vatandaşlarla kurduğu seviyeli ilişkiler… insanlardaki önyargıların da dağılmasına neden olmuştu.
Daha önce Gül’e karşı olan birçok kimse, ondan övgüyle bahsetmeye başladı.
Bunu ben demiyorum.
Metropoll araştırma şirketinin, Gül’ün cumhurbaşkanlığı süresinde yaptığı anket sonuçları söylüyor.
Metropoll’ün her yıl iki kere yaptığı “Cumhurbaşkanı Gül’ün görev yapış tarzını nasıl buluyorsunuz?” sorusuna Aralık 2011’de “olumlu buluyorum” diye cevaplayanların oranı yüzde 81’1.
Demek ki zaman içerisinde insanların Gül’le alakalı düşünceleri değişmiş. Önyargıları kırılmış.
Bunu görmezden gelmek, buna değer vermemek, gösterilen ilgiye şüpheyle yaklaşmak doğru bir tutum mu?
“Bizi bu girdaptan ancak siz çıkarırsınız bu nedenle parti kurun, elinizi taşın altına koyun” diyenlere “Bunların derdi AK Partiyi bölmek” şüphesiyle yaklaşmak her şeyden önce 7 yılda ortaya konulan politik duruşu değersiz kılmaktır.
Toplumun önemli bir kısmı, siyasette yaşanan mevcut darlıktan ve tıkanıklıktan bir çıkış yolu arıyor.
Cumhurbaşkanlığı sürecinden tanıdıkları Gül’den, öncülük etmesini bekliyorlar.
Bu, gurur duyulacak bir tablo değil mi? Bundan rahatsız olmak gerçekten tuhaf.
***
“Mahallenin” birkaç fanatik mensubunu memnun etmek adına; size teveccüh gösteren insanlara, geçmiş tavırlarını hatırlatmak doğru bir davranış mı?
Teveccühün altında bir bit yeniği aramak, Gül’e yakışır mı?
Hepimiz Gül’ün Çankaya’daki sakin üslubunu sevdik. Saygıya dayalı ilişki biçimini sevdik.
Meselelere ideolojik pencereden değil, özgürlük ve demokrasi açısından bakmasını sevdik.
Bağıran değil konuşan, ötekileştiren değil birleştiren üslubunu sevdik.
Milyonlarca gencin endişelerini anladığını gösteren yaklaşımlarını sevdik.
Hepimize bir gözle bakmasını, “biz” muamelesinde bulunmasını sevdik.
Yoksa Gül’ün AK Partili kimliğini değil.
***
Giderayak bunca emek bir cümleyle heba edilir mi Allah aşkına?
Abdullah Gül şöyle diyebilirdi: “Daha önce bana karşı olanların geldiğimiz noktada bana gösterdikleri ilgi ve güvenden çok memnunum. Ülkemizdeki barış ortamının pekişmesi açısından bu teveccühü derin bir muhabbet ve saygıyla karşılıyorum.
Fakat bir parti kurup yeniden siyasi bir mücadeleye kalkışmayı düşünmüyorum.
Ama bana ‘Lütfen parti kur bu ülkeyi rahatlat’ diye çağrı yapanların da endişelerini anlıyorum” demiş olsaydı daha şık, daha bilgece ve çelebi bir tavır olmaz mıydı?
Sanırım Erdoğanistlerin Gül üzerinde kurdukları baskı Gül’ü böyle bir cümle etmek zorunda bıraktı.
Çok tehlikeli bir durum bu.
Çünkü Abdullah Gül tam da bu baskıdan kurtulabildiği oranda ülkeye bir faydası dokunur.
Mahalle baskısının neden olduğu korkuya yenik düşerek yol kat edemeyiz.
Yanılıyor muyum?