BIST 9.627
DOLAR 32,59
EURO 34,83
ALTIN 2.496,03

Abdullah Gül'e ne öneriyorlar?

Gül’e “Sen artık yoksun” işareti gönderenler, o açıklamadan sonra Gül’den tuhaf taleplerde bulunuyorlar.

Öncelikle, Abdullah Gül’e ABD’de bir Türk vatandaşının soru sorarken yönelttiği ağır ithamla alakalı bir çift sözüm var.

Geçtiğimiz günlerde ABD’de bir Türk vatandaşı Cumhurbaşkanı Gül’e “Siz böyle bir devletin başında olmaktan utanmıyor musunuz? Ellerinizden kan akıyor, görmüyor musunuz?” dedi.

Cumhurbaşkanı Gül’e “Sorumluluklarını hakkiyle yerine getirmedin” diyebiliriz. “Daha cesur olabilirdin ama olmadın” diyebiliriz. “Kararlarında farklı davranabilirdin” diyebiliriz.”

"Cumhurbaşkanlığı makamında yanlış siyaset uyguladın" diye de eleştirebiliriz.

Fakat “Eli kanlı” demek; ağır ve haksız bir suçlamadır.

Muhafazakar siyasetçiler arasında toplumun bütünüyle diyalog kurmak için en çok çabalayan birine böyle bir ithamda bulunmak insafsızca.

Bu konuya “Soruyu soranın kişisel öfkesidir” deyip meseleyi görmezden gelebilirdim.

Çünkü hepimiz zaman zaman öfkeye yenik düşüyoruz.

Fakat bu ağır itham ve dengesiz suçlamaya sosyal medyada tutulan alkışı görünce çok şaşırdım.

Tayyip Erdoğan’ın çatışmacı, kavgacı, öfkeli, dışlayıcı üslubundan ve politik tarzından şikayet edenlerin ekseriyeti, Abdullah Gül’e “Elin kanlı” denilmesinden büyük haz duydu.

Siyasi tercihlerini, icraatlarını, kararlarını beğenmediğimiz birine “Katil” muamelesi çekmek, her şeyden önce vicdan ve adalet sorunudur.

Bu üslupla bir yere varabilir miyiz?

Herkes birbirini “Katil”, “Vatan haini”, “Dış güçlerin piyonu” gibi ipe sapa gelmez kelimelerle niteleyecekse nasıl anlaşacağız?

Sorunlarımızı nasıl konuşacağız?

Bu dille, bu mantıkla, bu yaklaşımla ülkede ortak bir dili nasıl oluşturacağız?

ABD’deki vatandaşın Gül’e yönelttiği hakaret içeren, öfke dolu o ağır ithamından keyif alacaksanız Tayyip Erdoğan’ın ve Erdoğanistlerin öfkeli üslubundan şikâyet etmeye hakkınız kalır mı?

Kabalık, hakaret, dengesiz, çatışmacı ve itham edici dil bize yöneldiği zaman değil, her ortamda kime yöneltilirse yöneltilsin karşı durulması gereken bir problemdir.

Gül’e yöneltilen bu ağır ve insafsız suçlamadan mutlu olanların meseleye bir de buradan bakmalarını öneririm.

***

Şimdi geleyim asıl konuya.

Abdullah Gül’ün “Bu şartlarda siyasete devam etmeyi düşünmüyorum” açıklaması AK Parti’de birçok kişiyi ters köşeye yatırdı.

Gül’ün, Parti’deki etkinliğinin tümüyle azalmasını isteyenler bile bu tavır karşısında bocalamaya başladılar.

Gül’e “Sen artık yoksun” işareti gönderenler, o açıklamadan sonra Gül’den tuhaf taleplerde bulunuyorlar.

Benim öğrendiğime göre Abdullah Gül’e giden teklif şöyle:

“Bu şekilde bırakıp gidersen Başbakan Erdoğan’ı kurtların önüne atmış olursun. Lütfen onu yalnız bırakıp gitme.”

“Peki ne yapayım?” diye sorduğunda şöyle diyorlar:

“Başbakan Erdoğan cumhurbaşkanlığında devlet başkanı gibi hareket etmek istiyor.

Zayıf bir başbakanla bu model denenecek.

Bu nedenle siz Parti’yle bağınızı koparmadan bir tarafta bekleyin. Bu model işlerse zaten sorun yok, o zaman bütünüyle köşenize çekilebilirsiniz.

Ama olur da bu plan işlemezse size yeniden ihtiyaç olabilir.

Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkıp her şeyi istediği gibi dizayn etme sürecinde sizin psikolojik desteğiniz önemli. Lütfen bunu esirgemeyin.”

Tam olarak önerilen bu.

Sadece Başbakan Erdoğan değil, Erdoğan’ın çevresinden de birçok kişi benzer mesajla Gül’ün kapısını aşındırıyor.

Ne kadar ilginç bir istek değil mi?

“Gideyim” dediğinde “Yok böyle gidersen bizi kurtların önüne atmış olursun” diyorlar.

“Peki o zaman kalayım” dediğin de “Ama bizim kafamızda başka plan var bu planda sana yer yok” diyorlar.

Peki Abdullah Gül ne yapmayı düşünüyor?

Benim gözlemlediğim kadarıyla Gül, tüm bu tuhaf, saygıdan uzak hareketler arasından sesiz sedasız sıyrılıp köşesine çekilmeyi planlıyor.

Asıl sorunun benimsenen siyaset dilinde, tercih edilen kadrolarda ve tasavvur edilen Türkiye fotoğrafında olduğunun farkında.

AK Parti’nin yeni politik arenasında Gül’e yer olmadığını herkes gibi Abdullah Gül de biliyor.

Tarz, üslup, politika, öncelikler o kadar değişti ki Gül bile kurucusu olduğu partiye yabancılaştı.

Erdoğan ve çevresi de bunu görüyor.

Tek istedikleri amaçlarına varmak için Gül’ü köprü olarak kullanmak. twitter.com/acikcenk