BIST 9.722
DOLAR 32,58
EURO 34,97
ALTIN 2.419,53

Abdullah Gül nerede duruyor?

Son yazım üzerine Metropoll araştırma şirketi başkanı Özer Sencar bana anket sonuçlarını iletti.Soru şu: Genel olarak düşündüğünüzde Cumhurbaşkanı Gül’ün görevini yapış tarzını onaylıyor musunuz?

Türkiye siyasetine bakınca, karmakarışık, umut kırıcı bir tablo görüyoruz.

Bu tabloda yer alan hemen hiç kimse, ne yazık ki, tüm toplumu kuşatan bir barış ortamı kurulması için emek vermiyor.

Yakın zamana kadar, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, umut verici bir üslubu olduğunu ve bu konuda cesurca çıkışlar yapacağını düşünüyordum. 

Derken, Pazar günü bir grup gazeteciyle beraber Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile son meseleler üzerine bir sohbetimiz oldu.

Önce bu sohbetten edindiğim izlenimleri aktarmak istiyorum. Ardından yazmak istediğim asıl konuya geleceğim.

Yazı birazcık uzayabilir, sabrınızı istirham ediyorum.

Sohbette dikkatimi çekenler kısaca şunlar:

-   Abdullah Gül siyasete hakim olan üsluptan ve meselelerin sağlıklı tartışılamamasından şikayetçi. 

-   “İnternet yasasını onayladım ama en çok itiraz edilen ve sakıncalı gördüğüm iki maddenin de değişmesini sağladım” diyor. Ve bunun görmezden gelinmesine şaşırıyor.

-   Veto etmenin gidişatı değiştirmeyeceğini düşünüyor. Çünkü İkinci kez veto hakkı yok.

-   “İnternet yasasını veto ederek bazı kesimleri mutlu edebilirdim,"  fakat iş taraflardan birini mutlu etmek değil, sakıncalı gidişatı engellemek olduğunu düşünüyor.

-   Demirel 14 yasa veto etmiş Gül ise 6… Bunu şöyle açıklıyor: “Hükümet mensuplarıyla, geçmişe dayalı hukukumum var. Bu nedenle yasaların hazırlık aşamasında itirazlarımı yöneltiyorum ve imza aşamasına gelmeden düzeltilmesini sağlıyorum.”

-   Mesela HSYK kanununu, yasalaşmadan önce kendi hukuk danışmanlarına inceletmiş. 12 maddede, anayasaya aykırı 15 husus tespit etmiş. Bunun giderilmesi için ilgilileri uyarmış. Son duruma bakarak kararını verecek.

-   7 yıllık cumhurbaşkanlığı döneminde aldığı tutumun ortada olduğunu, TBMM’nin açılışında yaptığı konuşmadaki özgürlük, demokrasi, adalet, insan hakları vurgularından vazgeçmediğini söylüyor.

-   Özetle, Gül “Evet, rahatsız edici bir kamplaşma var. Herkes beni yanına çekmeye çalışıyor. Ben ise bir tarafın yanında yer almaktansa ülke için sakıncalı olanı imkanlarım dahilinde engellemeye çalışıyorum” diyor.

Bence de, Cumhurbaşkanı Gül’ün, bu tartışmalardan ve kamplaşmadan uzak pozisyonunu koruması hepimiz için çok önemli. Fakat bunu daha net ve cesurca ortaya koyması gerek.

Çünkü kavgada taraf olacak, kaosu artıracak, çatışmayı şiddetlendirecek birine değil; ortamı sakinleştirecek, zararları aza indirecek, değerleri koruyup, bütünlüğümüze katkı sağlayacak birine ihtiyacımız var.

 Kim Abdullah Gül'ün iyliğini istiyor kim kötülüğünü?

Gül’ün internet yasasını imzalamasından sonra verilen tepkiler, ilginç bir tablo çıkardı ortaya.

Önce eski yazılarımdan birkaç alıntı yapmak istiyorum:

 “Abdullah Gül cumhurbaşkanlığında kendi değerlerinden vazgeçmeden, içinden çıktığı çevrenin idealleri ile Cumhuriyet kazanımlarını buluşturdu, uzlaştırdı. Benimsediği sakin, güler yüzlü ve birleştirici üslupla ülkede önemli bir başarıya imza attı” (1 Kasım 2012, ‘Abdullah Gül ne yapıyor farkında mısınız?’ başlıklı yazı.)

Bir diğer yazımda da: “Muhafazakar mahallede Akit gazetesi tarzının genel geçer kural haline geldiğini, bu tarzı benimsemeyenlerin siyasette, medyada, ticarette şansları olmadığını” belirtmiştim.

“Gezi süreciyle bu katı üslup, artık geri dönülmeyecek şekilde kalıcı hale geldi. Fakat muhafazakar siyasetçiler arasında, baskı ve üstü kapalı tehditlere rağmen, Akit tarzını benimsemeyen, direnen bir tek Gül kaldı” demiştim.

***

İki hafta önce ise Gül’ün “mahalleye zarar veririm” endişesini abarttığını, bu tereddütlü üslubun kendisine olan güven azalttığına dikkat çektim. “Gül, gelecek kaygısıyla esaslı adımlar atmaktan sakınıyor” şeklinde bir algının yaygınlaştığına işaret edip bunun tahrip edici bir havaya dönüştüğüne dikkat çektim.

Bu son yazım üzerine Metropoll araştırma şirketi başkanı Özer Sencar bana anket sonuçlarını iletti.

Soru şu: Genel olarak düşündüğünüzde Cumhurbaşkanı Gül’ün görevini yapış tarzını onaylıyor musunuz?

Oranlar çok ilginç.

Ocak 2009: yüzde 62.7, Aralık 2011: 81.1, Aralık 2012: 76.0, Aralık 2013: 63.3, Ocak 2014: 46.5.

Bu güvenin kaybını herkesten çok Abdullah Gül'ün dert etmesi, üzerine düşünmesi gerekiyor.
 
Yaklaşık 2 yıldır dikkat çektiğim, bütünlüğümüz için değerli gördüğüm, yukarıdaki oranlardı. 

Fakat ilginç bir durum vardı: Abdullah Gül’ün toplum nezdindeki itibarı yükseldikçe başbakana yakın gazeteciler ve siyasetçiler bundan rahatsız oldular.

Geçtiğimiz hafta Gül internet yasasını onayladıktan sonra sosyal medyada Gül’e yoğun tepkiler geldi.

Başbakana yakın gazeteciler ise “İşte, devlet adamı Gül bu!” türü övgüler yağdırdı.

Yani onların övdüğü, toplumun bir kesiminin öfkesini çeken Cumhurbaşkanı’ydı.

Halbuki Gül, tam da herkesin hassasiyetini dikate aldığı için toplumdaki desteği yüzde 80’lere çıkmıştı.

O zaman, bunu görmezden geliyorlardı.

Diğer taraftan bu arkadaşlar unutmuş olabilirler ama biz unutmadık: Gül’ün cumhurbaşkanlığını engellemek için nasıl bir çaba içerisine girdiklerini; yayın yönetmenlerine, yazarlara “Aman, Gül’ün cumhurbaşkanı olmasını engelleyelim” diye baskı yaptıklarını, yönettikleri gazetelerde karartma uyguladıklarını biliyoruz.

Ertuğrul Özkök’e gidip “Aman, Gül’ü engelleyelim” diyen arkadaşın, geçtiğimiz hafta en övücü yazıya imza atması cidden tuhaftı..

“Biz başaramadık sen başardın. İyi ki başardın, arkandayız. Bundan ancak gurur duyarız”
diyeceklerine, rahatsız oldular ve karşı tavır aldılar.

Halbuki meselelerimizin çözülmesine katkı sağlayacak şey, Cumhurbaşkanı’na duyulan güvenin yüksek olmasıydı, azalması değil.

Bu yazar arkadaşlara sormak lazım: Abdullah Gül’e olan güven yüzde 80’ken sevinmediniz, devlet adamı özelliğine vurgu yapmadınız...  Peki şimdi bu hayranlık niye?

Sizin devlet adamı tanımınız, “Bir kesimi mutlu eden, diğerlerinin hassasiyetlerini hesaba katmayan kimse” midir?

Bu tablo nasıl bir ‘kardeşlik hukuku’nun, nasıl bir demokratlığın ürünüdür anlayabilmiş değilim.

Twitter.com/acikcenk