BIST 9.080
DOLAR 32,31
EURO 35,07
ALTIN 2.306,52

ABD,Çağlayan ve Halk bank!..

Okyanus ötesinden dün eski bir bakan ile ilgili gelen haber 17/25 Aralık kumpas operasyonunun arkasındaki gücü bir kez daha resmen belgeledi.

Türkiye her taraftan saldırı ve baskı altında…

Almanya gidiyor ABD geliyor…

Gündeme bomba gibi düşen haber bu kez ABD’den geldi..

Eski Bakan Zafer Çağlayan ve Halk Bankası eski Genel Müdürü Süleyman Aslan hakkında ABD Türkiye’nin İran ile yaptığı işbirliği nedeni ile iddianame hazırlanmış..

Yani;

Türkiye’nin milli çıkarlarını koruyan, ticari hacmini yükselten 17/25 Aralık kumpasına giden 4 bakandan biri olan Zafer Çağlayan hala ABD’nin hedefinde..

Hiç sürpriz değil..

En son söyleyeceğimi yazımın başında söyleyeyim..

Burada hedef Türkiye’dir..

Burada hedef Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır..

Ve bir kez daha görülmüştür ki; nasıl 15 Temmuz hain darbe girişiminin arkasında ABD varsa o FETÖ eli yapılan 4 önemli bakanın istifasına neden olan 17/25 Aralık kumpas girişiminin arkasında da ABD olduğu tescillenmiştir..

ABD buradan nereye gelecektir..

Söyleyeyim;

’Siz bizden Gülen’i istiyorsunuz ya. O zaman sizde bize Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın korumalarını verin . Zafer Çağlayan’ı ve Süleyman Aslan’ı verin’ diyerek işi Türkiye’yi yönetenlere kadar getirecektir..

Bekleyin görün!

Şu bir gerçek ki Zafer Çağlayan’ın bu ülkenin ihracat için yaptıklarını bir ABD’li yapsaydı inanın orada şeref belgesi verirlerdi…

Ama ABD’ye rağmen olunca hal böyle oldu!..

Hala anlamadılar otur dedikleri oturan, kalk dedikleri zaman kalkan Türkiye artık yok!..

O nedenle bugün yaşanan saldırılar sürpriz değil!..

Cumhurbaşkanı  Recep Tayyip Erdoğan’ın" 17-25 Aralık’ta Fetö’nun farklı bir darbe girişimine muhatap olmuştuk . Uydurma deliler, hukuksuz işlemler ve algı operasyonuna dönüşen şovlarla, ülkenin seçilmiş başbakanını, ailesi ve çalışma arkadaşları ve büyük projeleri yürüten iş adamları üzerinden kuşatmaya kalktılar." şeklindeki sözleri bütün oyunun aslında özetiydi..

Bakın bundan aylar önce bu konuda ayrıntılı bir şekilde ilk kez Türk basının önüne ABD senatosunda ortaya konan bir dilekçenin belgesini de koyduğum iki yazı yazmıştım.

’Halk bank üzerinden Türkiye oyunu’ başlıklı yazımda şöyle diyordum;

“ABD’ nin Halk Bank aşkı bitmiyor!. Bankanın 2013 yılından bu yana işlem hacmini büyütmesini  İran başta olmak üzere uluslararası arenada boy göstermesini bir türlü hazmedemeyen üst akıl bu kez bankanın uluslararası Bankacılıktan  Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı  Mehmet Hakan Atilla’ nın ABD’ den dönerken hava alanında gözaltına alınıp tutuklanmış

Tutuklanmanın nedenine bakın;

İran'a yönelik ABD yaptırımlarını delmek!

Bu tutuklamada  2013'dan kalma  oyunun bir parçası. Çünkü ABD senatosunda  11 Nisan 2013 tarihinde  bir grup senato üyesi tarafından  Halk Bank üzerinden Türkiye şikayet edilmişti

Halk bankasının önü kesilmeliydi!... 17 Aralık'ta başlayan ve Türkiye ekonomisini derinden sarsan operasyonda halka açık şirketlerin değeri 270,9 milyar dolardan 221,5 milyar dolara geriledi.

Yani 49 milyar dolar buharlaştı..

Kamu bankaları içerisinde en büyük zararı Halk Bank gördü. Banka yalnızca zarardan kurtulmakla kalmadı.

Halk Bank’da 17 Aralık operasyonun maliyeti 1,6 milyar dolar zarar olarak ortaya çıktı...

Peki neden Halk Bank hedefe konulmuştu..

Asıl soru da işte  bu..

Araştırmalarını beğenerek takip ettiğim Al Jazeera Turk'den araştırmacı yazar Selva Tok'un bu yönde önemli tespitleri vardı. Bu tespitlerle yaşanan süreci yansıtmak isterim..

Diyordu ki;

Halk Bank’ ın hedefe konulmasının arkasında uluslararası dengeleri bile değiştiren bir neden var. O neden de, İran ile iş yapabilen tek banka olması ve Türk ekonomisine inanılmaz bir katkı sağlamasıydı.   

Bakın 2010’da ABD’nin uluslararası ödemeler sisteminde açılan yaklaşık 100 milyar dolarlık gedik, Türkiye'nin İran'ın petrol ve doğal gaz alacaklarını ABD’ nin parasal güç alanı dışına çıkarak by-pass etmesini Washington yönetimi hazmedemedi.. Türkiye-İran ticaretinin yanı sıra Hindistan gibi dünyanın en büyük gelişmekte olan ekonomilerini de ilgilendiren boyuta dönüşen bu parasal başkaldırı, ABD'nin ulusal çıkarlarına karşıydı.

***

Hal böyle oyunca oyun başladı...

Önce ABD Hazine Bakan Yardımcısı Glaser başkanlığındaki ABD heyeti, İran'ın ticaret yaptığı en önemli ülkelere giderek, bu ülkelerdeki bankacılık ve finans sektörünün temsilcilerine yaptırımlar konusundaki kararlılıklarını anlatarak uyardı. Ama Türkiye dik duruşunu sürdürdü..

Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda milli bir duruş gösteren dönemin devlet bakanı Zafer Çağlayan’dı..

Cesur bir duruş ortaya koyarak bankacılarında cesur olmalarını isteyerek "ABD’ nin yayınladığı ambargo kararı var. Her türlü finansman hareketlerine yasak getiren bir düzenleme. Bizi sadece BM'nin kararı bağlar. ABD’ nin ki değil. Bankaların cesaretli olması lazım"  derken ABD’ yi kızdırıyordu.

Yani Türkiye doğru olanı yaparak  ABD’ yi dikkate almadı..

(İşte Zafer Çağlayan’ın ismini ABD burada çizdi. FETÖ kumpası ile istifa ettirdi)

Kısa süre sonra AB de BM kararıyla yetinmediğini gösteren, İran'a yönelik yaptırım paketini yürürlüğe koydu. Ancak bu girişim de İran'ın petrol ve doğal gaz satışına ve bu satıştan elde edilen parasal transferlerine engel olamayınca ABD çılgınlığı arttı...

2010'da Türkiye'ye gelen ABD Hazine Bakanlığı istihbarat yeni Müsteşarı David Cohen de bu kez daha sert bir dille uyardı. Cohen'in endişesini artıran, Türkiye ile İran arasındaki ticaret hacminde göze çarpan 10 milyar dolarlık artıştı. Türkiye, İran'dan petrol ile gaz ithal eden ve ABD baskısına direnemedikleri için satın aldıkları petrolün parasını İran'a ödeyemeyen Hindistan gibi büyük ithalatçı ülkelere aracılık etme hazırlığındaydı.

Hindistan, Türkiye ödeme hattını açan ve deneyen ilk ülke olmuştu. Ve arı kovanına çomak sokarak Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda hareket eden adam Bakan Zafer Çağlayan ve dönemin Halk Bank   Genel Müdürü Süleyman Aslan’dı!..

Türkiye, İran'dan petrol ve gaz ithal eden ve ABD baskısına direnemedikleri için satın aldıkları petrolün parasını İran'a ödeyemeyen Hindistan gibi büyük ithalatçı ülkelere Halk Bankası ile aracılık etme hazırlığına girdi.

Halk bankası sektöründe hem dünyanın yükselen değeri hemde Türk ekonomisinin can simidi oluyordu.

ABD çıldırıyordu.. Öyle ki..

Hindistan'ın İran'dan yaptığı 15-20 milyar dolar tutarındaki petrol ithalatının yüzde 55'i Halkbank üzerinden gerçekleşiyordu. 2013 bütçe komisyonu görüşmeleri sırasında, Türkiye'nin doğal gaz ihtiyacının %18'ini ve petrol alımların %55'ini bu yöntemle İran'dan gerçekleştirildiği deklare ediliyordu.

Ancak ABD yaptırımları sıkılaştıkça, İran ile enerji ticareti yapan diğer ülkelerin de Türkiye'nin önünü açtığı bu ödeme sistemini kullanmış olabileceğini düşünen ABD’ li uzmanlar, 2010 -2013 arası Türkiye'nin yaptığı parasal aracılığın 100 milyar doların üstünde olduğunu tahmin ederek  çare arıyordu.. 

İran'a dönük ABD yaptırımlarına rağmen Türkiye üzerinden girişilen bu parasal operasyon, Türkiye'nin cari açığına da pozitif bir katkı sağlamış oluyordu. 2012'de yapılan analize göre, bu yolla "İran ambargodan biraz olsun kurtulmuş, Türkiye de eskiden ithal ettiği altınları ihraç ederek cari açığının düşüşünü hızlandırmış" oldu.

Türkiye'nin ABD'nin tüm ısrarlı uyarılarına rağmen, İran'ın petrol gelirlerine ulaşmasına vermiş olduğu destek büyük bir cesaretti.

 ***

Hal böyle olunca da bu başarının mimarı İran ve Hindistan ile ilişkileri çok iyi kuran ve Türkiye’ye 16 milyar dolar girdi sağlayan  Türkiye , Bakan Zafer Çağlayan ve Halk Bank ABD ve AB’nin artık hedefindeydi.

Gelelim pim noktasına…

Halk Bankası öyle bir rahatsızlık vermiş İran ile ilişkisi öyle bir noktaya gelmişti ki ABD senatosunda senatör Dışişleri Bakanı Kerry ve Hazine Bakanı Lew’e altlarında imzası olan çok sayıda  senatör tarafından çarpıcı  bir şikayet mektubu yazılmıştı.

İşte o mektup 17/25 Aralık kumpasına  giden yolun başlangıcıydı..

***

İşte ABD senatosundaki o mektup ve özetle tercümesi;

BİRLEŞİK DEVLETLER KURULTAYI

Washington, DC 20515

 Nisan 11, 2013

Sayın John Kerry

Dışişleri Bakanı

Birleşik Devletler Dış İşleri Bakanlığı

2201 C Yolu, N.W

Washington, DC 20520

Sayın Jack Lew

Hazine Bakanı

Birleşik Devletler Hazine Bakanlığı

Sayın Bakan Kerry ve Bakan Lew,

“Türkiye ve İran arasındaki son dönemlerde gelişmelerden dolayı gittikçe tedirginlik duymaktayız. Türkiye ’nin hızla büyüyen ekonomisi daha da büyük bir gaz ve petrol kullanımı gerektirmekte ve açıkçası biz Türkiye ve İran arasındaki işbirliği hakkındaki raporlardan endişe duymaktayız.

Her ne kadar Türkiye’nin İran petrolü ve doğalgaz alımını azalttığını biliyor olsak da, devlete bağlı olan bankası Halk Bankası yaptırımlardan kaçınmak için bir aracı kuruluş olarak kullanılmaktadır.

İran’ın,  yurt dışında beş şubesi ve Tahran’da bir temsilcilik ofisi bulunan Halk Bankası’ nda, altın kullanarak uluslararası  yaptırımlardan ödemelerini Halk Bankası’ nda biriktirerek sıyrıldığı konusundaki endişenizi paylaşmaktayız.

Türkiye Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın ‘Devlete ait olan Halk Bankası’nın İran ile var olan muamelat (işlemleri) devam edecektir’ açıklamaları, Halk Bankası’ nın belki İran’ın yasa dışı nükleer programını desteklediği yönündeki endişeye bir neden ortaya koymaktadır.

Bu durum Halk Bankası’nın geçmişte uluslararası yaptırımlar altında olan ülkelerin fonları için bir aracı kuruluş olarak kullanılması yüzünden, büyük bir rahatsızlık yaratmaktadır.

 Tüm bu gelişmelerin ışığında, sizden Halk Bankası’nın İran’a altın transferi faaliyetlerinin onaylanabilir bir yaptırım olup olmadığını düşünmenizi ısrar etmekteyiz. Bu yaptırımlarla ilişkili olarak P.L 112-230 kısmı bu senenin Temmuz ayında yürürlüğe girecektir. Sizden bunun Halk Bankası’nı ve onun Birleşik Devletler hissedarlarını nasıl etkileyeceği konusunda bir açıklama rica etmekteyiz.

Ek olarak tan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB)  28 İran destekli yabancı şirketin Ocak 2013 yılında kurulmuş olduğunu bildirdi. Bu bilgi ayrıca TOBB’nin 2012 Eylül ayında yayınladığı ve 2011 yılında, 2.140 Iran destekli şirketin kurulduğunu gösteren ayrıca 651 İran tarafından finanse edilen şirketlerin 2012 yılının ilk dokuz ayında başlatıldığını belirten başka bir raporla devam etmektedir.

Bu 2010 senesinden beri yüzde 40 oranında bir artış olduğunu göstermektedir ve ortaya endişe verici bir eğilim ortaya koymuştur. Türkiye’de faaliyette bulunan bu şirketler İran’ın yasadışı nükleer programına devam etmek için olan (kullandığı) cepheler midir?

Türkiye, bu şüpheli İran firmalarının İran’a yasadışı nükleer programları konusunda yardım etmemeleri için ne gibi tedbirler almış bulunmaktadır?

                                                  ***

İşte  38 senatörün imzaladığı mektuptaki ifadeler böyleydi…

Her şeyi anlatıyor!..

Bakanlara ve Bankaya yönelik nokta atış yapılan 17-25 Aralık  FETÖ üzerinden yapılan  kumpas operasyonlarının nasıl geldiğini resmen belgeliyor!..

Devleti yönetenler alaşağı edilmek istenirken  bankada  çökertilmek istendi..

Ardalarında Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ında bulunduğu 4 bakan istifa etmek zorunda bırakıldı..

Çağlayan değeri önemli bir rakam olan saat hediye aldı diye(parasını ödediği belgelenmiş) hedefe konarak algı operasyonu yapıldı, Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın evinde bulunan paralar ayakkabı kutusuna konarak algı yaratıldı..

Bu FETÖ üzerinden ABD'nin eliydi...

Anladınız mı şimdi; ABD’nin baskısı karşısında pes etmeyip İran ve Hindistan ile  müthiş diyalog kuran Türk ekonomisine büyük katkı sağlayan Bakan Zafer Çağlayan ile dünya markası olmaya başlayan  Halk Bankası neden hedef oldu?

Dönemin İçişleri bakanı olarak ipleri elinden hiç bırakmayan Muammer Güler, İnşaat sektöründe şehirleşmede büyük işlerin altına imza atan ekonomiyi canlandıran Erdoğan Bayraktar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış dünya ile ilişkileri mükemmel düzenleyen AB bakanı Egemen Bağış neden hedefti?

İşin aslı büyük oyunun aktörü ABD taşeronü FETÖ' ydu..

AK Parti'de hala  4 eski bakana artık uzaktan bakanlar bilmeli ki 17/25'i yapan  emniyet içerisindeki  FETÖ' cü polisler o gün temizlenmesiydi 15 Temmuz'da darbe girişiminde bulunan ordu içine sızan hainler o polislerle işbirliği yaparak daha güçlü hale gelirlerdi..Muammer Gülen bakanın hakkını bu noktada vermemek mümkün mü?...

15 Temmuz için  görünmeyen çok önemli noktadır...

O nedenle diyorum ki;

17/25 Aralık kumpas operasyonlarının gerçek yüzü yani kumpasın arka planı hala doğru dürüst aydınlatılamadı…

Akıllarda sadece saatler, ayakkabı kutuları ,para sayma makineleri bırakılarak algı operasyonu yapıldı..

Artık büyük oyunu görün!..

Gezi Olayları neyse..

MİT tırları olayıda oydu!..

15 Temmuz hain darbe girişimi neyse..

17/25’ de odur işte!..

Asıl hedef Türkiye...

Asıl hedef Reis' dir...

Batı ve ABD  çıldırmış bir şekilde Türkiye'yi,Recep Tayyip Erdoğan'ı dizleri  üzerine çökertmek için her yolu deniyor...

Ama başaramayacaklar...

Çünkü göklerden gelen kararı unutuyorlar!