BIST 9.805
DOLAR 32,51
EURO 34,96
ALTIN 2.430,25

2547 sistemindeki Y.Doç.’ler kimlerdir?!..

Y.Doç.leri aşağılamak kimsenin haddine değil!...

AFRİN’DEN YİNE KÖTÜ HABER GELDİ. 8 ASKERİMİZİ YİTİRDİK. ALLAH’TAN RAHMET, AİLELERİNE SABIR DİLİYORUZ.

Y.Doç.lik; 2547 Say.Kan. içinde, bilimin/sanatın ikinci plana atıldığı, “yabancı dil barajı” engeline uğrayan tek unvandır. Ve Prof. olmak için; ne yabancı dil, ne de kitap zorunluluğu vardır.

Bizim yazdıklarımız  özellikle; “Sözel/Sosyal Bilimler, Güzel Sanatlar ve  Müzik alanı ile ilgilidir. Ancak, bu ayrımı yazılarımızda pek belli etmedik.  Çünkü, bu alanların yabancı dille entegresi; sayısallar ile olan -Uçak Müh., Fizik Müh., Tıp, Eczacılık v.b.- ilgiden çok uzaktır. O nedenle konunun, belki de bu şekilde ayrılması daha doğru olacaktı. Ancak, rakam 36.000 olunca, yazılarımızda  ayırmayı doğru bulmadık. Çünkü, bize gelen mesajlar her alandandı.

Bazı okurlarımız, son Y.Doç.lik tasarısındaki yazılarımdan,  “yabancı dile karşı olduğumu(zu)” belirten yorumlar yapıyorlar.

Oysa;

(1)Y.Doç.ler; üniversitelerimizde idari kadroları yürüten, etkin, üreten, etik  akademisyenlerdir.

(2) Her Y.Doç.; kendi alanında derdini anlatacak, okuduğunu anlayacak v.b. kadar yabancı dile hakimdir. “Yabancı dili geçtim” deyip, konuşamayan Doç./Prof.lardan değildirler!... Sadece, puan alınmaması üzerine inşa edilen “ÜDS/YDS barajını”  aşamamışlardır. Fark budur!..Kitapsız birçok Prof. vardır, ama nedense dile getirilmemektedir.

(3) Biz; yabancı dilin baraj olmasına, bilim/sanatı  ezmesine  hep karşı çıktık. Çünkü, bu ülke müstemleke ülkesi değil!.. Ortak puan alınmasını yıllardır öneriyoruz. Örnek; %70 bilim/sanat+ %30 dil= 55-60-65 sorun değil. Buna da  itiraz ediyor musunuz?

(4) Hala, “yabancı dil bilmeyen akademisyen olamaz” şeklindeki görüşlere -yukardaki alanlar için- katılmak mümkün değil. Bir kısım akademisyen 2007’den beri, çalınan ÜDS sorularıyla Doç.oldu ve o kişiler 2012’den itibaren de  Prof. oldular. Bu kişiler aranızdalar, rahat mısınız?

(5) Bizler, bu tasarı ile geri dönüş yapılamayacağına/unvanlar geri alınamayacağına göre/böyle bir çalışma olmadığına göre/suçlular yine kar ettiğine göre; bari etik olan, yanlış yollara sapmamış, çalışan/üreten  Y.Doç. lerin, doğrudan Doç. ve Prof. olmasını değil, yasa ile -hiç değilse-  “yıllarına göre Doç. ve Prof. başvurusuna imkan verilmesini”  istedik. Çok mu zor, ya da örnekleri mi yok?!...

(6) Ayrıca; Y.Doç.ler, zaten Dr./Sy. unvanını alırken 50 puanı aşmış olanlardır.

7/ Üniversitelerde etik kurullar, avukatlar soruşturmalardan başını kaldıramıyor. Y.Doç.lere vurmak yerine; çoğunun kimler olduğunu biraz araştırınız lütfen...

Yabancı dili, uzun uğraşlardan/sıkıntılardan sonra geçenlerin, geridekileri düşünmemeleri, onlarda çeksin demeleri  bizim ülkemize has olsa gerek!...

Akademik barış ancak bu şekilde sağlanabilir. Bunun şah(ısların)sımın unvanı ile bir ilgisi yok zaten, yıllardır sınava girmiyor, ama sürekli  üretiyorum. Üniversitelerde; nerede haksızlık varsa, bizler orada olmaya /dile getirmeye devam edeceğiz

F.Barbarosoğlu’nun (Yenişafak/02.03.2018) “Kendi yerinde olmayan üniversite hocaları” başlıklı yazısını okuyabilirsiniz..

Bir arkadaşımın söylediği gibi, yabancı dil öncelenecekse/çok önemliyse, siyasi gücü/birikimi/üretimi v.b. ne olursa olsun,  YDS’den; Milletvekili olmak  için 55, Bakan olmak için 60, Başbakan olmak için 65, Meclis Başkanı olmak için 70, Cumhurbaşkanı olmak içinde 75 puan almak şart olmalı!.. Ne dersiniz?!..

EYLEMSİZ DOÇENT…

Tam yedi aydır gündemden düşmediği, 36.000 Y.Doç.ti ilgilendirdiği halde, siyasetten arınmayıp,  tek bir satır yazmayan büyük köşe yazarlarımız, “Eylemsiz Doç.” cümlesi bir siyasi lider tarafından  kullanılınca, köşelerine taşıdılar. Yazık, güncel olan sadece siyaset değildir ki!..Üniversiteler doğru çalışırsa, akademisyenler etik olursa, üretim artar ve ülkemiz ileri gider. Köşe yazarlarımızın, siyaseti önceleyip, eğitimi/kültürü  bu kadar dışlamalarını   garipsiyoruz doğrusu…

BÖYLE PROFESYONELLİK Mİ OLUR?..

Beşiktaş- Fenerbahçe maçını izliyoruz. İkisi de “üç büyükler” diye bildiğimiz, profesyonel oyunculardan kurulmuş İstanbul takımlarımız. Ne demek profesyonellik: bir işi, bir mesleği kazanç sağlamak ereğiyle yapan kişi. İşinin uzmanı, ustası olan kişi. Demek ki, her şartta amatör gibi davranamayacak, futbolun kurallarını işletecek ve sahada ona göre davranacak. Kendisinin sakatlanmaması kadar, karşısındakini de düşünecek…Peki maçta öyle mi oldu? Maçta ne ararsanız vardı; gerilim, şiddet, kasıtlı faul yapma, efelenme, horozlanma v.b. Hele, Volkan neydi öyle? Bir yanlış kıvılcım, seyircinin arasında olumsuz sonuçlar doğurabilir. Ya, takımların yedek kulubesindekilerin en küçük bir düdük çalmada sahaya fırlamaları!.. Olmaz arkadaş…Bu futbol değil!.. Spor değil!...Yöneticilik değil!.. Profesyonellik hiç değil!.. Yazık, bu fulbolcuların mutlaka profesyonellik ve öfke kontrolü dersi alması lazım. Bizden söylemesi…