2016’da İstanbul’lu olmak elbette mümkün!…
Her insan geldiği yerin bir parçası olmak için uğraşmalıdır.
Sayın Vatandaş;
Mademki büyük şehirde yaşamayı, nefes almayı, yürümeyi, araba kullanmayı istiyorsun, o zaman kurallara uyman lazım…
Burası köy/kasaba/mahalle v.b. değil…
Etrafın tanımadığın insanlarla dolu.
Bir kişinin kuralsızlığı anında büyük olaylara/kavgalara sebep olabiliyor…
Şehirde sürekli uyanık/hızlı olmak, çalışmak lazım.
İstanbullu’laşmaya mı karar verdin mi?
Yoksa, geldiğin folklorik kültürü/değerleri buraya taşımayı mı düşünüyorsun?
Eğer ikincisi ise olmaz sevgili kardeşim, burası; metropol, büyükşehir…
Yapma!...
Sende mutlu olamazsın, bir adım öteye gidemez, bulunduğun yere mutlulukta veremezsin!...
Vazgeç bundan, gel “medeniyet” denen o “kurallar silsilesine” saygı göster, sende rahat yaşa, çevrende rahat yaşasın…
Nasıl mı?
Önce; “insan” de, “ben” deme, “hakkım” deme, “hakkımız,bizim” de…
Mesela;
Yollarda yürürken yere tükürme ve sümkürme.
Otururken, yürürken burnunla oynama.
Arabanın içinde sigara içip, külünü/izmaritini camdan atma…
Kornayı sürekli kullanma, çevreye rahatsızlık verdiğini, o yan binalarda hastaların/çocukların olduğunu unutma…Zaten inşaat/ambulans sesleri yetiyor..
Acı firen yapma, iyi araba kullanmanın viteslerle kullanıldığını öğren…
Hava atmaya çalışma, burada seni kimse tanımaz...
10. sıradayken yeşil yanar yanmaz kornaya asılma…
Her araba iyidir, hızlıdır, tabii bakımlıysa, arabanı boşuna göstermeye çalışma…Kime neyi gösteriyor, ispat etmeye çalışıyorsun ki…
Her şoför iyi ve hızlı/atik değildir. Hızlılık çabasına girme, bunlar boş, gençlik işleri, canını ve canları düşün…
Yaptığın hatalarla ailene sövdürme.
Ağzından küfürü yok et, güzel sözler söyle.
Yaptığın kişisel hataların sonunda hayatının kararacağını unutma.
Araba kullanırken etrafı rahatsız edici müzik çalma, çünkü her arabanın teybi var…Ayrıca etraftan gelecek sesleri duymanı engeller unutma…
Araba kullanırken cep telefonu kullanma, ya da kulaklıkla kullan, ama sesini dışarıdan gelecek uyarıları duymak için az aç…
Olabilecek küçük kazalarda hemen bağırma, tutanakları tut, gereğini yap, vandallık yapma…
Arabanın küllüğünü yola boşaltma…
Trafikte slalom yapma, yollar yarış pisti değildir…
Trafikte ne tarafa döneceksen o tarafa yanaş, akışı yavaşlatma…
Araban var diye bütün kızların/kadınların sana meyledeceğini sanma.
Trafik ışıklarına riayet et; canını tehlikeye atma, nasıl olsa gideceğin yere yetişirsin,.
Lodoslama arabaların arasına atlayıp Azrail’e yol gösterme…15 sn. veya 90 sn. çok fazla değil hayatta.
Toplu taşıtlarda gsm kullanma, bağırarak konuşma.
Al eline bir kart, toplu taşıma araçları ile hem de bağlantılı olarak ve daha kısa zamanda, sinirlenmeden git…
Camiye çorapsız girme, gsm kullanma.
Etekleri yerleri süpüren elbiseler/pardesüler kullanma, 15 cm kısalt, temizlik imandan gelir unutma…
Apartmanlarda/sitelerde balkonları temiz tut…
Sitelerde temizlik yapıyorum diye alt komşuları toza bulama…
Temiz olmaya, temiz kokmaya dikkat göster.
Dairende istediğin zaman inşaat yapma, komşuları da düşün…
Dairende ve merdivenlerde bağırarak konuşma…
Balkonundan aşağıya çöp atma…
Sitelerde gördüğün komşulardan korkma, kaçma, selam ver…
Acil durumlarda ilk çağıracağın kişinin komşun olacağını unutma…
Bir mağazaya/markete/dükkana v.b. girdiğinde “günaydın, hayırlı işler, selamun aleyküm” de, zararı olmaz…
Çevrene saygılı ve sevgi dolu ol.
Çalıştığın işyerinde de aynı kurallar işler, başarılı iş yapana hatta çaycına bile teşekkür et…
İş yerinde altlarına bağırma, uyarılarını ses tonunu ayarlayarak yap, kendini bağırarak ispat etmeye çalışma…
Elindeki çöpü yollara atma, düşün herkes senin gibi atarsa yollar ne hale gelir…Yollardaki dalları kırma, yeşili koru, bahçeniz varsa oraya bakım yaptırmaya gayret göster… Madem İstanbul’a geldin; sinemaya, tiyatroya, konsere git, nasıl izlendiğini öğren, çocuklarını alıştır… Yani sosyal ol, gelişmeye çalış, şehir kültürüne alışmak için çaba göster; kazanırsın.
Konserleri takip et, ama düğüne gider gibi düşünme…
Magandalık, şehirli olmanın en büyük düşmanıdır, unutma…
Yani her şeyin kuralı var; kalp bile ritimli/düzenli çalışırsa varsın…
Egoist olma, bu şehirde yalnız sen yaşamıyorsun, paylaş, paylaş ki sağlıklı büyüyelim…
Milletini küçümseme; “bizde olmaz, AB kuralları da neymiş” deme, özne “insan” olmaktır, tabiî ki “haklarıyla” birlikte…
Unutma;
“Hiç kimse geriye gidip yeni bir başlangıç yapamaz; ama bugün, yeni bir son yapıp yeniden başlayabilir.” (Frank M. Robinson)
GAZİANTEP MUTFAĞI ve UNESCO
Gaziantep'in mutfağı ile UNESCO'nun "Yaratıcı Şehirler Ağı"na girdi.. "Yaratıcı Şehirler Ağı" (Creative Cities Network) 2004'te UNESCO Yürütme Kurulu'nun 170. toplantısında alınan karar doğrultusunda, dünyanın farklı ülkelerinden 116 şehrin katılımıyla kurulmuş ve şu ana kadar UNESCO'nun “gastronomi” listesine sadece 8 kent kabul edilmişti. Gaziantep mutfağı;
"Altı ezmeli", "Analıkızlı", "Yuvalama", "İçliköfte", Pirpirimaşı", "Alinazik", "Şiveydiz", "Frik pilavı", "Malhıta köftesi", "Künefe", "Baklava", "Katmer"i ile bunu çoktan hak etmişti. Halk kültürümüzü yaşatan ve yayan Gaziantep’lileri ve bunu değerlendiren UNESCO temsilcilerini tebrik ediyoruz. Merhabalar,
Prof. Dr. İLHAN BAŞGÖZ ANLATIYOR…
Serpil Aygün Cengiz Hocamızdan yeni bir çalışma haberi geldi, paylaşıyoruz.
Dünyaca tanınan değerli halkbilim uzmanımız Prof. Dr. İlhan Başgöz, bir buçuk saat boyunca kameramız karşısında hayatını anlattı... İzlemeyi arzu edenler için kamera kaydı YouTube Kulaklı Orman Baykuşu kanalımızda: /watch?v=YoI95EVobkk
Prof. Dr. İlhan Başgöz, 1937'de Atatürk'ün Sivas Lisesi ziyaretinin tanıklarından biri olarak "Geometri" (o zamanki adıyla "Hendese") dersinde yaşadıklarını da anlattı; sekiz dakikalık kamera kaydımız, izlemek isteyenler için bu adreste:/watch?v=fE4o6mLpap4
ÖNEMLI DUYURU: Geçen yazımızda duyurusunu yaptığımız “Müzikte metodoloji ve müzikle iletişim uluslar arası sempozyumu”, ev sahibi Şişli Meslek Yüksekokulu’nda gözden kaçan bir çakışma nedeniyle 11- 13 Mayıs 2016 tarihlerine alınmıştır.
Bilim/sanat insanlarına/uzmanlarına/sanatçılara/iletişimcilere önemle duyurulur.
Saygılarımızla.
Göktan AY