BIST 9.693
DOLAR 32,50
EURO 34,69
ALTIN 2.499,53

2007 THM panelinde neler demişiz.., 2016’da neler değişmiş?!(1)

Değerli okurlarım, bu 6 yazı serisi “halk kültürü ve Türk müziği” ağırlıklı olacak. Yeni yetişen, konservatuarda okuyan gençler, ulaşamayacakları bir çok bilgiyi, kafalarındaki soruyu bu yazı serisinde bulabilecekler.

Değerli okurlarım, bu 6 yazı serisi   “halk kültürü ve Türk müziği” ağırlıklı olacak. Yeni yetişen, konservatuarda okuyan gençler, ulaşamayacakları bir çok bilgiyi, kafalarındaki soruyu bu yazı serisinde bulabilecekler. Yılların birikimi ve araştırması sonucu söylenenler çok dikkatli okunduktan ve notlar alındıktan sonra Aralık 2015’te -38 konservatuar, 25 Müzik Öğretmenliği Bölümü, 14 GSF Müzik Bölümü,55 Anadolu GSL ve ünvanlı sanatçı akademisyenlerimiz olmasına rağmen- neler değişmiş/değişmemiş diye düşünecekler, öğretim elemanlarına soracaklar, araştıracaklar. Sebep-sonuç ilişkisi ile kendilerine yön çizip, bitirme çalışması, yüksek lisans veya doktora/sanatta yeterlikte kendilerine konu bulabilecekler. Elbette kurumların da alacağı dersler var…Her müdür, her bölüm başkanı,her şef, her sanatçı kendini görevdeyken başarılı sayıyor. Peki bu yapılmayanlar kimin suçu? “Ben”  demeden araştırmak lazım.  Bilim/sanat “ben”i kabul etmiyor ve böyle gelişiyor …  Yararlı olması dileğiyle;

Prof. Dr. Nevzat GÖZAYDIN: Değerli Dinleyiciler ve Saygı değer katılımcılar, öncelikle hepinize kendim ve konuşmacılar adına, hoş geldiniz diyor, sevgi ve saygılarımı iletiyorum. 38. ICANAS kapsamında düzenlenen, “Türk Halk Musikisinin Dünü, Bugünü ve Yarını” adlı panelimizde ülkemizin değerli bilim adamları/sanatçıları Sayın Mehmet Özbek, Sayın Serbülent Yasun, Sayın Dr. Ayten Kaplan, Sayın Yrd. Doç. Dr. Göktan Ay ve Sayın Sadettin Köselerli “Türk Halk Musıkisi’nin dününü, bugününü ve yarını”nı ele alan birer konuşma yapacaklardır.  Şimdi sözü Sayın Yrd. Doç. Dr. Göktan Ay’a bırakıyorum. Buyurun Sayın Ay. 

            2007 Türkiyesi’nde, müzik eğitimi kurumlarından mezun olanların, olaylara, Batı-Türk müziği zıtlaşmasına daha objektif baktıklarını, araştırmaya önem verdiklerini, her iki müziğinde birbirine ihtiyaçlarının olduğunu fark ettiklerini görmek, bizlere esenlik vermektedir. Yapılan bitirme ödevleri, yüksek lisans ve doktora/sanatta yeterlik tezleri, makaleler, kitaplar, yapılan besteler, metot çalışmaları bilimsellik yolunda çok olumludur. YÖK sayesinde “müzik” bilimsellik yolunda hızla ilerlemektedir, ancak, Türk müziğinde hâlâ netleştirilmeyen konularla sorunlar yeni kuşaklara aktarılmaktadır. 

Bunları şöyle sıralayabiliriz; 

1. Çalgıların standardizasyonu önemli olduğu, çalgı yapım bölümleri açıldığı hâlde, ülke çapında bir anlayış beraberliği sağlanamamıştır. Bölümler, eğitim içinde tıkanıp kalmış, bölgeye ve alana hükmetmeyi başaramamıştır. Bu şekilde bölümlerde yapılan çok önemli çalışmalarda kapalı kalmakta, hedefine ulaşamamaktadır. 

ICANAS 38’de Ege Üniversitesi, Devlet Türk Müziği Konservatuarı Çalgı Yapım Bölümü’nün açtığı sergi hem yerli hem de yabancı bilim adamlarınca ilgi/ övgü ile karşılandı. Önümüzdeki dönemde İTÜ, TMD Konservatuarı ve MEB Çıraklık ve Yaygın Eğitimi Genel Müdürlüğü ile “Çalgı yapımı” konusunda, ülke çapında uygulanacak “bir proje” için yapılan çalışmalar, 2008 içinde sonuçlanmak üzere yürütücülüğümde devam ettirilmektedir. 

2. Müzikte uygulamayı destekleyen ses sistemi teorileri konusunda da tartışmalar devam etmektedir. Her ne kadar 24 komalı sistem Türk sanat  müziğinde kabul görse de THM’de 17’li sistem üzerinde devam etmektedir. 

Bu konuda İTÜ, TMD Konservatuarı, 33. kuruluş yıldönümü etkinlikleri içinde, Mart 2008’de, “Türk Müziğinde uygulama-kuram sorunları ve çözümleri uluslararası kongre” düzenleyerek konu üzerinde çalışan bilim insanlarını buluşturmayı, konuşturmayı-tartıştırmayı hedeflemektedir. 

3. Bütün dünyanın kabul ettiği 440 frekans “la” sesinin karşılığı Türk müziğinde 4-5 ses aşağıdan kullanılmaktadır. 440 kabul edildiğinde çok büyük farklılıklar oluşacağı, eserlerin yeniden yazılması gerektiği iddia edilmektedir. Bu konuda laf değil icraat beklemektedir. 

4. Halk müziğinde 13 ana dizi tespiti yapılmış, ayak terimi kaldırılmış, “yahyalı kerem dizisi”, “garip dizisi” vb. adlar benimsenmiştir. Bu diziler “makam” özellikleri ihtiva etmemekte, ancak dizi olarak TSM makamlarına yakın seslerde dolaşmaktadırlar. Her kurum/kişi kendi bildiğini okumakta, yapılan çalışmaları okumamakta, gelişme sağlanamamaktadır? Batı-Türk müziği ayrımının yanına, Türk Sanat-Halk müziği ayrımını eklemek ne kadar doğrudur? Bilimsellik ne zaman kazanacaktır? 

5. Günümüze kadar yazılan bestelerde ve derlemelerde elde edilen türkülerde uluslararası müzik işaretleri kullanılmamaktadır. Örneğin, “metronomu” belirtilen eser bulmak güçtür. Hâlâ “uzun hava” tanımı, serbest ezgiler olarak verilmekte, uzun havaların kendi içinde bir giderlerinin olduğu nedense! atlanmaktadır. 

6. Kuramsal bilgilere değer verilmemekte, çalmak-söylemek yeterli görülmektedir. Biİimselliğin temeli araştırmak-okumaktır. Lisans mezunlarından dahi en basit tanımlarda doğru cevap alınamamaktadır. 

7. Müziğin, temeli “meşk”tir. Sadece üniversite sistemi içinde verilen derslerle kalmak yetmemelidir. Ders saatleri dışında işin uzmanlarından ders almak, onlarla birlikte okumak/çalmak çok önemlidir. Yine bu uzmanların yaptıklarını dinlemek, arşiv oluşturmak ilerisi için çok faydalıdır. Müzik eğitimi kurumlarında/topluluklarında/korolarında sağlıklı bir müzik kütüphanesi kurulamamıştır. Ülkemizde müzik müzesi kurulması çalışmaları hep yarıda kalmaktadır. 

8. Müzik kurumları, çalışmaları ile kendilerini bulundukları çevreye kabul ettirememektedirler. Müziğin gücü, velilere, il büyüklerine, Rektöre hatta Bakana anlatılamamaktadır. Müzik kurumları tanıtım gücü olarak kullanılmalıdır. Bunun içinde müzik kurumlarını yönetenlerin ilişkileri geliştirici, sosyal, saygın, üretken, paylaşımcı kişilerden seçilmesi gerekmektedir. 

9. Ülkemizdeki müzik politikası, siyasetten sürekli etkilenmektedir. Sağlıklı bir kültür politikası belirlenmediği için; gelen Partinin, Bakanın, Müsteşarın görüşlerine göre şekillenebilmektedir. Yapılacak işlerde müzik  sivil toplum örgütlerinin görüşlerine ihtiyaç duyulmalıdır. Alanda karar verenler, mutlaka müzik alanında çalışanlar olmalıdırlar. 

10. YÖK bünyesinde eğitim yapan konservatuarların ve müzik eğitimi bölümlerinin lisans/yüksek lisans/doktora-sanatta yeterlik programları acilen elden geçirilmelidir. 

Ülkemizdeki Batı-Türk Müziği ayrımına son verecek çalışmalar yapılmalıdır. Şahsımın ortaya koyduğu ve sempozyumlarda sunduğu, “Ulusal Devlet Konservatuarı” yapılanması masaya yatırılıp değerlendirilmelidir. Son söz; insanların “müzik okuryazarı” olması için ülke çapında seferberlik uygulanmalıdır.(2007/38.İCANAS/Ankara/THM’nin; dünü, bugünü ve yarını panelinden)


Ensar şehir “Gaziantep”, “Nobel Barış Ödülü”ne aday!..

“GAZİANTEP Büyükşehir Belediyesi, Gaziantep Valiliği, sanayi ve ticaret odaları ile önemli paydaşların dahil edilerek Gaziantep için hazırlanan yeni logonun tanıtımı yapıldı.

 “Daha bugün açıklandı, National Geographic ve dünyanın en önemli uluslararası gazetesi diyor ki; Gaziantep hem dünyanın 7 büyük rekabet şehrinden biri hem de dünyanın en eski 20 şehrinden biri” diyen Fatma Şahin, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“O yüzden bütün yöneticilerimizle birlikte 2 milyonun sorumluluğunu alarak ensar muhacir sorumluluğu ile büyük bir vicdan sorumluluğundan geçtik. Bugün valimizle birlikte yeni bir zafere de imza attık. Suriyeli çocuklar Suriye’de okusa eğitime katılma oranı yüzde 85 olacaktı. Siz çocuklarınızı, Suriyeli çocuklarla aynı okullara gönderdiniz ve bu rakam yüzde 95 oldu. Ve biz bugün Nobel Barış Ödülü için başvuruda bulunduk. Gaziantep Nobel’i hak ediyor dedik. Ve misafir ettiğimiz Suriyeli kardeşlerimize gösterdiğimiz bu yakınlıktan dolayı, Gaziantepli vatandaşların gösterdiği bu ensarlıktan dolayı bu şehrin Nobel Barış Ödülü’nü hak ettiğini düşündük. Allah’ın izni ile bu defa olmazsa seneye aynen gastronomi gibi Nobel ile ilgili de hedefimize ulaşacağız. Torunlarımız ecdadı ile gurur ve onur duyacak.”

Bizlerde Gaziantep’e emeği geçenleri, Belediye Başkanı Fatma Şahin nezninde kutluyor, terör altında gerileyen diğer şehirlerin örnek almasını diliyoruz.


TEBRİKLER…

“Elektrikli otomobil Tesla'yı geliştiren ekibin baş mimarı ve şirket ortağı ünlü girişimci Elon Musk'ın yeni projesi üst düzeyde yüksek hızlı kara aracı 'Hyperloop' için gerçekleştirilen yarışmada finale kalan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) öğrencileri, Zorlu Holding'in desteğiyle Amerika'da projelerini sundu. Dünya çapında bin 200 ekibin katıldığı yarışmada en iyi 124 proje arasına giren İTÜ Sci-X Hyperloop Pod tasarım ekibi, Houston Texas'ta gerçekleşen 'SpaceX Hyperloop Pod Competition Weekend'de projelerinin detayını dünyanın önde gelen bilim insanlarına anlattı. Proje uygulandığında İstanbul-Ankara arası 25 dakikaya inecek.” (H.Bektaş/Sabah)

AKADEMİK TEŞVİKTE SORUNLAR VAR…

Kayseri’den bir öğretim elemanı arkadaşım yazmış: “Hocam saygılar... 

Sempozyumla ilgili mailinizi aldım. Sizinle bildiğinizi tahmin ettiğim bir şeyi paylaşmak istedim. Akademik teşvik olayı ile birlikte, birimlerde kurulan akademik teşvik komisyonlarında, sempozyumların ulusal yada uluslararası olması durumunun neye göre belirleneceği tartışılmaya başlandı ve bu konudaki  genel kanaat; sempozyum bilim kurulunda en az 5 yabancı ülkeden katılımcının olması, bu katılımcılarım sempozyuma katılımlarının bir şekilde belgelenmesi yönünde şekillendi. Bu durumda, geçen yıl katıldığım birkaç sempozyumu bilim kurulunda yeterli yabancı sayısı olmadığı için  teşvik dosyamdan çıkarmak zorunda kaldım. Kendimden hareketle, bundan sonraki süreçte de artık sempozyumlara katılımı, yabancı kriterinin sağlanmasının belirleyeceğini düşünüyorum.

Sizin düzenlediğiniz sempozyumda da aynı çelişkiler yaşanacak gibi görünüyor. İnceledim, yani konular çok güzel, kurul üyeleri seçkin hocalarımızdan oluşuyor, alanımızla ilgili  sunabileceğimiz çalışmalar var ancak bilim kurulunda hiç yabancı yok. Aklıma gelen ilk şeyi samimiyetle paylaşmak istiyorum: Akademik teşvik etkinliklerin niteliğini de belirler duruma gelecek; buradan hareketle kurulda yabancı yoksa sempozyum uluslar arası sayılmayacak, ulusal olacak; ulusal olursa hem teşviğe girmeyecek hem de olası jüriler tarafından nitelik bakımından kabul görmeyecek. O zaman? çalışmamı yabancı şartını sağlayan başka bir sempozyuma gönderiyim. 

Yazılarınızı elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum, bu konuda da yazınız var mı bilmiyorum ancak yoksa kesinlikle bu konuyu kaleme almalısınız hocam. Her konuda olduğu gibi bu konuda da bir belirsizlik almış başını gidiyor. Bizim yeni yetişen akademisyenler olarak içinde bulunduğumuz durumu anlatmaya çalıştım size. Saygılarımı sunuyor, iyi çalışmalar diliyorum. 

Önemli Not. 11-13 Mayıs 2016’da yapılacak, “Müzikte metodoloji ve müzikle iletişim uluslar arası sempozyumu” bilim/sanat kurulu yeni teşvik yönetmeliğine göre revize edilmiştir.