BIST 9.099
DOLAR 32,37
EURO 35,01
ALTIN 2.326,06

15 Temmuz 2016

Cuma günü saat 21.15 sularında ingilizce kursundan çıktım ve arkadaşlarımla bir yere oturmaya gittim. Ne de olsa ertesi gün tatildi...

Yazılarımı takip edenler benim mümkün mertebe kısa yazılarla konulara değindiğimi bilirler. Konuyu olabildiğince damıtarak okuyucuya sunmaya çalışmak kolay bir iş değildir. Kaldı ki, bunu bilmeyenler benim gibi yazarların fazladan iki paragraf daha yazamadığımızı ya da üşendiğimizi düşünürler. Çokta önemli değil ne düşündükleri. Ancak bugün yazımı uzun tutmak zorundayım. Çünkü konu, kısa cümlelerle ele alınamayacak kadar önemli.

Cuma günü saat 21.15 sularında ingilizce kursundan çıktım ve arkadaşlarımla bir yere oturmaya gittim. Ne de olsa ertesi gün tatildi. Ve biraz stres atmaya ihtiyacım vardı. Ancak 21.50 civarında, Ankara semalarında alçak uçuş yapan jetlerin seslerini duymaya başladık. Bu işin hayra alamet olmadığı aşikardı. Hemen telefonlara sarılıp detayları öğrenmeye çalışırken, her şey ortaya çıkmaya başladı. Türk Silahları Kuvvetlerinin içerisindeki bir grubun demokrasiye karşı darbe girişiminde bulunduğu neredeyse herkesçe öğrenilmişti.

Ankara ve İstanbul’da birçok stratejik noktaya askerler konuşlanmıştı. Boğaz Köprüsü, Trt binası gibi önemli yerlere. Nitekim, Trt’den bir duyuru yapıldı. Askeriyenin devlet yönetimine el koyduğu açıklamasıydı bu. Ancak yayında olan diğer televizyon kanallarına bağlanan yetkililer bu açıklamanın korsan olduğunu ve kesinlikle tanınmadığını derhal söylediler. Zaten gelişen bütün bu olaylar emir komuta zinciri içerisinde gelişmemişti. Trt’den yapılan açıklamaları üst düzey bir çok general reddetti. Ancak konu buraya gelmişken çok önemli bir hususa değinmek isterim: “Cuma günü, Trt’den darbe girişiminde bulunan askerlerce yapılan daha doğrusu yaptırılan açıklamaları, yetkililer diğer kanallardan açıklamalar yaparak tanımadıklarını söylediler” dedik yukarıda. İşte burada çok mühim bir husus ön plana çıkıyor. Demek ki, kişilikli ve omurgalı basına herkesin ihtiyacı varmış değil mi!.. Yani işinize gelmeyen en ufak bir haberi yaptı diye bazı basın yayın organlarını yerden yere vurmak anlamsızmış değil mi! Unutmamak gerekir ki, Cnn Türk, cuma günü çok büyük bir iş başarmıştır. İnsanlar, Cumhurbaşkanı ne zaman açıklama yapacak diye beklerken, Cnn Türk, Cumhurbaşkanını canlı yayına bağlamayı başarmıştır. Zaten halkın sokaklara çıkarak demokrasi mücadelesine sahip çıkması durumu bu bağlantıdan sonra gelişmiştir. Doğan Medyayı öyle her işinize gelmedik durumda yerden yere vurmak doğru bir şey değilmiş demek ki!

Devam edelim… Bir çok yerden silah ve patlama sesleri gelmeye başlamıştı. İnsanlar korku içerisinde yarının neler getireceğini düşünmeye başlıyordu. Çünkü alınan haberler hiçbir şekilde kabul edilebilecek haberler değildi. Türkiye Büyük Millet Meclisine bomba atıldığı haberini aldığımda yaşadığım üzüntüyü sizlere anlatamam. Cumhuriyetimizin Kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu meclis, jetler tarafından bombalanmıştı. Bu nasıl kabul edilebilirdi. Sadece meclis değil. Polislere ait bir takım yerlerde bombalandı. Şehitlerimiz var. Yabancı bir ülkeyle savaşıyormuşuz gibi bir durum… Böyle bir duruma sebebiyet verenlerin cezaların en ağırına çarptırılmasını bekliyoruz. Beklentilerimizin yerine geleceğinden eminiz ancak bir an evvel olmasını istiyoruz.

Hükümet yetkilileri ve Cumhurbaşkanı sanmasın ki, cuma gecesi ve dün gece sokaklarda sadece AKP seçmeni vardı. Her ne kadar siyasi inancından dolayı dışlanmış durumda olsa da demokrasiye olan inancını kaybetmemiş insanlarda sokaklardaydı. Olması gerekende buydu zaten. Bu halk artık darbe istemiyor. Bu halk artık huzursuzluk istemiyor. Bundan sonraki zamanlarda ise huzursuzlukları giderme adına hükümet adımlar atmalı. Artık mutlu olmak istiyoruz. Sırf muhalefet olsun diye birinin ak dediğine diğeri kara desin istemiyoruz. Devleti yönetenler tarafından tüm ülke kucaklansın istiyoruz. Eleştrilere karşı daha hoşgörülü olmanızı istiyoruz. Zor olmasa gerek! Uzlaşıdan uzak durmayın. Nasıl şuan da 79 milyon yek vücutsa, sizde gereğini ona göre yapın. 15 Temmuz 2016 tarihi bu sıkıntıların bitmesi adına milat olsun.

Tüm bu olaylar vahametiyle devam ederken, Türk Silahlı Kuvvetlerinin sağduyulu kesiminin devreye girmesi, halkın tanklara dur demesi ve polislerimizin son derece duyarlı şekilde hareket etmesiyle olaylar kontrol altına alındı. Herkes saatlerce tuttuğu nefeslerini bırakma fırsatı buldu. Nihayetinde demokrasi kazandı. Türkiye Büyük Millet Meclisini, Polislerimizin komuta merkezlerini bombalayan hatta ve hatta kendi halkına kurşun sıkanların karşısında durmayacakta ne yapacaktık? Atatürk bize ne demişti: "Egemenlik, Kayıtsız Şartsız Milletindir."

Gel gelelim, TSK’nın içindeki bu grubun Fetullah Gülen’in adamları olduğu yani FETÖ’cü olduğu da zaman içerisinde netleşti. Ve biz bir kere daha demokrasi nöbetini tutmakta doğru bir iş yaptığımızı anladık. Unutmayın, sahte diplomalarla ülkenin en kaymak yerlerine adamlarını yerleştirenler bunlar değil miydi? Kpss’den soruları çalıp adamlarına ulaştırarak tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyen bunlar değil miydi? Zerre suçu olmayan generallerimizi, subaylarımızı,  gazetecilerimizi ve aydınlarımızı yıllarca komplolarla hapishanelerde tutanlar bunlar değil miydi? Bir tek kendi halkına ve resmi kuruluşlarına silah sıkıp, bomba atmadıkları kalmıştı onuda yaptılar. Ancak bu sefer istediklerini elde edemediler.

Bir not daha düşmek isterim: Hiçbir şeyden haberi olmayan, sadece komutanlarının emrini yerine getirmek zorunda olduğu için yollara çıkan Mehmetçik'e karşı yapılanlar asla kabul edilemez. Unutmamak gerekir ki, onların bir suçu yok. Olayları birbirine karıştırmayın.

Bir diğer notu ise: Polislerimiz son derece dikkatli ve hassas davranarak bu durumu çok düzgün şekilde yönetmiştir. Sağ olsunlar...

Şimdi bu yazım üzerine birkaç şey söyleyeyim; ben 2007 yılından beri köşe yazıyorum dostlar. Benim için köşe yazılarımda sadece doğruyu savunmak vardır. Doğru neyse ben oradayım…

Sağlıcakla kalın…