BIST 9.525
DOLAR 32,59
EURO 34,69
ALTIN 2.526,94

Klas duruş bu mu sayın Pakdil?

Röportajı okuyup bitirdiğimde kendi kendime şöyle dedim: Hem entelektüel hem de bu kadar kibirli? Hem birikimli olmak, hem de bu kadar yüzeysel ve sloganik konuşmak?..

Nuri Pakdil, 1970’li yıllarda ortaya koyduğu düşünsel, edebi metinler, çevirilerle ilgi uyandırmış bir yazar.

Yıllarca yazmadı.

Sonra, Edebiyat Dergisi Yayınları’nı tekrar canlandırarak eserlerini yeniden neşretti.

Fakat gene konuşmadı.

Şimdi, konuştu ve iktidar cenahının gözdesi haline geldi.

Suskunluğu ve gündeme gelmekten özenle kaçınması nedeniyle hep uzaktan uzağa sevilmiş, saygı görmüştü.

Tenezzül etmiyor veya uzlete çekilmiş, artık iyice olgunlaşmış ve bizim küçük dünya işlerimize gönül indirmiyor… O çok kıymetli, bilge bir zat-ı muhterem… gibi algılanıyordu.

Velhasıl, son zamanlarda bir hayli gündemde.

Onu en son Star gazetesinin düzenlediği Necip Fazıl ödül gecesinde gördük.

Yaptığı konuşmayla, salondaki iktidar mensuplarını büyülemiş, kendine hayran bırakmıştı.

Neyse size uzun uzun Nuri Pakdil anlatacak değilim. Benim derdim, Habertürk’e verdiği röportajda söyledikleriyle

Kabalaşmadan, saygısızlık etmeden Nuri Pakdil’in söyledikleriyle alakalı itirazlarımı dile getirmek istiyorum.

Çünkü görmezden gelinecek gibi değil.

***

Bakın Nuri Pakdil röportajda neler söylemiş:

“Ben bir İslamcıyım…

Benim bir klas duruşum var…

Tayyip Bey beni ayakta dinledi ve alkışladı, ben de onu yürekten alkışlıyorum… 

AK Partili değilim ama Tayyip Erdoğan’a zaafım var…

Muhafazakar değil, devrimciyim… 

İslamiyet’in hükümlerini egemen kılmak için devrim gerektiğine inanıyorum…

Muhafazakarlar okumaz… 

Beni daha çok solcu ve Marksistler okur… 

Ben bir antikapitalistim.

Sayın Erdoğan gayet güzel açıkladı, AK Saray eleştirileri yersiz…

Necip Fazıl müsrif, çünkü elindeki imkanları doğru düzgün kullanmadı…

Tek ulu önderim Hz. Muhammed’dir… 

Erdoğan yanlış anlaşılıyor. Bu iktidara destek olmak gerek… 

‘Bu dönemde düşünce özgürlüğü yoktur’ demek gerçekçi değil… 

Atatürk’ü koruyan kanun kaldırılmadan düşünce özgürlüğü sağlandı diyemeyiz…”

***

Röportajın genel hatları bunlar. Yukarıda alıntıladığım cümlelerin her biri sorulan sorulara verilmiş cevaplardan kısa alıntılar.

Bunlar da benim itirazlarım:

Türkiye’de her alanda, kendini dindar, İslamcı olarak tanımlayan sizin de hayranlık duyduğunuz insanlar etkin.

Dünyada, Ortadoğu’da, Türkiye’de yaşananlar ortada. Her taraf kan gölü. İslam adına işlenen cinayetler, vahşilikler kanımızı donduruyor.

İçeride iç barış büyük yara almış. Şehirlerimiz İslamcıların elinde resmen garabete dönüşmüş. Yolsuzluk, hak yeme, adam kayırma iktidarın alametifarikası olmuş.

Millet olarak bizler yoksulluğun ve eğitimsizliğin pençesinde kıvranırken, iktidar lüks ve şatafatla dünyaya hava atma derdinde.

Bugün İslamcı, dindar denince insanların aklına yolsuzluk yapan, nobran, saygısız, hak ve adaletten nasibini almamış insan tipi geliyor.

Bunlarla alakalı tek bir sözün olmasın sonra kalk ”ben bir İslamcıyım” diye slogan at.

Neyin İslamcısı? Neye yarıyor bu İslamcılık? Nerede ne zaman uygulanacak? Hangi derdimize çare üretecek? Üretecekse o çareler ne?  İç barışı nasıl sağlayacak? Herkes için eşitliği ve özgürlüğü nasıl temin edecek?  Adam kayırmaya nasıl son verecek?  Kendi mensuplarını adam edememiş bir İslamcılık, toplumu nasıl adam edecek?

Niçin bunlarla alakalı tek bir yorumunuz yok o röportajda?

Sizin İslamcılığınızla IŞİD benzeri örgütlerin İslamcılığı arasında nasıl bir fark var? Onlar da Allah’ın hükümlerini egemen kılmak için devrim yapıyorlar. Ne diyorsunuz bu konuda? Niçin bu meseleye değinmekten kaçtınız?

30 yıl, 50 yıl susup, sonrasında söyleyeceğiniz cümle “İktidara, Erdoğan’a zaafım var” mı olmalıydı?

Sizin İslamcılık anlayışınız adam kayırmaya, hak yemeye nasıl bakıyor? Niçin buna bir çift laf etmediniz?

Dindar siyasetçiler ve cemaatler döneminde yargı çöktü, adaletsizlik had safhada.  Niçin en küçük bir yorumunuz yok?

Sizin İslamcılık anlayışınız, çocukların zorla imam hatibe kayıt edilmesine ne diyor? Niçin bu konu gündeminizde değil?

Sizin İslamcılık anlayışınız ihmal sonucu işçilerin hayatlarını kaybetmesine ne diyor?  Niçin bunu görmezden geldiniz?

Sizin hayran olduğunuz İslamcılık bunca ses kaydıyla ortaya dökülen yolsuzluk iddialarına ne diyor?

Niçin bu konuda tek kelime etmediniz?

Sizin İslamcılık anlayışınız şehirlerimizi mahveden, yeşil gördüğünde aklına ya cami ya da AVM gelen İslamcılara ne diyor? Bunu niçin geçiştirdiniz?

İslamcıların iktidarında her alanda olduğu gibi kültürel alanda da tam bir varoş tarzı hakim.

Niçin bu konuda tek cümle etmediniz?

Hem “Kapitalizmden nefret ediyorum” deyip hem de bunca yoksulluk, bunca sefalet, bunca çürümüşlüğe rağmen yapılan, şatafatın ve görmemişliğin sembolü AK Saray’ı nasıl makul karşılıyorsunuz?

Bu mu sizin İslamcılığınız?

Bu mu sizin antikapitalistliğiniz?

Size saygı duymamız için hiçbir gerekçe bırakmadığınızın farkında mısınız?

Hüsnü zannımızı suiistimal ettiğinizin farkında mısınız, Sayın Pakdil?

Eleştirenleri işinden eden,yolsuzlukla anılan, dine ve dindara olan itimadı yerle bir eden, ülkenin iç barışına büyük hasar veren birine “zaafınız” olduğunu söyleyip hayranlığınızı belirtiyorsunuz. Bu mu İslamcılık? Zaaf, hayranlık… bunlar entelektüel bir şahsiyete yakışan şeyler mi?

15 yıl önce Atatürk’ü eleştirmenin bir karşılığı vardı. Bu dönemde Atatürk’ü eleştirmek değil, Tayyip Erdoğan’ı eleştirmek cesaret gerektiriyor.

Bunu o “klas duruş”unuza nasıl sığdırdınız?

Entelektüel kişiliği olan bir insan, bu kadar acı karşısında duyarsız, bunca mantıksızlık karşısında vurdumduymaz olabilir mi?

Ayıp değil mi?

Hiç değilse “Eskiler iyiydi” derdik. Şimdi onu da diyemiyoruz.

Umutlarımızı, tesellilerimizi nasıl yerle bir ettiğinizi bilmenizi isterim Sayın Pakdil.

Hem “özel mülkiyete karşı olduğunuzu” söyleyip hem de kendine İstanbul’da ayrı villa ve köşk, Urla’da ayrı villa yaptıran bir lidere İslamcılık adına hayranlık duymak sizce çocukça değil mi?

Hem Atatürk’e ve onun devrimlerine karşı çıkıp hem de “Allah’ın emirlerinin egemen kılındığı bir devrim istiyorum” demek, biraz sığ bir yaklaşım değil mi?

Totaliter, baskıcı bir yönetim olsun, ama İslami olsun. Meseleye böyle mi bakacağız?

Necip Fazıl’a “müsrif” deyip lüks ve şatafatın içinde yüzen Erdoğan’ı alkışlamak…  saçma değil mi?

Türkiye’nin durumu ortadayken slogan atmak size yakışır mı?

Çünkü sizin bugün röportajda söylediklerinizin tamamını bizler 18 yaşında sokaklarda slogan olarak kullanıyorduk.

Nuri Bey, belki farkında değilsiniz ama hayranlık duyduğunuz insanlar İslam’a ve İslamcılığa büyük bir leke sürdü.

Dindar kesimler sınavda çaktı.

İslamcılık ile barış, adalet, eşitlik, özgürlük getirileceğine olan inancı yıktılar.

Bu ülkenin İslamcılıkla düzlüğe çıkabileceğine olan umudu yerle bir ettiler.

Gençlik yıllarımızdaki hayallerimiz, duygularımız hayatın gerçekleriyle örtüşmüyor. Bunu gördük.

Görmezden gelerek, hiçbir şey olmamış gibi yolumuza devam edemeyiz.

Tüm bu yaşananlardan, skandallardan sonra İslamcı devrim rüyası göremeyiz.

Öyle bir pastane muhabbeti gibi, uçucu, yüzeysel sözlerle bizi daha da mahcup etmemenizi istirham ediyorum.

Sizin gibi entelektüel şahsiyetlere ideolojik körlük ve bağnazlık, yanlışta ısrar yakışmaz.

Size, meselelerin üzerine derinlemesine düşünmek, çare üretmek düşer, slogan atmak değil.

Aydınlara düşen, iktidarları doğru istikamete yöneltecek eleştiriler getirmektir. Onlara hayranlık duymak değil.

Yazarlara düşen, ülkenin, yoksulların, haksızlığa uğrayanların sesi olmaktır, iktidar sahiplerine zaaf duymak, âşık olmak, güç karısında mayışmak değil.

Klas duruşun zerre kadar asaleti yokmuş.

Varsa söyleyin. Yanılıyorsam gösterin. İnanın memnun olurum.

Bir kişi de doğruyu söylesin şu memlekette.

Bu, siz olun.

Ne var bunda?

Ahir ömürde gevşemek neyin nesidir Sayın Pakdil?

Belli ki halinizden de memnunsunuz.

Fakat bizi çok ama çok utandırdınız.

Bilmem anlatabildim mi? Twitter.com/acikcenk